Gözlerimi yavaşça açmaya başladığımda, gördüğüm soyulan bir tavandı. Başımın ağırlığını hissettim. Gözlerimi yumup tekrar açtım. Burnuma eşsiz bir koku gelmeye başlamıştı. Yavaş ve dikkatli bir şekilde yerimden kalktım.
"Ah sonunda kalktın."
Kafamı inanılmaz bir hızda sağa doğru çevirdim. Salon ve mutfak birleşik olduğu için onu net görebiliyordum. Tencereyi bırakıp, salonun içinde olan tezgaha yürüdü. Elini salladı. "Kendini iyi hissediyor musun?"
Aldığım kokuyla daha ne olduğunu tam anlamamıştım. Ben bayılmış mıydım? Valerie, sanki kafamda dönen soruları görmüş gibi gülümsedi ve yanında duran beze ellerini sildi. ''Evet, bayıldın. Ben de senin için birkaç yemek yapmaya karar verdim.''
Tanımadığım bir kız evimde yemek yapıyordu. Vay canına! Ayağa yalpalayarak kalktım. ''Bunu yapmak zorunda değilsin.''
''Aslında öyleydim. Tam karşımda gittin.''
Gözlüğünü yüzünde düzeltirken gülümsedi. Burnuma yanık tarzı bir koku geldiğinde küfürler mırıldanarak, ocağa doğru yürüdü. ''Evde hiçbir şey yoktu sen nasıl yaşıyorsun?''
Ellerimi saçlarıma geçirerek, mutfağa doğru yürümeye başladım. Daha hiç konuşamadan, o bütün konuyu kendi kendine sonlandırıyordu. Gözlerimi, koridora doğru çevirdim. Cam kırıkları yoktu. Bir de evimi temizlemişti. O an, kendimi öldürmeye kalktığımı hatırladım. Mutfağa girdim ve dalgınca küçük yuvarlak masaya oturdum. Valerie, şalını karşımdaki sandalyeye koymuştu. Masanın üzerinde olan ev anahtarıma ve alışveriş faturasına baktım. 76 Dolar civarı tutmuştu.
''Alışveriş ve bana yemek yaptığın için teşekkür ederim.''
Valerie, tencerede yemeyi karıştırırken bana doğru döndü. ''Hayır alışverişin parasını senden alacağım. Ayrıca ben de henüz bir şey yemedim.''
Valerie önüne döndüğü anda gülümsedim. Belki de zorlu bir haftam içinde beni güldüren tek şeydi. Ocağın altını kapattı. Daha sonra koşarak, fırının kapağını açtı. ''Michael, tabakları çıkartır mısın?''
Yerimden kalktım ve dolaplara doğru yürüdüm. Gerçekten nerede olduklarını bilmiyordum. Baştan başlayarak, dolapları açmaya başladım. Üçüncü dolaba geldiğimde, mutluluğumu saklamadan bağırdım. İki tane gri tabak çıkarttım ve onları sudan geçirdim. Yıllardır gelmiyordum ve biraz tozluydu. Valerie, ikinci tencereye baktı ve kafasını salladı.
''Gerçekten eve hakimsin.''
Gülümsedim ve kuru havlu peçete aldım. Gri tabakları kuruladım. Kuru tabakları ona uzattım ve makarnayı tabağa koydu. Aşağıdaki dolaplara eğildim ve tabak altlıklarına baktım. İkinci dolapta buldum ve hemen masaya serdim. Valerie tabakları, koyduğum kumaşlara koyduktan sonra ocağın altındaki çekmeceyi açtı. Bir kepçe çıkarttı. Evi benden daha iyi biliyordu. Dolaplardan birini açtı ve küçük kaselerden çıkarttı. Büyük tencerede pişirdiği yemeği kaselere koydu. Evet, evin içini kokutan o ilgin şey buydu. Valerie, kaseleri tabakların yanına koyduğunda çatal bıçak almak için ocağa yürüdüm. Ellerini omuzlarıma koydu ve beni geri döndürdü.
''Artık otur koca oğlan.''
Dudaklarımı yaladım ve masaya oturdum. Valerie, servis tezgahına yığdığı poşetlere bakındı. Üçüncü poşetten bir kutu çıkarttı. Onu izledim. Dört tane metal chopstick çıkarttı. Şaşkın bir şekilde onu izledim. Yerimde rahat bir şekilde oturdum ve ellerimi ağzıma koydum. Dirseklerimi masaya koyup onu izledim. Chopstickler ile masaya geldi ve oturdu. İki tane metal çubuk bana uzattı.