Sarılmak yeterli sanmıştım, gidişin de hüznümü anladım...
Adımlarımı yavaşlatıp, Mete'nin üzerine doğru gidiyordum. Aramızda artık çok az mesafe kalmıştı. Mete meydan okurcasına bana bakıyordu. En nihayetinde Mete'nin olduğu yere geldim ve tam önünde durdum. Mete bana bakarak;
"Ne oldu Çağkan? Ne arıyorsun burda?" dedi.
Kafamı yavaşça sağa ve sola sallayarak;
"Seni arıyordum iyi denk geldin." dedim.
Mete biraz tedirginleşmişti. Mete ellerime doğru baktı. Ellerim sinirden titriyordu. Bir şey yapmamak için kendimi çok zor tutuyordum. Mete'nin yüzüne bakarak;
"Şimdi çekil önümden!" dedim.
Mete hala aynı yerinde duruyordu ve ben daha çok sinirlenmeye başladım. Elimi kaldırdım ve Mete'yi kenara doğru ittim. Yürümeye başladım. Mete kolumdan tutarak beni durdurdu. Kafamın yarısını, Mete'ye doğru çevirdim. Mete;
"Nereye gidiyorsun Çağkan?" dedi.
Mete'nin kolundan tutarak;
"Kalbimin yanına gidiyorum." deyip, kolunu aşağı doğru indirdim.
Iraz'ın yanına doğru yürümeye devam ettim. Arkama doğru yavaşça tekrar baktığımda Mete kafasını eğmiş bir vaziyette bekliyordu. Tekrar kafamı önüme doğru çevirdim ve yoluma devam ettim. Iraz karşımda duruyordu ve bana bakıyordu. Iraz'a artık iyice yaklaşmıştım. Sürekli üzerine doğru yürüyordum ve kafam birden sarsıldı ve "Ayyy" diye ses duydum. Fazla yürümekten, Iraz'ı farketmeyip kafasına çarptım. Kafamı, Iraz'a çarpmadan önce, direğe çarpmıştım. Fakat bu sefer acımadı. Iraz'a baktığımda, kafasını tutuyordu. Iraz bana bakarak;
"Mete'ye kafa atacağına sanırım yanlışlıkla bana attın Çağkan." dedi.
Iraz'a bakarak;
"Bir şeyin var mı Iraz? Benimki de soru mu ya tabi ki var kafanı tutuyorsun." dedim.
Iraz'ın kendisine gelmesini bekleyesiye kadar bende kafamı toplamaya çalışıyordum. Neler diyeceğim hakkın kafamda bir şeyler toplamak için uğraş veriyordum. Iraz birden;
"Ne oldu Çağkan neden geldin yanıma?" diye sordu.
Biraz düşünerek;
"Şeyy... Iraz... Gerçekten emin misin buralardan gitmek istediğine. Bak, Necati ile İrem'de herkesten gizli evleniyorlar. Çifte evlilik yapalım. Kimsenin haberi olmadan birlikte biz de evlenelim. Iraz ikimiz birlikte gidelim buralardan olmaz mı? Sen, ben, Necati ve İrem. Yepyeni güzel bir maceraya ne dersin Iraz'ım? Ben yıllardır seninle olan hayallerimin peşinde koştum. Şimdi bunları burada anlatamam. Gel sana her şeyi en başından itibaren bir yerde anlatayım. Çok fazla vaktini almam. En azından sana içimdekileri tamamen dökeyim. Her şeyimi bil istiyorum. Bana bunu çok görme." dedim.
Iraz, saçlarını düzelterek;
"Tamam Çağkan bekle eve gidip geliyorum." dedi.
Iraz hemen koşarak eve girdi. Yine ilk buluşmamda ki gibi beklemeye başladım. Arkama doğru baktığımda, Mete'yi göremedim. Sanırım toz olup uçup gitti. Her neyse nerde kalmıştım ben? Evet en son düşünüyordum. Ne güzel günlerdi o günler. Harun bozmuştu o gün her şeyi ama ona rağmen çok güzeldi her şey.
Iraz, aniden kapıdan çıktı ve yanıma doğru geldi. Hafif gülerek;
"Koluma girmek ister misin?" dedim.
Iraz yüzüme bile bakmadan;
"Seninle yürüdüğüme dua et." dedi.
Kendi kendime içimden şükrederek, Iraz'la yürümeye başladık. Yol boyunca sessiz bir şekilde yürüyorduk. Ben kafamı eğmiş bir vaziyette ilerlerken, Iraz'ın konuşmasını bekliyordum. Belki laf eder diye yüzüne bile bakamıyordum. Her zaman olduğu gibi her buluşma yerimiz olan parka geldik. Iraz'a bakıp;
"Oturalım şuraya." dedim.
Yan yana birlikte oturduk. Iraz bana dahi bakmıyordu. Sürekli karşıya bakıyordu. Derin bir nefes alıp vererek;
"Evet Çağkan seni bekliyorum." dedi.
Bende biraz öksürüp;
"Bana bakar mısın öncelikle?" dedim.
