Bölüm-4

189 24 7
                                    

Eren eve gelecekti bugün. Hepimizi bir telaş almıştı. Odasını süslemeye başladık kızarla birlikte. Yatağını da hazırladık. Herşey tamamdı işte. Sadece eksik olan oydu. Daha sonra bizde toplandık hepimiz. Eren eve gelince yüz ifadesini görmek için de oraya bir kamera yerleştirdik. Etrafı öyle süsledik ki her yerde ipucu notları vardı. Ve bunlar onu odasına yani bizim yanımıza kadar getiriyordu. Onun hastaneden çıkışına yaklaşık 2 saat vardı. Biz derin bir sohbete dalmışken annem yüzü bembeyaz bir şekilde odaya girdi. Gülüşmelerimiz onun odaya girmesiyle son bulurken birşey olduğu anlaşılıyordu yüzünden.

"Anne iyi misin?"

"E-eren durumu kötüleşmiş t-tekrar yoğun bakıma almışlar"

Hepimiz olduğumuz yerde öylece kenetlenip kalmıştık. Hayır. Şimdi değil.

Ben nefes almakta zorluk çekerken Enes yanıma geldi ve beni sakinleştirmek için başımı okşadı. Eminim şuan ağlıyordur.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Hepimiz apar topar hastaneye gitmiştik. Yoğun bakım ünitesinin yanında cama dizildik. Zeliş Abla kendinde değildi. Tamer Abi de ondan farksız değildi. Herkes perişan, herkes yıpranmış gözüküyordu.

Birkaç dakika sonra hemşire ve doktorlar odaya koşuşturmaya başladılar. Neler oluyordu?

Hepimiz camın kenarına iyice yaslanıp neler olup bittiğini izlerken doktorun biri kalp masajı yapmaya başladı.

"N-ne oluyor?" diyebildim sadece. Birşey söyleyebilecek gücüm yoktu. Kardeşimden farklı görmediğim kişi şimdi orada oracıkta.... Hayır hayır hayır ona birşey olmayacak. Olmamalı! Bizi bırakamaz o hayır!! Hayır!! Tükenmek tam anlamıyla buydu işte. Tam bu sırada doktorlar hemşireler durmuştu. Dayanamazdım artık. İçeriye girmeye çalıştım. Enes beni tutmaya çalışsa da görüyordum o da perişandı. Eren bizi bırakmaz yapmaz o hayır gitmez ki gidemez.

"Niye durdunuz? Neden durdunuz!! Birşey yapsanıza! Yaşatsanıza onu! Daha çok genç o hayır ölemez, ölmemeli..." Kızlar ve Enes beni tutmaya çalışsalar da başaramıyorlardı. Başlarda bağısam da sesim sonlara doğru yok gibi çıkmıştı. Doktorun :

"Başınız sağolsun." deyişinden sonra içimde öyle bir acı hissettim ki.

"Hayır ya ölmedi ki o gitmedi o burda ki gidemez gitmedi Enes söylesene evet gitmedi o burda desene bırakın beni hayır bırakmadı o bizi hayır ya hayır!"

İçimdeki acıyı gözyaşlarım bile durduramazdı artık. Ben herkese onun gitmediğini söylerken insanların feryatları bunu yalanlıyordu. Zar zor çıkarttılar beni odadan. Doktorlar yüzüne beyaz örtüyü çoktan örtmüşlerdi. Onu bir kere daha göremeyecektik. Ona bir kez daha sarılamayacaktık. Şimdi o yok muydu yani?

Yere oturup başımı iki elimin arasına aldım.

"Ölmedi, ölmedi, hayır ölmedi..."
Bu sayıklamalar gün boyunca bitmedi. Yağmur ve Gamze de benden farksız değildiler. Canım çok acıyor. Onu kaybetmek... Ah! Hepsi o Pars denilen budala yüzünden. Onun yüzünden. O yaptı. Herşeyi o yaptı. Katil o. Katiil.

İçimdeki savaşta sürekli kaybeden taraftım ben. Ama bu kayıpları gerçek hayatta kazanırdım.  Ya şimdi ne oldu? Canımdan çok sevdiğim arkadaşımı kaybettim. Peki neden ufacık bir tartışma yüzünden o gerizekalı yüzünden. Aklım almıyor. Böyle birşeyin olabileceğini. Sanki şu kapıdan çıkacak ve bir daha asla gitmeyecek gibi.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Eve geldiğimizde annem yatağa yatırdı beni uyumam için örttü üzerimi. Yarın defnedilecekti. Ben onsuz ne yapardım ki şimdi. Kim gelip uğraşıdı ki benimle. Neden gittin ki? Neden bıraktın ki bizi? Gözlerim acımaya başlamıştı. Sanırım uyku bu yüzden beni kollarına aldı.

İHANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin