3.BÖLÜM

52 5 0
                                    

Multi:Savaş Sert
Sabah çalan alarmın üstüne bir de baş ağrım eklenince çekilmez oluyordu.Gece düşünmekten uyuyamadığım için beynim zonkluyordu.Kalktım elimi yüzümü soğuk suyla yıkadım soğuk su iyi geliyordu.Odama dönüp üstüme gri kısa tişort ve dar kot giydim.Saçlarımı maşayla hafif dalgalandırdım ve günlük makyajımı tamamladım.Hava serin olduğu için deri ceketimi giydim.Kapıdan Kuzeyle aynı anda çıktık oda gömlek giymişti ve yine çok iyiydi. "Günaydın" dedim gülümseyerek o da "Günaydın" yanıtını verdi .Hizmetlimiz Songül Ablaydı çok tatlı bir bayandı uzun süredir bizde çalışıyordu.Oda mutlu ve sesli bi şekilde "Günaydın çocuklaar kahvaltı hazır hadi bakalım" dedi biz de günaydın dedik.Kahvaltı yaparken konuşmamıştık. Ben savaşı düşünüyodum hâlâ amacı neydi bizle alıp veremediği neydi aklımdan çıkmıyordu ve yine onun yüzünü görücektim ve yanındaki suratları.O kadar dalmıştım ki Kuzeyin adımı seslendiğini bile duymamıştım."Hadi beril geç kalıcaz kalkmıyor muyuz" dedi. "Tamam geliyorum "dedim ve masadan kalktım songül ablaya veda ettim ve sporlarımı giyip evden çıktım.
Okula geldim ve sıraya oturdum yeliz daha gelmemişti.Telefonumu çıkarttığımda yabancı bi numaradan mesaj gelmişti "beş dakikaya okulun arkasında ol!" Yazıyordu.Kim bu hadsiz çok merak etmiştim açıkçası. Yeliz de bu gidişle hiç gelmiycekti herhalde.Gitsem mi gitmesem mi diye düşündüm ve gitmeye karar verdim. Okulun arkasına geldiğimde kimse yoktu etrafıma bakındım. Tam gidecekken biri kolumdan çekip duvara itti. Yüzünü gördüğümde kaşlarımın çatılmasına engel olamamıştım. Tam çığlık atıcaktım elini ağzıma kapattı.Savaştı bu işte aslında tahmin etmek zor değildi ondan başka kim bana emir veriyorduki? "Seninle bi anlaşma yapıcaz susucaksın elimi  ağzından çekicem ve bişey yapıcaksın" dedi ben de başımı salladım. Şuan yapıcak bişey yoktu belki dediğini yaparsam sınıfa dönebilirdim zil de çalmıştı zaten ilk ders yok yazıldım.Elini ağzımdan çekti. "Benden ne istiyorsun?" Diye sordum. Deli gibi merak ediyordum çünkü. "Abine mesaj at ve yelizle birlikte olduğunu söyle" bana emir veriyordu ayrıca yeliz belki de şuan sınıftaydı." Yelizin okulda olmadığından emin misin?" Napıyordum ben ya inkar etmek yerine bırak beni diyeceğime soru soruyordum hala. Korkuyor muydum? Hayır mantıklı bile düşünemiyorum. Sesli bir şekilde güldükten sonra "Siz beni hâlâ tanıyamamışsınız küçük hanım. Bi bildiğim varki mesaj at diyorum çabuk olursan sevinirim biran önce şu lanet okuldan çıkalım!" Ne diyordu bu onunla birlikte gideceğimi mi düşünüyordu. Onun dediği olmayacaktı. " Seninle birlikte geleceğimi de nereden çıkardın" Sırıttı ve sonra suratını ciddi bir ifade kapladı." Benimle gelmekten başka çaren yok" dedi. En fazla ne yapabilirdi ki Zorlamı götürücekti yok artık! "Bırak beni sınıfa gidecem" dedim. Beni duvara daha çok bastırarak "Dediğimi yap yoksa abiciğin sana çok kızar ona haber vermeden okuldan çıktığın için" dedi Anlaşıldı daha fazla inat etmek istemiyordum dediğini yapacaktım.Belki o zaman rahat bırakırdı beni. Telefonu çıkardım ve abime yelizle olduğumu daha sonra geliceğimi söyledim.Savaş beni serbest bıraktı ve bileğimi sıkarak hızlıca okuldan çıktık. "Biraz yavaş ol" diye çemkirdim . Bişey demedi.Kolumdan tutarak beni arabaya sertçe bindirdi kapımı kapattı. Kendi de bindi. Yol boyunca bişey dememişti " Nereye götürüyosun beni?" Diye sordum deli gibi merak ediyordum. Ses çıkarmadı ve radyoyu açtı. Radyoda duman-senden daha güzel çalıyordu. Ben