İz,o günden sonra bir daha Barlas ile karşılaşmamıştı. Ama aklı ondaydı. Merak ediyordu.Nasıl biri olduğunu,kaç yaşında olduğunu,mesleğinin ne olduğunu kısacası onun hakkındaki herşeyi merak ediyordu. Dış görünüşü İz'i etkilemişti,hemde çok fazla etkilemişti.Bunları düşünürken bir an eski kocası aklına geldi,yaşadıkları aklına geldi. Barlasa karşı düşünceleriyle,ondan hoşlanmasıyla,onu beğenmesiyle kocası Emre'ye ihanet ettiğini düşünüyordu. Barlas'ı düşünmemeliydi,evet ondan etkilenmişti ama etkilenmemesi gerekiyordu yoksa Emreye ihanet ederdi.Bunu yapamazdı Emre onun herşeyiydi.Ailesiydi,kocasıydı,hayatıydı,ilk aşkıydı ona bunu yapamazdı.
Tamam ölmüş olabilirdi ama İz hala onu yanında gibi hissediyordu.Hala ona ilk gün ki gibi aşıktı.Barlasdan sadece hoşlanmıştı.
Hoş çocuk diyip geçiştirecekti.Çünkü onun için sadece Emre vardı.Ve öylede olmalıydı.
Hani misarirliğe gidildiğinde tam orada ki çocuklar oyuna dalmıştır,dünyadan kopmuşlardır adeta ve bir anda annesi gelir " hadi annecim gidiyoruz" der çocuk üzülür,halbu ki daha ne oyunlar oynama planı kurmuşlardır.Planları bozulur, hayalleri yıkılır annesine "annecim lütfen biraz daha kalalım" der ama annesi ısrarla "hayır annecim geç oldu hadi bir daha ki sefere" der çocuk bir kez daha hayal kırıklığına uğrar.Sonra ise ertesi gün başka oyun arkadaşı bulur çocuk unutur gider misafirlikteki arkadaşını.Başka
arkadaşlarıyla yeniden yep yeni oyunlarla devam eder hayatına.
İşte İz de eşini kaybederek hayal kırıklığı yaşamıştı.Halbuki daha eşiyle yapmak istediği ne planlar ne hayaller vardı.Ama olmamıştı,eşi onu tek başına bırakıp gitmişti.Hayalleriyle,planlarıyla,yalnız başına,öylece bırakıp gitmişti.Üstelik bir daha ki sefere diyebileceği birşey değildi bu.Gitmişti işte,geri dönmemek üzere gitmişti.Hayatı boyunca bekleyemezdi ya.Belkide o çocuğun yeni oyun arkadaşı bulduğu gibi kendide yeni biriyle yapabilirdi.Sonra düşündü "ya o da giderse" dedi kendi kendine.Hayır yapamazdı,
yeniden aynı şeyleri yaşayamazdı.Yeniden hayallerinin yıkılmasına izin vermezdi.O tekde mutluydu.Eğer tekrardan aynı şeyleri yaşarsa bu kez kaldıramazdı bunu biliyordu.O yüzden yalnız kalmak en iyisiydi.Hiç kimse onun için Emre gibi olamazdı zaten.Ne gerek vardı ki biriyle olmaya.Ne güzel tek başına geçirdiği bir hayatı vardı işte.Tam bunları düşünürken bir anda telefonunun sesini duydu. Yatağından doğruldu,telefonu eline aldı ve bilinmeyen bir numara arıyordu önce açmak istemedi ama içinden bir ses açması
gerektiğini söylüyordu.İç savaş verirken bir anda telefon sustu. Neyse diyerek telefonu tekrar komidinin üzerine bıraktı.Tam
tekrar o sıcak yatağına uzanacaktıki telefonun o kulak tırmalayıcı sesini tekrar duydu.Bu sefer açmaya karar verdi ve direk telefonu açtı."Alo" dedi.Karşıdaki kişi "Alo kızım,İz'im" dedi.İz'in gözleri yerinden fırlayacakmış gibi açıldı,inanamıyordu.Bu ses,bu sesi o kadar özlemiştiki.Duyduğuna hala inanamıyordu tekrardan emin olmak için "Alo,anne sen misin?" diye sordu.Evet o annesiydi.
