Üç ay hızlıca geçmişti.
Üç ay boyunca sabahlarımı spor yaparak geçirmiştim. Sabahlarım her zaman Yoona ve Yuri ile geçiyordu. O ikisinin yaptığının yanında yaptıklarım az kalsa da yine de bir şeyler yapabiliyordum.
Öğlenlerim ise Sunny ile geçiyordu. Bıçak setinin her boyutunda ki mükemmel bıçaklarını kullanmayı öğrenmiştim. Ve Tiffany, orada yazan T harfinin ikimizi de simgeleyebileceğini söylemişti. Hem onu, bana onları o verdiği için. Hem de beni, benim oldukları için.
Akşamlarımı ise Tiffany ile geçiriyordum. Çoğunlukla konuşuyorduk. Ondan bilgisayarlarla ilgili birçok şey öğrenmiştim. Tabii, konuşmalarımız sadece bilgisayarlar ve kötücül planlarla ilgili olmuyordu. Diğerlerinin aksine ben Tiffany ile arkadaş olmaya çalışmıştım. Birlikte takılıyorduk her zaman.
O beni, ben onu... Birbirimizi çok iyi tanıyorduk artık. Yanımda gülmesine alışmıştım. Benimle konuşmasına alışmıştım. Gözlerine, gülümsemesine, sesine, kokusuna... Ona alışmıştım. Ve bu alışkanlıklarım beni ona daha da çok bağlıyordu.
Yalnız kaldığım bu dünyada sahip olduğum tek şeydi Stephanie Hwang. Ve bu üç ayın bana öğrettiği veya kazandırdığı bir şey varsa bu da Tiffany idi. Onun için her şeyi yapabileceğimdi. Onun dediği her şeyi yapacağımdı.
Üç ay hızlıca geçmişti ve artık saklanmama gerek yoktu. Elimde ki planı girişteki adama sunmuş ve bir üye olarak kabul edilmiştim. Artık kendi geçişlerim, kendi odam vardı.
Ve böylece yeni bir hayata giriş yapacaktım. Ama hala Tiffany'nin emrinde çalışıyordum. Bu sefer ise tüm günümü onunla geçirecektim. Bu... Aldığım en güzel haberdi.
Çünkü değil tüm günümü, tüm hayatımı onunla geçirmeyi planlıyordum. Onunla birlikte öğrenmek, onunla birlikte öldürmek... Onunla birlikte ölmek bile.
Ama Tiffany, o... O çok kötüydü. O benim gibi sadece insanları ele geçirmeyi değil, ölümsüzlüğü de planlıyordu.
Ben de böylece, onunla birlikte kötü olmaya karar verdim.
*
Tiffany diğerlerine hiç benzemiyordu. Herkes çaresizlikten buradaydı. Kaçtıkları için, kimsesiz kaldıkları için, güçlü olmak için ya da benzeri... Herkes burada verilen görevleri yerine getirmek için buradaydı.
Oysa Tiffany... O... Onun kendi planları vardı. Burası sadece oyuncağıydı. Kendi gücüne kavuşmak istiyordu. Kafasından çıkan düşüncelerin hepsinde bir hainlik, bir korkunçluk vardı.
Ve gitgide ona benziyordum. Onunla konuştukça onun düşünceleri, benim düşüncelerim olmuştu. Burada bir şey bilmiyordum ve Tiffany bana her şeyi öğreten kişi olmuştu.
Kendi ayaklarımda durmayı öğrenmiştim. Bunun için her şeyi yapabileceğimi. Bunun için, elime geçen her şeyi kullanabileceğimi...
Yanıma oturdu. Yüzünde garip bir ifade vardı. Dudaklarının arasında ki sigarayı çıkarıp bana uzattı. "Aklından neler geçiyor TaeTae?"
"Ben... Onları bulmak istiyorum." Sigarayı elime aldım. Hiç içmemiştim şuana kadar. Duman odayı sarmıştı ve kötü kokuyordu. Korka korka dudaklarıma yaklaştırdım.
"Anneni ve kardeşlerini öldüren o kişiyi?"
"Evet."
"Biliyor musun TaeTae ne öğrendim?" Sigarayı içemeyeceğimi anladığımda ona geri uzattım. Yüzünde bir gülümseme oluştu ve elimden aldı.
"Hmm?"
"Baban seni evden atmıştı değil mi?" Sigarayı dudaklarının arasında tutup cebinden bir kağıt parçası çıkardı. "Baban da bir ay önce öldürülmüş." Kağıdı bana uzattı. Üzülmemiştim. Beni evden atan birine karşı neden üzülecektim ki?
"İyi olmuş ona." Ya da belki de üç ay önce böyle bir şey olsaydı ağlayabilirdim. Ama... Artık o Kim Taeyeon yoktu. Ben değişmiştim. Ben güçlüydüm. Ben artık öldürebilirdim.
"Aynı silah Taeyeon."
İşte bu dikkatimi çekmişti. Şaşkınlığımı saklamadan ona döndüm. Sigarayı parmaklarının arasına almıştı. "Yani, aynı adamlar mı?"
"Evet, TaeTae. Aynı adamlar."
"yani... Babam beni bu yüzden mi evden atmış?"
"Belki de seni korumak için yaptı bunu ama yine de seni evden attığı gerçeğini değiştiremez bu. O an ne düşündüğünü bilemeyiz Taeyeon. Sen sakın bu duygusal oyunlara kanma." Sigarayı yere atıp ayakkabısıyla ezdi ve parçalara ayırdı.
"Ben-"
"Sana bir sözüm vardı değil mi, TaeTae? O adamı bulacağız. Belki bu sene değil, belki seneye de değil. Çünkü buradan çıkamayız. Ama ölmeden önce o adamı öldüreceğiz."
"Ya da adamları."
"Evet, Tae, hepsini." Gülümseyerek başını omzuma yasladı. "Bana söz ver TaeTae, benden önce ölmeyeceksin."
"Sen de benden önce ölmeyeceksin."
"Birlikte ölelim." Az önce sigarayı tutan eli kolumun içinden girip elime ulaştı. Parmaklarımla oynamaya başlamıştı. Ve ben, gülümseyerek elini elime aldım.
"Bunu konuşmak için çok erken değil mi, sen ölümsüzlüğü hedefliyordun Fany?"
"Bunun imkansız olduğunu biliyorum. Ölmeden bile zaten birçok kez ölebiliriz." Başımı ona çevirdim. Gözleri kapalıydı omzumda yatarken. "Sonsuza kadar yaşayıp birçok kez öleceğime bir kez ölürüm daha iyi değil mi? Bu yüzden Tae, benden önce ölme, ölümün beni öldürecek."
Konuşamadım.
Biliyordum ki, onun ölümü de benim ölümüm olacaktı. Benim ondan başka kimsem var mıydı ki?
Onun için de durumların aynı olduğunu biliyordum.
Elini daha sıkı tuttum, parmaklarımızı iç içe geçirdim. Hiç bırakmak istemiyordum ellerini. Onunla her zaman böyle olmak istiyordum. Onunla, bu mutsuzluğun içinde mutluydum.
Ben... Ben bu halde mutluydum.
Ve öylece omzumda uyuyakaldı.
Başımı onun başına yasladım. Ben de gözlerimi kapattım. Aklımdan geçen bir sürü şey vardı. İlk planım hazırdı. Sadece bilgim çok azdı. Bir makine yapacaktım. Hafızaları silecektim. Yeni hafızalar ekleyecektim. Bunu yaptığım herkes benim emrimde olacaktı. İnsanları kullanabilecektim.
Bunu Tiffany ile beraber yapabilirdim. Onun için yapabilirdim.
Ama bunun için çok şeye ihtiyacım vardı. Bunun için gizlice çalışmalıydım.
Küçük planlarla bu planın üstünü kapatmam gerekiyordu.
Böylece dünyayı ben yönetebilirdim.
Hayır.
Dünyayı yönetmenin yolunu bulurdum ve dünyayı onun ellerine verebilirdim.
Bana öğrettikleri sayesinde şuan yaşıyordum. Ve ben, kazandıklarımı ona vermeliydim.
_________
Ve evet... Sanırım her şeyin başlangıcını aslında burada öğrenmiş olduk.Böyle bir şey bekliyor muydunuz merak ediyorum? dksjdls ama ben her zaman asıl olay Tiffany'de demiştim B|
ŞİMDİ OKUDUĞUN
With You (Who am I?)
FanfictionWho am I?'ın yan hikayesidir. TaeNy. --- Ölümün bu kadar acı verici olduğunu bilseydi, yine de öldürmeye başlar mıydı? ---