1. Bölüm: Kördüğüm

203 14 3
                                    

Dudaklarım mecburiyetin vurduğu kilitle suskun.
Söylemediklerimin acısıyla mutsuzum.
Öyle herşeyin dışında, ama yinede içindeyim.
Sevdiklerime yakınken uzağım.
Kördüğüm olmuşum, dokunanın ayağına dolaşırım.
Kimse umrumda değil, ben kendi kendimi çözmeye alışığım.

******

Büğün günlerden salı. Yine gece yarısı kabuslarımdan birinden uyandım. Babam kurulmuş saat gibi hep aynı saatte odama gelip beni yoklar. Uyanık olduğum zamanlarda uyumuş gibi yaparım. Ama o sanırım biliyor uyumadığımı. Bana dokunurken titremekten kendimi alı koyamıyorum. İki his arasında gidip geliyorum hep: onun boynuna sıkı sıkı sarılıp doyasıya kokusunu içime çekmek ve bana dokunan ellerini mümkün oldukca çabuk üzerimden çekip ona beni rahat bırakmasını söylemek. İkisinide yapmayıp sadece o gittikten sonra acı içinde inliyorum:
- Neden yaptın baba? Bunu bize neden yaptın?

O mutlu günlerimizi hayal meyal hatırlıyorum. Beş yaşındaydım. Babamın kucağından hiç inmezdim. Büyük ablamın bizi kıskanan bakışlarını hala üzerimde hisseder gibiyim. Annemin birinci kocasından olan Sedef. O zaman on sekiz yaşına yeni basmıştı. Annesinin babasından boşanmasını birtürlü kabullememiş ona yıllarca kin beslemişti. Babası sık sık avrupa seyahatlerine çıktığından ben doğduğum sıralarda gelip annemin yanına yerleşmiş. Ablam babamla aramızdaki bağı kıskana dursun ben onun güzelliğine hayrandım. Endamı, yürüyüşü, herşeyi bir başkaydı. Babamla ne kadar iyi anlaşıyorsa annemlede o kadar çok kavga ederdi. O ne derse tersini yapar, onu çileden çıkarmanın bir yolunu bulurdu. Bu durumlarda babam araya girer ortamı yumuşatırdı. Kenan Yiğitoğlu, yeşil gözleriyle ve sesindeki etkiliyici tonla istediği herkesi emrine amade ediyordu. Çok yakışıklıydı ve annemden neredeyse on yaş küçüktü. Annemin şirketinde tanışmışlar sonra fazla vakit kaybetmeden evlenmişlerdi. Herşey o kadar güzeldi ki. Taki ablamın gölgesi üzerimize düşene kadar. Genç kızlığının güzelliğinin farkına vardığından beri tavırları halleri daha bir şuhlaşmış kendine baktırıyordu. Kafasındaki kötü emelleri bilemezdik. Annem onun babamla olan yakınlığını hep bir abi kardeş, baba yakınlığına yormuştu. Temiz kalpli her insan böyle düşünürdü. Onun babama tesir edeceğini, onu avcunun içine alacağını bilemezdi. Annemin evde olmadığı zamanlarda babam bazen erken gelir benimle oynar oyalanırdı. Sonra ablam okuldan gelir babam beni unutur bir köşeye çekilip gülüşür oynaşırlardı. Beş yaşında bir çocuğun bunu kötüye yormasını bekleyemezsiniz. Ablası ve babasını aynı anda banyodan çıktığını görse bile, hatta gizli gizli öpüşürken gördüğünde bile bunun anlamını anlayamaz:
- Baba, benide Sedef ablayı öptüğün gibi öpsene.
- Nasıl?
- Dudağımdan.

İşte böyle durumlarda el ayak birbirine dolaşır. Ilişkide araya bir süre mesafe konur. Taki bu çekilmez bir hal alana kadar:
- Anlamıyorsun! Ben annenden boşanamam! Hala onun parasıyla yaşıyorum. Üstelik kızım Kardelen var, onu bırakamam.
- Ya ben ne olucağım, hep böyle mi sürüp gidecek.
- Gitmeyecek! Sen burdan gideceksin!
- Beni istemiyor musun?
- Mecburum, anlasana! Düşünsene Kenan Yiğitoğlu üvey kızıyla bir ilişki yaşıyor. Duyulursa itibarım sıfıra iner.
- Duyurmadan birlikte çekip gitsek?
- Kızımı bırakmam!
- Onuda götürürüz, ha ne dersin?
- Anneni hiç düşünmüyor musun? Mügenin kalbine iner.
- Umurumda değil, nefret ediyorum ondan!
- Yalvarırım git burdan! Bu ilişki hiç yaşanmamalıydı, çılgınlıktı yaptığımız.
- Geceler boyu benimle seviştiğinde böyle demiyordun. Beni sevdiğini söylüyordun. Yalan mıydı?
- Yalan değildi, seviyorum. Ama birlikte olurumuz yok.
- Olucak! Sana bir ay mühlet. Ya birşekilde burdan çeker gideriz yada anneme herşeyi anlatırım. Ondan sonra olacakları sen düşün.