de başımı cama yasladım ve sessizce eşlik ettim. Doğrusu çok merak ediyordum nereye gittiğimizi ve abim şuan bununla olduğumu öğrense kim bilir neler yapardı. Korkuyordum da açıkçası çünkü Savaş'ı daha doğru düzgün tanımıyordum bile e normal olarakta ona güvenmiyordum. "Daha ne kadar kaldı?" Diye sordum. Çünkü beni araba tutuyor ve acayip midem bulandı. Dayanabilirim diye düşünüyorum. "Az kaldı" diye yanıtladı. "Neden nereye gittiğimizi söylemiyorsun" diye sordum. Neden söylemiyorduki sanki kaçma şansım var! "Bugün hava çok güzel birlikte bir şeyler yaparız diye düşündüm ve yapıcaz da" diye yanıt verdi. Ukalaya bak ya benim fikrim alınmadan benimle bir şeyler yapıcak saçmalık değil de ne? "Bana sordun mu acaba ben seninle bir şeyler yapmak istiyor muyum ayrıca sen ve ben ne alaka yani?" Diye döküverdim içimi. ama o yanıt vermek yerine ters bakışlarını üzerimde tutmayı tercih etti. Sonunda gelmiştik arabayı çekti. Ve burası çok şirin bir yerdi sanırım kahvaltı yapmak için gelmiştik buraya. "Acıkmışsındır diye düşündüm güzel bir kahvaltıya ne dersin?" Diye sordu gülümsedi ve göz kırptı. "Çok aç değilim ama yerim burası çok güzel bir yer" diye yanıt verdim. Noluyoruz ya ilk defa bir konuşmamız da kavga etmedik düzgünce konuştuk ve bu pek hayra alamet değildi bence. Yürümeye başladı ve ben de onu takip ettim. Birden elimde bir ten hissettim ve elimi tutmuştu. Titredim ve içimde kelebekler uçuştu sanki. Noluyor kızım ya kendine gel bu onun için hiçbir şey ifade etmiyor. Git gide korkmaya başlıyordum ve ondan uzak durmam gerekirken şuan elele ve baş başa yemek yiyecektik. Masaya oturduk, hava gerçekten mis gibiydi aynı burası gibi huzur verici ve rahatlatıcı. "Ben burayı çok sevdim ya muhteşem bir yer" dedim. "Sevmene sevindim sık sık yapıcaz zaten" dedi. Gözlerimi devirmekle yetindim. Garson geldi ve savaş buraya sık sık geliyor olmalıki direk ismiyle hitap etti. "Hoşgeldiniz savaş bey ne isterdiniz?" Diye sordu. "Her zamanki gibi donat masayı" dedi. Donatta acaba hangi birini yiyecektik çok merak ediyorum. Çünkü ben gerçekten acıkmamıştım. "Savaş" dedim. "Efendim". "Buraya çok sık geliyorsun heralde" dedim. Kafamdaki soru işaretini silmek amacıyla. "Evet çünkü burası benim" dedi çok şaşırmıştım açıkçası. Onun gibi biri neden böyle bir yer açsınki değişik geldi. "Vay be işler iyi mi bari" diye sordum. Yine saçmalamıştım. "Valla iyi olması iyi olur ki iyi de zaten çünkü buranın bütün kazancı vakıflara bağışlanıyor yani karışık biraz o durumlar da neden soruyorsun bunları?" Dedi. Vay be şuan kulaklarıma inanamıyordum. Gerçekten de düşündüğüm gibi biri değilmiş. Yani bunu her insan yapmazki. Demekki kalbinin derinliklerinde bir yerde iyilikte saklıymış. Ve açıkçası ben çok mutlu oldum bu duruma. "Hiç merak ettim. Gerçekten bu yaptığın çok büyük bir şey her insan yapmaz bu yaptığını" Dedim. "Bir şey yaptığım yok benim kapatalım bu konuyu da" dedi. "Vaay savaş sertten beklenmedik hareketler ay sen alçakgönüllüsün de" diye gülerek söylediğim şeye yüzünü buruşturarak tepki verdi. "Sen görürsün alçakgönüllülüğü birazdan" dedi. Ne demek oluyor bu şimdi ya. Bir şey yapacak değil heralde yani. Ayağa kalktı ve yaklaşmaya başladı. Çığlık atsam da nafile geri çekilmiyordu. Bir çırpıda kucağına aldı beni ve düşmek üzereyken boynuna sarıldım. Korkudan ve heyecandan nefes nefese kalmıştım. Ve kalbimdeki kelebeklerin tekrar uçuşmasını sağlayacak o kelimeleri söyledi "Ben senden çok hoşlanıyorum."

UKALA LİSELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin