🎶Doja Cat - Boss bitch 🎶
6
Saçmalıktı bu yaptığım. Neyi ispatlayacaktım ki kendime? Dudaklarımda kırmızı bir ruj, saçlarım lüle lüle, üzerimde bana yabancı kıyafetler...
"Ulan ne cevherler varmış sende," dedi Sude yüzüme son dokunuşları yaparken. Aylin bana ters ters bakıyordu. Biliyorum, kızgındı. Bir erkek için değişmem kendime ettiğim en büyük hakaretti çünkü.
Ama değişmeyecektim ki. Bu yalnızca bu günlük bir şeydi. Emir'in yüzünde oluşacak ifadeyi merak ediyordum yalnızca.
"Uçan tekmeyi suratına yemek istemiyorsan, bana şöyle bakmaktan vazgeç."
"Bok gibi oldun, beyninle uyum sağladınız," dedi omuz silkerek. Aylin aramızdaki feminist ruhlu olan tek kızdı. Sanırım en çok da bu yüzden kızgındı bana.
Sude ellerini havada çırparak Aylin ve benim gözlerimizle yaptığımız lazer savaşına son verdi. "Gidiyoruz! Cenk mesaj attı. Emir'i ayarlamış."
Heyecan içime öküz gibi oturunca derin bir nefes aldım. "Bismillahirrahmanirrahiym."
*
Apartmanın kapısından çıktığımız an dışarıda bekleyen dörtlünün gözleri bizi buldu. Semih'in ağzı yere düşecek gibiydi. Emre gözlerini ovuşturmakla, Cenk ise ıslık çalmakla meşguldü. Bakışlarım Emir'e kayarken buna engel oldum ve önüme bakarak yürümeye başladım. Ayağımdaki topuklu botlarla yürümek dün akşamdan beri deneme yaptığım için ilk anki kadar zor değildi.
"Kanka evrimin amına koymuşsun," dedi Emre elimi tutup beni etrafımda döndürürken. "Ulan, harika görünüyorsun."
"Sokak kenarından yürü, katil etme beni!" diyerek araya girdi Semih. "Külotla çıksaydın oldu olacak!"
"Bir dahakine öyle yaparım."
Kıkırdayarak sarıldım onlara. Deli, çatlak falanlardı ama onlardan iyisi de yoktu be.
"Valizleri taşımaya gidin, asansörün önündeler," deyip havalı havalı yürümeye başladım. Tabii benim gözümde havalıydım, dışarıdan trizomik gibi göründüğümden şüphem yoktu.
"Gamze!"
Emir'in bana seslendiğini duyunca bacaklarım titredi bir an için, sanki ince bir ipin üzerinde güvensizce yürüyormuşum gibi. Hemen ardından kalbimin üzerinde bir filin fare görmüş gibi bir o yana bir bu yana zıpladığını hissedince, daha fazla naz yapmadan ona döndüm.
"Evet?" Elimden geldiğince soğuk olmayı deniyordum. Ama şöyle bir sorun vardı ki, buz bile ateşin yanında eriyordu.
"Neden yaptın bunu?" Boş bakışları vücudumda gezindi arsızca. Bazen gözleri irileşti, bazen kaşları çatıldı. Gerçekten şaşkın görünüyordu.
"Neyi?" dedim annesinin gün için hazırladığı kısırı misafirler gelmeden önce yemiş aç bir kız gibi, 'neyden bahsettiğini bir daha okula gitmek nasip olsun ki bilmiyorum' bakışı atarken.
"Güzel görünüyorsun." Elini ensesine götürüp yeniden inceledi beni. "Saçların... Çok yakışmış."
Birisi ben gerçeği bildiğim halde gözlerimin içine baka baka yalan söylediğinde 'tabii canım öyledir' bakışı atıp, nasıl sinsice sırıtıyorsam, o an da öyle sinsi bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.
Aramızdaki mesafeyi kapatıp bir nefes kadar yakınına geldim şaşkın bakışları eşliğinde. Gözlerinin içine, en derine baktım. Dudakları hafifçe aralandığında gülme isteğiyle doldu içim. Ama tuttum kendimi. Elim yanağına giderken parmak uçlarım elmacık kemiğini okşamaya hazırlanıyordu.