Altı yedi yaşındayken ablamın ağzımı arayışını anımsıyorum:
- Kardelencim, ben senin ablan değilde annen olsam. Bana anne desen nasıl olur?

Kaşlarımı çattığımı bilirim:
- Ama annem var benim.
- Sen, ben, baban birlikte çok uzaklara gitsek... İstemez misin? Sana birsürü elbiseler oyuncaklar alırız.
- Annemde gelsin, olur mu.

Laf anlatamayacağını anlayıp asık bir suratla köşesine çekildi.

***

Bahçede oyuncaklarımla havuzun kenarında oynadığım bir öğlendi. Babamın yatak odasından bana el salladığını gördüm. Kapıyı açıp bana doğru geliyordu. Sonra Sedef ablam geldi. Babam yanağıma bir öpücük kondurdu:
- Sen burda uslu uslu oyna, havuza da fazla yaklaşma tamam mı? Ben şimdi geliyorum.

Birlikte yatak odasına girdiler ve perdeler kapandı. Yarım saat olmadı odadaki çığlıkla sıçradım. Annemin sesiydi. Camların kırıldığını gördüm. Korkudan yerimde donup kaldım. Sonra havuza bakan terastan annemin sesi geldi, babam yarı çıplak ona söz dinletmeye çalışıyordu. Ne dediklerini net duyuyordum:
- Allah belanı versin! Kızımla, gözümden sakındığım bebeğimle bunu nasıl yaparsın! Bunları göreceğime ölseydim keşke.
- Yalvarırım dinle beni! İstemeden oldu.

Babam ona yaklaştıkca o geri geri gidip korkuluklara tutunuyordu. Sonra birden bacağını üstüne attı. Babam ağlamak üzereydi:
- Saçmalama Müge. Çekil ordan!

Annem bir babama birde aşağıya bakıyordu. Beni görünce adımı çağırdı:
- Kardelen!

Yerimdem kalkıp terasın altına yürüdüm:
- Anne!

Babam bağırıyordu:
- Korkma kızım, birşey yok. Annen şimdi aşağı inecek. Hadi Müge, gel buraya.

Annem kollarını ona uzatmış olan babama bakıyordu, başını sallayıp aşağıya, bana göz attı. Bana doğru el uzatırken gülümsedi:
- Kızım!

Bacağını diğer tarafa alacağı vakit Sedef terasta belirdi. Üstünde tüm vucut hatlarını belirten şeffaf bir gecelik vardı:
- Bak işte bunuda elinde tutamadın! Kabul et tükendin sen anne. Benim gençliğime güzelliğime yenildin.

Babam Sedefe bağırıyordu:
- Kes sesini!

Sedef onu duymamış gibi:
- Kocanın kulağıma fısıldadığı aşk nağmelerini söyleyeyim mi? Aşkım, sevgilim, birtanem. Seni sevmelere doyamıyorum, tenin ilaç gibi...

Babam onu durdurmak için giderken Sedef dudaklarına yapışıp onu bırakmadı. Bunu gören annem korkuluklardan elini bıraktı ve terastan aşağı düştü. Havuzun kenarındaki betona çakıldıktan sonra havuzun içine yuvarlandı. Su kırmızıya çalarken annemin peşinden gittiğimi hatırlıyorum. Iki karış havuzda yönümü kaybetmiş annemi bulamıyordum. Panikle dibe batarken babamın güçlü kolları beni çekip çıkardı.

Bazen keşke o anda annem gibi bende ölseydim diyorum. Hiçbirşey olmamış gibi hayatına devam eden ablam ve babamı görmezdim hiç değilse. Olayın üzerinden bir yıl geçmeden herşeyi satıp çok uzak, kimsenin bizi tanımadığı başka bir şehire yerleştik. Aradan bir yıl daha geçmeden babam ablamla evlendi. Nasıl olsa ablamın soy ismi farklıydı. Herşeye belki bir nebze olsun alışabilirdim belki, ama ablamın bana sürekli ona anne dememi istemesinden bunalıyordum. Piskolojim zaten çok kötüydü. Piskoloktan piskoloğa koşuyordum. Babamla ilişkim hiçbir zaman eskisi gibi olmadı, hele ablamdan nefret ettim hep. Yaşım ilerledikce çocukluğumdaki parçaları birleştiriyor herşeyi daha iyi anlıyorum. Kabuslarım hep bu yüzden. Herşey yolundaymış gibi, uykusuz gözlerimi gizlemek için kat kat makyaj yapmam bu yüzden. Ben KARDELEN, ya karların altından çıkıp güneşi selamlayacacağım yada yerin alında kalıp çörüyüp gideceğim.   

   

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Cam kırıkları - KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin