1.BÖLÜM

47 3 2
                                    


  Karmakarışık bir labirentti bu. Bilinmeyen bütün cevapların gizli kaldığı bir labirent. Neyin, neden ve niçin açıklanamadığı.

Sorgulamak gerekliydi kimi zaman. Ben kimim diye sormalıydı kendine. Aynanın karşına geçip bakmalıydın, gerçekten gördüğün kadar mısın? Gördüğün kadarından mı ibaretsin. Sebeplerin olmalıydı yaşamak için, bir amaca son dal oymuşçasına tutunup ilerlemeliydin öylece. Savaşmalıydın tüm o yaralı ruhlar için ki, benliğini bulabilesin, kaybolmayasın bu serüvende...

***

"Deniz, hadi ama eğer bana söylediklerini konseye de söylersen ikimizde kovuluruz." Genç kız gülümseyerek arkadaşına baktı.

"Sen neden kovuluyormuşsun ki?" deyip arkadaşına bu sefer alaycı gülümsemeler yolladı.

"Ben senin en yakın arkadaşınım çünkü dur bir dakika kovulacağımıza sen de kesin eminsin yani öyle mi?" dedi endişe içinde Yağmur.

Deniz bu sefer kahkahalar atmaya başladı. Arkadaşı ona endişeli gözlerle bakarken. "Tanrım! Deniz korkmaya başlıyorum. Sanırım bu bir şekil acıyı hafifletme yöntemi." diyerek şakacı bir karşılık verdi arkadaşına. Deniz yine gülümseyerek "İşimi bana öğretme Yağmur. Senin bu olay ile bir bağlantın yok. Bu işe karışmanı istemiyorum. Bu benim meselem. Eğer benim yüzümden işinden olursan kendimi asla affetmem. Bu işe ihtiyacın var." Dedi ciddi bir tavırla.

Yağmur arkadaşını üzgün gözlerle izlerken "senin de bu işe ihtiyacın var ama! Lütfen şimdi söyleme bir süre daha tut içinde. Sonra kendi bildiğini yine yaparsın." Dedi. Deniz bir süre hüzünlü gözlerle izledi okulun bahçesinden gözüken muazzam manzarayı. Yağmur ise onu vazgeçirebilmek için ne yapabileceğini düşünürken Deniz e göre saçma bir cümle çıkıverdi ağzından. "Hem böyle bir manzarası olan başka bir iş bulabilecek misin bir daha. Harika bir yerde çalışıyoruz" dedi. Deniz içten bir oflamayla karşılık verdi Yağmura. "Bu buzdağının görünen kısmı Yağmur. Lütfen, daha fazla karışma benim işime, kalbini kırmak istemiyorum. Ben doğru bildiğim bir işi yapamayacaksam eğer bu çocuklar için nasıl verimli olabilirim." Dedi.

Yağmur bir süre sustuktan sonra "tamam" dedi "üzgünüm, sana müdahale etmek istemiyorum ama senin iyiliğini düşünüyorum sadece" Ama biliyordu ki Denizin iyiliği için yapabileceği tek şey ona destek olup İçinde biriktirdiği tüm o sözleri söylemesiydi. Denizi uzun zamandır tanıyordu çünkü. O haksız olan hiçbir şeye göz yummaz, canı pahasına savaşırdı.

Çok küçük yaşlarda öğrendi Deniz hayata karşı mücadele etmeyi. Yaşıtları gibi olamadı o hiç. Ne okul zamanlarında ne de iş hayatına başladığı tüm o süre boyunca. Göstermiş olduğu davranışlar birçokları tarafından yadırgansa da, kendisinden hiçbir zaman taviz vermezdi Deniz. Kalabalıklar içindeki yalnız insan tabirinin vücut bulmuş hali gibiydi. Tek arkadaşı şu an yanında duran, onu konseye konuşmaktan umutsuz bir şekilde vazgeçirmeye çalışan Yağmur du. Onunla da arkadaşlık kurma süreci sıkıntılı olmuştu vaktinde ama zamanla birbirlerine alışıp yarenlik etmeye başladılar. Sonra da birbirlerinden hiç kopamadılar.