En son iki yıl önce gördüğü ve sesinide en son o zaman duyduğu annesiydi."Evet kızım benim,annen" dedi ağlamaklı sesiyle.O sırada İz'in yanağından bir damla yaş süzüldü.Annesi onu aramıştı,sonra aklına bir anda neden aradığı geldi.Acaba kötü birşey mi olmuştu.Yoksa annesi kızını aramamaya,görüşmemeye yemin etmişti.Eğer ararsa babası annesini öldürürdü ve annesi babasının sözünden çıkmazdı.
O zaman neden aramıştı.Bu düşücelere bir son verip annesiyle bu konuşma fırsatını değerlendirmek istemişti.Onu çok özlemişti,kokusunu,yemeklerini,kızmasını,bağırmasını,herşeyini çok özlemişti.En ihtiyacı olduğunda bile annesi yanına gelmemiş kızına sarılmamıştı.Evet o ihtiyacı olduğu zaman kocası öldüğü zamandı ve annesi cenazeye dahi gelmemiş telefonla arayıp başın sağolsun diyip kapatmıştı.Babası ise onu dahi yapmamıştı.Kızlarından öylesine mi nefret ediyorlardı.Bir anne bir baba evladından nefret edebilirmiydiki.Aklı almıyordu İz'in.Tam bunları düşünürken tekrar telefondan ağlamaklı olan sesiyle annesi "Kızım,orada mısın?" diye sordu.
İz hemen cevapladı "Evet anne buradayım.Nasılsın iyi misin kötü birşey yok öyle değil mi?" diye duramadan direk sordu.Çok merak ediyordu neden aradığını."Yok anneciğim,kötü birşey yok ben sadece seni merak ettim"diye kızının kalbini ferahlatmıştı.ve ardından
annesi şöyle devam etti "Kızım,babanda bende seni çok merak ediyoruz.Ne yapıyorsun tek başına evin nerde,paran var mı ne yapıyorsun anneciğim tek başına oralarda?".İz duyduklarıyla adeta şok olmuştu.Sanki mümkünmüş gibi o sonuna kadar ayrık gözlerini dahada ayırdı.
Duyduklarına inanamıyordu,annesi ve babası onu merak etmişlerdi.Bu aslında gayet normal birşeydi.Tabikide bir anne baba kızlarını merak edebilirdi ama İz'in annesi Emine Hanım ve babası Halil Bey kızlarını evlatlıktan reddetmişlerdi.Sırf sevdiği adamla evlendi diye hemde.İz'in aklı almıyordu.Annesini şöyle cevapladı "Siz mi beni merak ediyorsunuz?Üç yıl önce sevdiğim adamla evlendiğim için
beni evlatlıktan reddeden,namussuz gözüyle bakan insanlar mı beni merak ediyor?Kocam öldüğünde baş sağlına,destek olmaya gelmeyen
insanlar mı beni merak ediyor?".Sorduğu sorular karşısında annesi sadece ağlıyor cevap veremiyordu.Yaklaşık onbeş dakikadır teklefonda konuşuyorlardı ve annesi ağlamaktan cevap veremiyordu.İz sinirlenmişti.Nasıl olurda arsız arsız üç yıl sonra arayıp "seni merak ettik"
diyebiliyorlardı.Şimdi mi akıllarına gelmişti kızlarının nasıl olduğunu sormak.İz durmadan telefonda annesine iğneleyici laflar sayıyor ve annesini daha çok ağlatıyordu.İz kendinden geçmişti adeta,öfkeden çıldırmak üzereydi.Acaba bunların amacı ne diye düşünüyordu.
Bu işte bir iş vardı yoksa babası kesinlikle tükürdüğünü yalamaz,söz konusu evladı bile olsa öylece silip atardı.Peki ya neden aramış olabilirlerdi.İz annesine inanmıyordu.Gerçekten onu merak ettikleri için aradıklarına inanmıyordu.Başka birşey vardı.O sırada telefonda babasının sesini duydu İz,babası şöyle söylüyordu; "Biz sadece seni merak ettik,eğer barışmak istiyorsan ki eminim istiyorsun haftasonu buraya gel" demiş ve soğukkanlı bir şekilde İz'in cevap vermesini beklemeden telefonu yüzüne kapatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON
RandomAşk ve nefret arasında yanıp tutuşmuş iki insandı onlar. Hissettiklerine nefret diyemiyorlardı ama aşkta... Onlar kapana kısıkmış iki ayrı hikayeydiler ve bu hikayenin sonunu kimse bilmiyordu. Bunu,sadece yaşayarak öğreneceklerdi.