Melez Prensesler

MP-1

Simon & Garfunkel - Cecilia

1.Bölüm

"Yıllar yıllar önce bir krallık varmış ve bu krallıkta çok güçlü insanlar hüküm sürerlermiş... Çok genç ve yakışıklı bir kral ile güzeller güzeli bir kraliçe bu kraliyetin kurucularıymış. Kralın adı Edward, Kraliçenin adı Melinda'ymış.

Her şekilde mükemmel olan bu çift krallığı da en güzel şekilde yürütüyorlarmış. Bir zaman sonra, Melinda hamile kaldığını öğrenmiş ve bir erkek çocuğu dünyaya getirmiş. Ve kral ilk oğlunun adını 'Dominic' koymuş.

Dominic beş yaşına vardığında ise Kraliçe onu kraliyetten çok uzakta başka bir yere göndermiş, fakat nedenini kimseye söylemiş. Halka yapılan açıklama ise şuymuş: "Kraliçe oğlunun daha güzel bir eğitim alması için adını kimseye vermediği bir okula gönderdi!"

Ve kraliçe oğlunu gönderdikten sonra bir kez daha hamile kalmış. Bu şekilde kraliyetin ikinci oğlu da dünyaya gelmiş. Kral ikinci bir oğlana sahip olmuş... Ama şokunu atlatamamış. Bu oğlunun adını ise Colin koymuş.

Ve Colin'de beş yaşına vardığında Ağabey'i Dominic'in yanına gönderilmiş, ve tekrar aynı yalan söylenmiş. Şimdi size kraliyetin hiç duyulmayan yanını söyleyeceğim.

Bu büyük bir sır... Eğer bunu tutabileceğini düşünüyorsan neden başlamayı denemiyorsun?

Ve... Sen ölümlü, sana küçük bir sır: Bu ülke kendine dikkat etmelisin, yoksa her an kanı emilmiş bir cesede dönebilirsin!

-12 Nisan 1564, SALEM MASSACHUSETTS-

"Anastasia!"

Kraliçe Melinda, şatoyu inletecek derece de güçlü bir şekilde bağırdı. Hizmetlisi anında yanına koşarak gelmeye başladı. Şato da büyük bir hareketlilik vardı ve Kraliçe Melinda telaşlı bir şekilde şatonun her yerini talan etti. "Anastasia, her şey hazır değil mi?" diye sordu kraliçe Melinda hızla arkasında ki hizmetlisine dönerek. Anastasai kafasını salladı. "Evet Kraliçem her şey hazır, en ufak bir ayrıntı bile atlanmadı." Dedi emin bir ses tonuyla. Kraliçe kafasını salladığı sırada zarif ve narin bir beden merdivenlerden inmeye başladı.

Kızıl saçlarını ensesinde düzgün bir şekilde topuz yaptırmıştı, önünde birkaç saç teli firar etmiş olsa da oldukça şıktı. Giydiği elbise sadeliğini tekrar gün yüzüne çıkarıyordu...

"Ah Stella, benim biricik güzeller güzeli kızım... Çok güzel olmuşsun!" Kraliçe hayran bir şekilde kızını süzdü. Gerçek kızı değildi, sadece yanında yetiştirmek için köyden aldığı bir kızdı.

"Teşekkür ederim majesteleri." Stella nazik bir şekilde elbisesinin bir kısmını tutup röverans yaptı. Aslında hiçbir zaman nazik bir kız olamamıştı ama Kraliçe onu şatoya aldığından beri bunlar için eğitim alıyordu.

"Anastasia çekilebilirsin, Stella lütfen beni takip et." Dedi Kraliçe arkasını dönüp çiçek bahçesine ilerlerken. Stella, hizmetliye kafasıyla selam verip Kraliçe'yi takip etmeye başladı. Kraliçe önünde birleştirdiği ellerini gerginlikle sıktı ve çiçek bahçesinin tam ortasında durdu. Stella onun tam yanında durup merakla Kraliçe'ye bakmaya başladı. Birkaç dakika sessizliğin ardından Stella merakla ağzını açtı.

"Majesteleri bir sorun mu var?" Sorusunu sorması üzerine kraliçe hafif bir gülümseme eşliğinde ona baktı. "Birini bekliyoruz benim güzel kızım, birazdan burada olacaktır." Dedi elini kızın gergin yüzünde dolaştırıp.

-

"Briana! Kraliçe seni çağırıyor! Ah tembel kız!" Briana annesinin bağırışı üzere soyduğu patatesleri yerine bıraktı. "Anne, duymadığımı söylemiş miydim? Ayrıca kraliçe beni neden çağırıyor?" Sarı uzun saçlarını omzunun üstüne toplarken kaşlarını çatıp sordu. Aşçı Rosemary elinde ki kepçe ile kızın omzuna vurdu. "Sana ne dedik, kraliçe veyahut kral seni yanına çağırdığında sorgulama ve git! Şimdi o koca çeneni kapalı tut ve emri yerine getir seni küçük sıçan!" dedi arsız bir şekilde. Bu kadının çenesi hiç kapanmıyordu, diye düşündü Briana ve göz devirip elbisesinin eteklerini tutup hızla mutfaktan çıktı. Hızlı adımlar eşliğinde şatonun en ücra köşesinde olan mutfaktan ayrıldı, sarayın ortasına vardığında anlamsızca etrafına bakındı.