《 2 Hafta Sonra 》
Günlerdir hiç kavga etmiyorduk hatta aramızda en ufak bir atışma bile geçmiyordu.Bu hallerimize zamanla alışmıştım bazen en ufak bir şeyden sinirlenip resmen gözü dönüyor katil olabilecek raddeye gelirken bir anda değişip dakikalar önceki halinden eser kalmıyordu.O anlarda sanki yaptıklarına pişman olup dakikalar önce yaptıklarını hayretler içinde izliyordu.Evet,dengesizdi,deliydi hatta belkide bir katildi ve elleri sayısız insanın kanına bulamıştı ama olmuyor kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım tüm bu düşünceler bir toz misali süpürgeyle zihimin en kuytu karanlıklarına doğru yollanıyordu.Kalbim zihnimi ele geçirmişti ve konu her Ateş'e geldiğinde zihnimi resetliyordu.Ne Ateş'e söylemek için günlerce zihnimde sıraladığım düzinelerce kelimeyi söyleyebiliyordum nede kendimi onun boyunduruğundan kurtarabiliyordum.
"Ada,telefon çalıyor."
Düşüncelerimin girdabına öyle kapılmıştimki hemen yanımda çalan telefonun sesini dahi duymuyordum ama ne tesadüftür ki telefonun sesini işitmeyen kullaklarım Ateş'in sesini gayet iyi işitiyorlardı.
Islak ellerimi dördüncü ayımızı neredeyse doldurduğumuzdan iyice belirginleşen karnımın etrafına sandığım mutfak önlüğüne silip mutfak masasının üzerindeki telsiz telefonu almak için masaya ilerledim.
"Alo?"
"Ateş,Serap uyanmış.Olumlu bir gelişme olursa haber vermemizi istemiştin."
"Pardon,Serap kim?"
"Siz kimsiniz?Ben Ateş'i aramıştım yani bizimkiler bu numarayı verdi.Pardon,kesin yanlış numara verdi bizim şerefsizler."
"Yo hayır, numarada bir yanlışlık yok,ben Ateş'in eşiyim.Siz kimsiniz?"
Telefondaki kişiye yönelttiğim sorunun cevabını mutfağa gelmiş bir,iki adım arkamda duran Ateş'in bana yönelttiği soruyla duyamamış,telefonu kulağımdan indirip ürkmüş bir halde ona bakıyordum.
"Kiminle konuşuyorsun?"
"Aa..Ben şey bilmiyorum."
Elleri belinden düşecekmiş gibi duran açık gri eşofman altının ceplerinde,ifadesiz bir yüz ve durağan,monoton bir sesle bir elimdeki telefona birde yüzüme bakıyordu.
"Nasıl bilmiyorum.Yarım saattir konuştuğun kişinin kim olduğunu sormadın mı.??"
"Ben..."
Sağ elini cebinden çıkarıp bana doğru uzattı.Parmaklarını ileri geri hareket ettirip kaşlarıyla elimdeki telefonu işaret etmesiyle elimde tuttuğum telefonu istediğini anladım.Elimdeki telefonu bana uzattığı eline bırakıp telefonu kulağına götürmesini izledim.Aslında biraz şaşırmıştım,yo yo birazdan daha fazla şaşırmıştım çünkü Ateş kendi telefonu dışında telefonlara asla bakmaz hatta onu sormak için ev telefonunu kimse aramazdı,onu bunu bırak bizi kimse aramazdı ki!!Taki dakikalar öncesine kadar...
"Kimsin.?"
"..."
"Ne var.?"
".."
"Ne zaman.?"
"..."
"İyi mi.?"
"..."
"Tamam,birazdan ordayım."
Telefonu kulağından çekip kapattıktan sonra tüm konuşma boyunca yüzümden bir an bile ayırmadığı bakışları yüzümde kısa bir süre daha oyalandıktan sonra belirginleşmiş karnıma indi.Sanki aklında bir şeyleri tartıp biçiyor ve kendince en makul olanına karar veriyormuş gibi bir hali vardı.Tüm bunları zaten çatık olan kaşlarının neredeyse birbirine değecek vaziyete gelip iki kaşının ortasında oluşan derin çizgiden ve kırışan alnından anlıyordum.O donuk ifadesine kattığı birkaç mimikten bir tanesiydi kaşlarını çatmak o boş ifadenin arasında farklı olan sayılı şeylerden bir tanesiydi.Kendimden ne kadar eminsem -ki Ateş'in yanındayken bazen kendimden bile emin olamadığım anlar oluyordu- şu anda Ateş'in aklında tartıp biçtiklerinin ucu hem bana hem de oğluma dokunuyordu bunda da o kadar emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHA TUTKUN (Aşk-ı Şedid Seri 1)
RomansaAteş KARA. Adı gibi yakıcı,soyadı gibi karanlık... Ada KARA. Ateş'in karanlığına ışık,zararına yarar... Etrafta aşk var,bir o kadar da sır. Her şeyin bir sonu vardı,onlarında olduğu gibi... Saflığın tehlikeye, ...