"Saat yaklaşıyor, ben içeri geçsem iyi olacak." Dedi Deniz kendisine üzgün gözlerle bakan can arkadaşına. Yağmur her ne kadar arkadaşının yapmakta olduğu şeye karşı çıkıyor olsa da, artık yapabileceği başka bir şey olmadığını içten içe biliyordu.

"Pekâlâ, hadi bitir halde şu işi, her ne kadar hala yaptığını doğru bulmasam da, tamam tamam bakma hemen öyle. Her ne yaparsan yap ben senin yanındayım." Dedi genç kız tereddüdünü gizlemeye çalışarak. Deniz arkadaşının yapmakta olduğu davranışı anlıyordu ama Ona da hak vermesi gerekiyordu. Bu yolda kendini bulamazsa eğer tamamen kaybolurmuş gibi hissediyordu. Yavaş adımlarla binanın merdivenlerinden çıkmaya başladı genç kadın. Konsey neredeyse başlamak üzereydi. Yağmur da arkadaşına destek olmak için peşi sıra ilerliyordu. Toplantı odasının kapısına gelince gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Ne olursa olsun, bunun sonucu işinden kovulmak bile olsa doğru bildiğini söylemekten vazgeçmeyecekti. İçten içe oda biliyordu içeride söyleyeceklerinden sonra onu burada barındırmayacakları ama yapılacak pek te bir şey yoktu. Gözlerini yavaşça açıp yanı başında bekleyen dostuna içten bir gülümsemeyle baktı. "Lütfen daha fazla üzülme Yağmur. Biliyorum bundan sonra her şey bizim için çok daha güzel olacak. Bunu tüm benliğimle hissediyorum." dedi Yağmur arkadaşına sıkıca sarıldı. "Sen bana bakma, her zaman yanındayım ben senin" diyerek karşılık verdi arkadaşı.

***

Karşısında oturan tüm insanların üzerin de tek tek gezdirdi gözlerini. Şüphesiz kendisinin bu konumda olmasından en çok zevk alan müzik öğretmeni Ayçaydı. Kendisiyle anlam veremediği bir mücadele içindeydi. Zaten onun bu konseyde olması da tamamen saçmalıktı. Okul sahibinin yeğeni olduğu geldi sonra aklına, burada bulunmasının geçerli sebebini bulmanın haklı sevinciyle dudakları alayla kıvrıldı.

Konsey başkanı elindeki kağıtları inceledikten sonra gözlerini genç kadına çevirdi. "Evet Deniz, tüm şikayet dilekçelerini inceledim ve konseyden birkaç gün önce de bazı veliler benimle bizzat görüştüler." Dedi Deniz kimlerin görüştüğünü az çok tahmin edebiliyordu. "Senin bu konuda bize anlatmak istediklerin var mı? Bir de senden dinlemek istiyorum" dedi yaşlı adam. Bu kıza bir fırsat daha tanınmasını her şeyden çok istiyordu. Ama karar yukarıdan çoktan gelmişti. Bu saatten sonra ne söylerse söylesin, zaten onun işine son vermişti kendini her şeyin hakimi sanan bu cahil topluluk. Kendi gençliğini ve ideallerini görüyordu genç kadına bakınca. Vakti zamanında kendisi de Deniz gibi doğrularının peşinden koşar, onları herkese aktarabilmek, daha bilinçli ve daha insancıl bir toplum oluşturabilmek için canı pahasına çalışırdı. Ne var ki zaman geçtikçe o da diğerleri gibi bu sistemin kölesi olup susmakta bulmuştu çareyi. Başka alternatifi de yoktu ona göre. Doğruları söyleyince değil, yalanlara ortak olup kandırıp, kandırılınca yer edinirdin ancak kendine bu pis yerde. Oda bunun meyvesini şu an oturduğu koltukta dolgun maaşıyla birlikte yiyordu zaten. İçinde her ne kadar vicdan azabı hissetse de.

***

Kapıdan çıkarken tamamen boş hissediyordu kendisini genç kadın. Sanki üzerinde ağırlık yapan birkaç giysi vardı ve onları kapının ardında bırakmış gibiydi. Nasıl da alay ederek bakmışlardı ona diğerleri. İçten içe sevinmişlerdi işine son verildiği için. Fakat genç kadını hiç ama hiç tanımıyorlardı. O öğrencileri aydınlatmak için o okulda çalışmasına gerek yoktu. Dışarıda da görüşebilir onlara ihtiyacı olan bilgiyi pekâlâ verebilirdi. O çocuklar bilgiye ve öğrenmeye açtılar. Ama bu sistem kendi verdiği dışında istenilen tüm bilgileri gereksiz ve tehlikeli buluyordu. Sorgulanmak korkutuyordu onları içten içe.

Yaşlı amcadan aldığı taze simidi yerken konseyde olanları düşünüyordu. Aslında söylemek istediği daha çok şey vardı ama konuşması için fırsat verilmemişti. Kestirip atmışlardı. Gerçi konsey başkanı Hasan Bey en azından birazcık da olsa konuşmasına olanak vermişti. Onda tanıdık gelen bir şeyler vardı. Ufacık, küçücük bir enerji belki ama bir yerlerde aynı duyguyu paylaştıklarından emindi. Telefonuna gelen mesaj sesiyle daldığı düşüncelerden çıktı bir an için. Arkadaşı merak etmişti nasıl olduğunu. Yanında gelmek için diretmişti ama Deniz hem yalnız kalıp biraz düşünmek istiyordu hem de Yağmurun henüz mesai saati bitmemişti. Bundan sonra emindi ki ona çok fazla yüklenirlerdi. Okulda ikisinin çok yakın olduğunu şüphesiz herkes biliyordu çünkü. Arkadaşına iyi olduğuna ve merak etmemesine dair kısa bir mesaj attıktan sonra oturduğu banktan kalkıp kordon boyunca yürümeye başladı. Deniz havası her zaman kendini bulmasına yardımcı olmuştu. Canı sıkkın olduğu zamanlarda ya da düşünmeye ihtiyacı olduğunda saatlerce yürürdü deniz kıyısında genç kadın. Derince çekti içine denizin tuzlu kokusunu. Sonra gülümsedi içtenlikle, yaşadığını hissetti.

İnsan çabada olursa eğer evren karşılığını verirdi. Zamanlaması sana uymayabilirdi bazen ama karşılığını mutlaka alırdın. Yeter ki hiçbir zaman istemekten ve isteğini elde etmek için savaşmaktan vazgeçme. Yaşamaktan hiçbir zaman pes etmezdi, her zorluğun mutlaka bir çözüm yolu olmalıydı ona göre. Kişinin yaşadıklarına yüklediği anlamdı sevinç de üzüntü de. Biz karar verirdik nasıl hissetmemiz gerektiğine. Kendi anlamımızı ancak kendimiz bulabilirdik. Genç kadına göre de şu an yaşadığı durum sevinçten başkası olamazdı çünkü uzun zamandır hiç aralıksız çalışmıştı. Bu onun için güzel bir tatil fırsatıydı. İnsanın daha verimli olabilmesi için arada dinginliğe de ihtiyacı vardı. Yolun sonundaki dondurma satıcısını görünce eskilerden bir anısı geldi aklına. Sonucunda da harika bir fikir. Tatilini nasıl geçireceğini biliyordu artık.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 08, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

VARLIĞIMDAN DOĞUYORUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin