chapter 47

92 5 0
                                    


Birkaç dakika sonra ciara yorgunca tuvaletin yanına çökünce sanırım içindeki her şeyi çıkarmıştı. Yanına çöküp onu rahatlatmak adına yavaşça saçlarını okşadım. Biraz sonra toparlanmasını umuyordum böylece buradan çıkıp onu eve götürebilirdim. Ancak on dakika sonra da arada homurtular haricinde bir yaşam belirtisi göstermeden öylece olduğu yerde oturdu. Yaşam belirtisi demişken Dyan ölmüş müydü? Niye sesi çıkmıyordu?

Arkamı döndüğümde en kötüsüne hazırlıklıydım ancak fiziksel olarak gayet iyi gözüküyordu. Hala olduğu yerde boş bakışlarla dikiliyordu. Belki birileri içeceğine bir şeyler kattı diye endişelenmeliydim? Onunla yatmak isteyen sürtüklerden biri belki? Sinirle göğsümde bir düğüm oluşurken o kızı bulduğum yerde öldürebilirdim. Ancak.. dyan zaten az buçuk ateşli olan her kızla yatıyordu yani kimsenin böyle bir çabaya girmesine gerek yoktu. Yalnız bu düşünce de göğsümdeki ağrıya pek iyi gelmiyordu. Harika cidden tek eksiğim benim kalp hastası olmamdı. Bu gidişle hiç birimiz sıcak yatağına kavuşamayacaktı.

Dudaklarımı birbirine bastırıp Dyan'ın yanına adımladım. Tam önünde durup kollarımı kavuşturduğumda beni hala fark etmemişti. Partiden önce mi içmeye başlamıştı ne?! Bu hali neydi?! Sabrım tükenmek üzereydi. İçimden ''ben kardeşime bakarım'' demesini taklit ettim. Gerçekten harika iş çıkardın,Dyan. Kız kardeşin yarı baygın yerde yatıyor. Ben bile daha iyisini yapmazdım. İçimdeki acıma duygusu maalesef yine baş gösterince kendi düşüncelerimden utandım.

Bu hafta yaşananlar onlar için de pek kolay olmamıştı. Ciara'nın başına gelenler ve ona yardım edemeyişi Dyan'ı içten içe yiyordu. Herkesin arada kötü hissetmeye ve bir ara vermeye hakkı vardı. Bu ara Dyan için bardağın dibine bakmak demekse o zaman içsin. Yine de ona şimdilik ihtiyacım vardı yoksa Ciara'yı buradan çıkaramayacaktım. Aklıma daha bir fikir gelmeyince onu çimdikledim. Ve şansıma istediğim tepkiyi alabildim. Bir an yerinde sıçradı ve boş bakışları kaybolurken şaşkınca bana baktı. Kısaca gülümseyip arkamızda yatan Ciara'yı işaret ettim. ''sanırım eve gitseniz iyi olacak, o yüzden bana bir iyilik yapıp Ciara'yı taşır mısın?''

Kısaca başını sallayıp yanımdan geçtikten sonra o kadar nazik bir şekilde ciara'yı yerden kaldırdı ki düşüncelerimden tekrar utandım. Ciara mırıldanıp ona sokulduğunda Dyan alnına ufak bir buse kondurduğu. Bir anlığına ciara'nın yerinde olmak nasıl olurdu diye düşündüm. O şekilde sevilip destek görmek harika olurdu. Bir anlığına içim huzur ile dolarken aynı saniye yalnız olduğumu hatırladım ve içim buz kesti. Dyan başını kaldırıp bana baktı. Gözlerinde kız kardeşine karşı olan sevgisi yansırken ona daha fazla bakamayıp başımı çevirdim. Sessizlik rahatsız edici olmaya başlayınca acele ile banyodan çıkıp sesli müziğin etrafımı sarmasına izin verdim.

Arkamı dönmeden de dyan'In beni takip ettiğini biliyordum bu yüzden koridordan geçip oturma odasına doğru adımladım. Zihnen çoktan evdeydim. Onları eve bıraktıktan sonra kendi müziğim ve yalnızlığım ile baş başa olacaktım. Ancak kalabalığın arasından çıkıp yanımıza gelen Patrick'i hiç beklemiyordum. Şaşkınca olduğum yerde durup ev sahibine baktım. Babasında da olan iş adamı tipi onda da vardı. Beyaz dişleri bir anlığına karanlıkta parlarken bana geniş bir gülümseme yolladı. ''hey tessa, ne bu acele?''

Ciara ben tüm erkekler ile tanıştırmıştı o yüzden adımı bilmesine şaşırmadım. Zaten babalarımız aynı çevrede çalışıyordu. Bay McCollins ile iki ay önce bir iş yemeğinde tanışmıştım ve oğluna tam ihtiyacı olan özellikleri vermişti: gri, zekasının adeta okunduğu bir çift göz, siyah saçlar ve takım elbisenin cuk oturacağı bir vücut yapısı. Patrick tanıdığım zengin ve aile şirketini yüzde yüz devralacağını bildiğim çocuklardan bir tanesiydi. '' hey Patrick. Şu iki zurna bugün yeteri kadar içti. Parti gerçekten harika ama onları evlerine götürüp prenses yataklarına kavuşturmam gerekiyor.'' Dedim genişçe sırıtıp. O da güldü. ''hadi ya, ama.. ''

behind the screen (türkçe çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin