Her zamanki gibi derse yetişebilmek için öğle yemeğimi aceleyle boğazıma tıkıyordum. Dersin başlamasına beş dakika vardı. Son lokmaları da ağzıma attıktan sonra kafeteryadan çıktım.Dersim mekanikti. Geç kalmam bir sorun yaratmıyordu fakat önceden amfide bulunmam dersi anlamamı kolaylaştırıyordu. Son bir kez temiz havayı içime çekerek binaya girdim.
Ertesi gün,
''Aman Tanrım! Bugün maça gidiyoruz!''
Kendime kahvaltı hazırlarken mutfağa aniden giren Luke elimdeki yumurtayı yere düşürüp kırmama neden oldu.
''Biraz sakin olmayı dener misin? Senin yüzünden bu sabah omlet yiyemeyeceğim.''
''Sakin olmak mı? Faye, bu akşam maça gidiyoruz.''
''Ve bugün girmemiz, not almamız gereken dersler var.''
Luke beni takmadan masanın üstündeki telefonumu aldı.
''Elbette telefonumu kullanabilirsin, Luke. Sorman hata.''
Gözlerini devirerek telefonumla uğraşmaya devam etti. Sonunda kurcalamayı bırakıp kulağına götürdü. Karşı taraf telefonu açınca heyecanla bir şeyler anlatmaya başladı.
Bıkkınlıkla yerdeki yumurtayı temizledim. Yapış yapış olmuştu. Omlet yapmaktan vazgeçerek çıkardığım diğer kahvaltılıkları yemeye karar verdim. Şanslıydım ki dersim geç başlayacaktı. Bolca zamanım vardı.
''Bugünkü derslerimiz ortak.''
''Ne güzel. Evde seni çektiğim yetmezmiş gibi bir de derste de beraber olacağız.''
''Eğer istemiyorsan olmayabiliriz.''
Kaşlarımı çatarak ona baktığımda açıklamaya başladı.
''Dünyanın en tatlı kardeşi bugün tutacağı notları bana vermeye ne der?''
''Bunu dünyanın en tatlı kardeşine sor, bana değil.''
''Lütfen, Faye. Sadece bir kerelik.''
''Derse gel ve kendi notlarını tut. Sonra notlarımı dağınık bulup beğenmiyorsun.''
''Bir hafta bulaşıkları ben yıkarım.''
''Anlaştık.''
Kahvaltımı bitirince çatalımı ve tabağımı yıkadım. Mutfaktan çıkarak odama girdim. Üstümü değiştirdim ve derslerim için ön hazırlık yaptım. İki saatim daha vardı.
''Luke maç kaçta başlıyor?''
Erkek kardeşime seslenerek odamdan çıktım.
''Onda başlıyor.''
''Çocuklarla orada mı buluşacağız?''
''Hayır. Bizi evden alacaklar.''
''Nasıl gideceğiz?''
''Araba kiralayacağız.''
''Tanrı aşkına, Luke! New York'a gitmekten bahsediyoruz. Ayrıca aramızda ehliyeti olan sadece Lisa var.''
''Yanılıyorsun. Michael'ın da ehliyeti var.''
''Ne zamandan beri?''
''Geçen aydan beri.''
''New York'a gitmekten bahsediyoruz. Daha yolları bile bilmiyoruz.''
''Dert etme bir yolunu buluruz.''
''Luke, akıllı olanın sen olduğunu sanıyordum.''
''Zaten benim.''
''O zaman neden bu kadar akılsızca bir seçim yapıyorsun?''