Aklımın kuytu köşelerinde sıkışıp kalan kelimeler teker teker dökülmeyi bekliyordu. Saniyeler süren sessizlik beni daha da aşağılara çekerken vicdanımı dinleyerek hareket etmeye çalışıyordum. Şahit olduğum şey karşısında sırf kendi güvenliğim için çenemi kapalı tutabilir miydim? Peki güvende olabilecek miydim? Psikopat bir katil kim olduğumu öğrenmişken susacağıma inanıp beni görmezden gelir miydi?
Sonucu ne olursa olsun insanlığını kaybetmiş bir caniyi koruyacak karakterde değildim. Telefonumu arka cebime yerleştirip tereddüt etmeden karşı caddeye doğru yürüyordum. Duygu'nun kolumu tutup beni kendine çevirmesiyle konuşması bir olmuştu.
"Adam senin kim olduğunu öğrendi, Beren. Eğer istemezsen gitmek zorunda değiliz." Gözünden bir damla yaş akmasına rağmen sesi gayet sakin ve yapıcı bir tonda çıkıyordu. Alya ellerini saçlarına daldırdığında "Aklım almıyor." dedi.
"Seni nasıl buldu bu adam? Böyle bir şey nasıl olabilir?" Aklıma gelen tek seçeneğin doğru olup olmadığını anlamak için elimi telefonumu koyduğum cebime soktum. O sıra da Heves titreyen sesiyle acı gerçeği dile getirdi. "Eğer seni bulduysa bizi de bulması uzun sürmez."
Elimi umutsuzca havaya kaldırdığımda avucumu gösterip "Boş," diye mırıldandım. "Polisi aramak için telefonumu çıkardığım sırada Duygu'nun adımı ve numaramı yazdığı o kağıdı düşürdüm."
Duygu "Kahretsin," derken elleriyle ağzını kapamıştı. "Benim yüzümden oldu, başımıza ben açtım bu belayı." Olayın etkisi onda kendini yeni göstermeye başlamıştı. "Şu an yapmak istediğim tek şey polise gitmek tamam mı? Burada dikilirken güvende hissetmiyorum."
Bu sefer bana engel olmamaları adına adımları daha hızlı tutuyordum. "Ailelerimize haber verecekler."
"Tabii ki verecekler Heves, böyle bir durum karşısında ne yapabilirler? Ayrıca Alya ve sen on sekiz olmuş olsanız bile Beren ve ben değiliz. Bu işten öyle kolay kurtulamayacağız." İçeri girdiğim an tüm yaşananlar bir anda birleşip boğazımda düğümlenmişti. Kime neyi, nasıl anlatacağım hakkında bir fikrim yoktu. Adamın yüzünü bile hatırlamıyordum. Bize inanırlardı değil mi?
Bir polis memuru bize dikkatle bakarken "Yapamayacağım." deyip ilk gördüğüm sandalyeye oturduğumda deli gibi ağlamaya başlamıştım. "Bu işi başımıza ben sardım, ayrıca adamı tam olarak görende benim. Ben anlatacağım."
Yanımdan uzaklaşıp polis memurunun yanına ulaştığında benimle kalan sadece Heves olmuştu. "Anlatıyor." Gittikçe kısılan sesiyle devam etti."Bu gece evden hiç çıkmamalıydık, içki içmemeliydik. Seni bu işe alet ettiğimiz için özür dilerim Beren. Yeteri kadar sorunun varken bir de bir psikopatın odak noktası olman..."
"Bu benim kaldırabileceğimden çok fazlası Heves ve şu an içimde neler yaşadığımı dile getirebilmem için yeterli kelime bilgim yok. Bitik bir haldeyim ben..." Derin bir nefes alıp göz yaşlarımı sildim. "Ben nasıl eve gideceğim? Artık kurtarıcım olarak gördüğüm o odamda bile tek başıma oturamam. Korkuyorum."
"Heves, Beren buraya gelin." Onların yanına ulaştığımızda sivil bir polis konuşuyordu. "İfadelerinizi alacağız ama önce ailelerinize haber vermemiz gerek. Ayrıca telefonla sizi aradığını söylediniz. Telefonu almalıyız, kimin, nereden aradığını tespit etmemiz için şart."
Tereddüt etmeden telefonu karşımdaki polise uzattığımda "Beni aradı." dedim. "İfadelerinizi verdikten sonra robot resmi çizdirmeniz lazım. Şimdi ailelerinize ulaşmamız lazım. Onlar dışında herhangi bir görüşme yapmak isterseniz telefon hakkınız var."