Iraz yönünü bana doğru çevirdi. Artık konuşmaya hazırdım. Tekrar biraz öksürerek;
"Iraz biliyorsun ki ben seni küçüklüğümden yani çocukluğumdan beri seviyorum. Belki diyeceksin ki bana, "Çocukken aşk mı olur sevgi mi olur?" Evet oluyor Iraz. Ben seni küçüklüğümden beri çok seviyorum. Sen her ne kadar itiraz etsen de beni istemesen de ben seni seviyorum. Bu değişmedi ve hiç bir zaman da değişeceğini sanmıyorum. İçimde ki bu duygu sürekli beni her defasında ordan oraya sürüklemeye başladı. Seninle yatıp, seninle kalkar oldum adeta. Belki hep konuşmayı yaptım ve sıkıldın ama son kez bu şekilde seninle konuşmak istiyorum. Evet son dedim Iraz. Çünkü ben artık sensizliğin ve sessizliğin içinde kayboldum. Biliyor musun bu gidişle gerçekten de kaybolacağım. Günlerdir, aylardır hatta ve hatta aylardır eriyip bittim artık. Sana olan bu aşkım beni benden aldı. Her gece seninle geçen güzel günlerimiz ile ilgili hayaller kurdum. Ben sayılı olan güzel günlerimizin yanında güzel olan gelecekler kurdum. Gece başımı her yastığa koyduğumda senin için ağladım. Sen bunların hangisini biliyorsun Iraz? Sen belki mutlu olurken, gülerken ben ağlıyordum. Şu zamanlarda takıldığın Mete'den seni kıskanıyordum. Mesela az önce kendimi zor tuttum. Aslında Mete'ye hak eden şeyi yapacaktım. Çünkü ben onu daha önce uyarmıştım. Bu uyarımı dinlemedi ve hala senin yanında. Aslında biliyor musun Iraz sende bir yandan haklısın. Belki sen beni değilde Mete'yi istiyorsun. Ya da mecbur onu istemek zorunda kalıyorsun. Ama ikimizin arasında bir fark var. Ben hep seni istedim. Ben senin gülüşünde, bana söylediğin her sözünde mutlu olan birisiydim. Artık onlar bile yok. Bazı hayallerimde seninle mutlu olurken, son zamanlarımda hayallerimde bile mutsuz oluyorum. Iraz bana söz vermiştin. Hani benimle olacaktın? Yani en azından böyle olmayacaktık? Ne oldu birden bunları yapmak zorunda değilsin. Ben sana içimi dışımı her defasında anlattım. Sen de bana anlat. Belki birlikte güzel hatta daha güzel çözümler buluruz. O Mete denen adama da ihtiyaç duymazsın. Hadi Iraz son bir kez olsun kırma beni. Eskiden söz vermiştin ya kırmam etmem diye şimdi bari beni kırma. En azından bu seferlik kırma. Anlat bana derdini Iraz. Kafanı yere eğme lütfen seni dinliyorum." dedim.
Ben bunları anlatırken, elime göz yaşım damladı. Iraz kafasını eğmişti. Onun da gözlerinden yaşlar geliyordu. Iraz'ın elini tutarak, diğer elimde çenesinden tutup kafasını kaldırdım ve akan göz yaşlarını sildim. Iraz cebinden peçete çıkartarak, burnunu sümkürdü. Romantik bir an burnu silerek bozulmuştu. Iraz tekrar bana bakarak;
"Bu peçeteyi görüyor musun Çağkan?" diye sordu.
Biraz hayret içinde bakarak;
"Evet görüyorum ne olmuş ki peçeteye ne ilgisi var şimdi?" dedim.
Iraz bir eliyle gözlerini silerek;
"Bende her gün ağlayarak, burnumu peçete sümkürüyorum. Peçeteyi çöpe atar mısın şimdi?" dedi.
Elinde ki peçeteyi alıp, ayağa kalktım ve çöpe attım. Tekrar yanına oturarak;
"Evet şimdi anlat ve peçete ne alaka?" dedim.
Iraz tekrar derin bir nefes alıp vererek;
"Belki sana komik geldi ama bu söylediklerinle birlikte ben belki de ağlayıp peçeteye ihtiyaç duymayacağım. Her neyse bende Çağkan. Ben senin beni sevdiğini biliyordum fakat bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum. Beni bir gün bırakırsın korkusu sarıyordu içimde. Bende sana karşı bir şeyler hissediyorum fakat tam olarak ne olduğunu bilmiyorum. Benim insanlara olan güvencim azaldı Çağkan. Ben seninle birlikte olsaydım belki mutlu günlerimiz olurdu ama o mutlu günler mutsuzluğa dönebilirdi. Benim en büyük endişem hep bu oldu Çağkan. Sen iyi birisisin belki beni bile hak etmiyorsun. Mete'yle beni görmen bildiğin gibi değildi. Mete sadece eşyaları taşımamda yardımcı oluyordu. Yeni ev konusunda o yardımcı oldu. Neyse Çağkan benim şimdi gitmem gerekiyor. İrem'in nikahına beni de çağır." dedi.
Banktan kalkarak, hızlı adımlarla evine doğru gidiyordu. Iraz'ın kalkmasıyla birlikte, Mete'de yanıma doğru geliyordu...
Emeğe saygı açısından oy verip, yorumlamayı unutmayınız...
Facebook Grubu;
Entrikalılar Wattpad
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entrikalılar (Kitap Oldu)
ChickLitAz biraz üzgün, dertli, günü kötü geçen, ileri ki günleri için endişelenen, okul derdi olan, kafası karışık olan, umutları yıkılan, ağlayan, kendini yalnız hisseden, hasta olan, topluma kapanık, mutlu olan, sevinçten ağlayan kısacası bu hikaye hepim...