BİR ANNENİN TESLİMİYETİ

69 5 0
                                    

İlk eşi Hz. Sâre'den çocuğu olmayan Hz. İbrahim, daha sonra Hz. Hacerle evlenmişti. Hz. Hacer validemizden Hz . ismail dünyaya gelmişti. Hz. Sâre validemiz bu doğuma çok sevinmiş, ancak zamanla kadınlık hislerine hakim olamamış ve kıskançlık göstermeye başlamıştı. Aklı bu yersiz kıskançlığa karşı çıksa da hisleri buna isyan ediyordu.

Bu olayları takip eden zamanlarda Hz . ibrahim ( aleyhisselam) ilahi emir üzerine Hacer validemizi ve henüz emzikten kesilmemiş olan oğlu Hz. İsmail'i yanına alarak yola çıkmıştı. Bu göçün zahirî sebebi, Hz. İbrahim'in iki eşi arasındaki kıskançlık olsa da, aslında o Mahsun anne ve masum bebek kaderin hükmüne boyun eğmeli; asırlar sonra gelecek "insanlık ağacının en kıymetli meyvesi"ne zemin hazırlamak için hicret etmeliydi. Uzun bir yolculuktan sonra nihayet Mekke'ye varmışlardı. O günün Mekke'si, etrafı yanık dağlar ve kara çehreli kayalıklarla çevrili, kalplere ürperti veren, Ekin bitmez, kervan geçmez bir vadiydi. Orada ne içecek bir su, ne de kendisinden su istenecek bir canlı vardı.

Hakk'ın Halil'i, sadece bir kırba ve birkaç hurma vererek ,bu iki muhaciri bomboş vadinin ortasına bırakmış, gönlünü kavuran bir Hicran ve yanaklarından süzülen gözyaşlarıyla Şam'a gitmek üzere oradan ayrılmıştı. Geri dönüp ardına bakmaktan bile kaçınıyor, hızlı adımlarla bir an önce gözden kaybolmak istiyordu. Hazreti Hacer, birkaç defa " ibrahim!.." diye seslendiyse de, o cevap verememiş; merhamet ve sefkatinden dolayı emre muhalif davranmaktan, hayatının neşesi bu iki insanı böyle bırakıp gidememekten korkmuştu. Ciğeri yanan mahzun kadın, iç çekişlerine mani olabildiği bir an, son bir kez daha:

-Ey İbrahim, bizi kime bırakıyorsun!..yoksa bu, Allah'ın emri mi deyince, o yüce Nebi yine arkasına dönmeden:

-Evet, bu Rabbimizin emri, diyebilmişti.

O andan sonra artık Hacer gözyaşlarına " dur"emrini vermiş:

-Git ey ibrahim! Bu madem Allah'ın emri, o bizi zayi etmeyecek, yalnız bırakmayacaktır, diye seslenmişti.

Bu kavruk, kupkuru, haşin dağların, katılaşmış lavların ortasında, uzak vadinin derinliklerinde yalnız bir çocuk ve çaresiz bir kadın... Bunların hâli susuz, kimsesiz ve barınaksız nasıl olacaktı? Yaşamak için şu gerekirdi; bebek süt, insan yâran, kadın kollayıcı, anne hâmî, yalnız dost, güçsüz yardımcı isterdi... Fakat emir, O'nun emri değil miydi? O istemedimi hicreti; O'nun muradı değilmiydi ayrılıklar, geçici yalnızlıklar? Òyleyse, tevekkül, mutlak tevekkül gerekirdi.

Cenab-ı Hakk'ın çağrısına cevaben göçe katlanan Hz.Hacer, kendini O'na teslim etmişti. Şehirden, hayatın İçinden ayrılarak bu susuz, ıssız, çorak vadiye yerleşmeye de O'nun emri olduğu için katlanacaktı. O katıksız bir tevekkül ve iman gücüyle bütün ince hesapları, kuru mantığı bir tarafa bırakmış ve yalnızca yaratan'ın sığınmıştı. O'nu sevmiş, gönlünü bütünüyle O'na vermiş ve sadece O'na dayanmıştı.

Fakat Hz. Hacer öyle bir insandı ki, açlıktan ağlayan bebeğinin yanında mucize bekleyerek oturup duramazdı. Görünmez yerlerden bir elin uzanıp bir şeyler yapmasını, gökten bir zenbil inmesini, cenneten bir Irmağın atmasını umamazdı. Tevekkülü, boş ve gayretsiz bekleme olarak anlayamazdı. Öyleyse yavrusunu Allah'a emanet etmeli; kendisi de Allah'a derin itimad duygusuyla dogrularak safa-merve arasında koşmaya, çırpınmaya durmalıydı; kendi iradesini temsil eden ayaklarıyla ve kendi gücünü gösteren elleriyle arayışa koyulmalıydı. Ve öyle de yaptı. Hiç ummadığı bir anda, hiç beklemediği bir yerden Niyazın gücü ve Allah'ın rahmetiyle ilahî lütuf yetişti. Cebrail(aleyhisselam ), asırlar sonraki bir kutlu doğumun şerbetini, o viladetin beşiği Mekke'nin ilk sakinlerine takdim etti. Ismail'in ayaklarının önünde melek kanadıyla açılan Öteler kaynaklı arktan su fışkırmaktaydı. Taştan doğan hayat kaynağı tatlı pınar öyle gür akmaktaydı ki; sevinç ve şükür çığlığı koparan bahtiyar anne" Zem Zem! "Diye bağırmak zorunda kalıyordu. Rivayetlere göre, "Zem zem " o günkü dilde"Dur dur" demekti.

Hz. Hacer validemiz, zemzem sayesinde hem susuzluğu nu hem de açlığını gidermiş; bebeğine de süt emzirip onu büyütmeye başlamıştı.çok geçmeden, Allah Teâlâ, yemenli Cürhüm kabilesinden bir yolcu kafilesini, Kabe'nin bulunduğu yöne sevk etmişti. Zemzemi gören yolcular, burayı yurt edinmeye karar vermiş; böylece Hacer validemizin ve Hz.ismail'in yalnızlıkları da sona etmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 29, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gül Kokulu HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin