"artık zamanı geldi, jimin. burada daha fazla kalamayız."
jimin içini çekti.
bu iki hafta düşündüğünden daha kısa sürmüştü.
oğlan çantasını sessizce toplarken hâlâ yoongi'yi düşünüyordu.henüz ayrılmak istemiyordu. belki işler yoluna girmişti.
ya da belki girmemişti."son bir kez yoongi'yi ziyaret edebilir miyim?" jimin sordu.
annesi onu onayladı ve usulca gülümsedi.
jimin valizini topladıktan ve yarınki uçuş için hazırlandıktan sonra otel odasından ayrıldı.bir taksi tutmuştu ve kısa süre sonra hastanenin önüne varmıştı.
yoongi'nin odasının kapısını çaldı.kimse cevap vermeyince jimin içeri girdi.
içerisi sessizdi ve tüm ışıklar kapalıydı.
yavaşça yürüdü, yoongi'nin odasındaki küçük banyodan gelen ışığı görebiliyordu."yoongi?" cevap yoktu.
"nerede olabilir?" jimin endişelenmeye başlamıştı.
yavaşça banyoya doğru yürüdü.
içeriye girdiğinde banyo döşemesinin üzerindeki kan lekelerini görebiliyordu.nutku tutulmuş bir şekilde yerinde kala kaldı.
yoongi'nin cansız bedenini izliyordu.
jimin gözlerinden akmakta olan yaşları hissedebiliyordu ama hiçbir şey yapamıyordu.
sadece orada dikilmiş, sessizce hıçkırarak yaşların akmasına izin veriyordu.ne olduğuna dair hiçbir ipucu yoktu.
yoongi kendini mi öldürmüştü?
muhtemelen.bu, jimin'in taşıyamayacağı kadar fazlaydı.
çabucak binayı terk etti, olabildiği kadar hızlı bir şekilde konuşuyordu.ertesi gün, jimin hiçbir şey olmamış gibi davrandı.
her şeyi içinde saklıyordu.
belki de bunların hiçbirinin olmaması gerekiyordu.belki de min yoongi ile tanışmaması gerekiyordu.
ç/n: şey, sanırım o cidden öldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pen pals, yoonmin
FanficOnlar mektuplar sayesinde birbirlerine aşık oldular. I have permission from @cuddlykihyun, thanks for your permission.