YOB 18.

5.6K 301 33
                                    

Ağlıyordu. Kahretsin ağlıyordu. Beraber ağlıyorduk. O hem yara, hemde ilaçtı, zararı veren o, dermanımda o.

"Ağlama, Doruk ağlama, lütfen" diyebildim sadece, kısık bi sesle.

"Bu gece sana sarılıp uyuyabilir miyim? Kokunla, sana sarılıp uyuyabilir miyim bücür?"

***

Doruktan'

Kokusu, saçları, gülüşü, elleri, benden utanması, herşeyi ayrıydı onun, sanki yeryüzündeki tüm güzellikler ona verilmişti, farklıydı, çok farklı. Herşeyine aşıktım ben onun. Tam 10 senedir,ben sana aşıktım Doğa Acar.

Tabi o bunu bilmiyordu, beni tanımıyordu, çünkü onu gördüğümde 8 yaşındaydım, düşünebiliyor musunuz? Onunla oyun dahi oynamamıştık. Uzaktan seviyordum ben onu, inanabiliyor musunuz? Tek kelime bile etmemiştik birbirimize.

Birgün ailemle iş yüzünden İzmire taşınmak zorunda kalmıştık. Okula 1 hafta sonra gitmeye başlamıştım, işlemler yüzünden, ve fazla utangaç bi çocuktum, o yüzden arkadaş edinememekten korkuyordum. Neyseki okula geldiğimde bi kaç kişinin dikkatini çekmiş olmalıyım ki yanıma gelmiş, oyun oynayıp oynamamak istediğimi sormuşlardı. Tam o sırada bi ses duydum, nasıl bi sestir bu, tarifi yok yemin ederim. Ağacın tepesine oturmuş şarkı söyleyen bi kız çocuğu. Doğa.

İlk sesine aşık olmuştum, ağaçtan indiğini farkettiğimde, kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Ulan daha 8 yaşındaydım be.

Çok güzeldi, sarı uzun saçları, mavi gözleri, kokusu, şimdi kokusunu nerden biliyosun diyeceksiniz, evet kantinde bilerek arkasına geçmiş kokusunu doya doya içime çekmiştim, saçma olabilir, ama aşıktım işte.

1.5 sene sonra okuldan ayrılmıştı, ailesinin tayini çıkmış, İstanbula gitmişti, gitmişti işte, hergün onu ilk gördüğüm yere gidiyor, oturduğu ağacın dalında oturuyordum. Özlemiştim, her zerresine kadar özlemiştim.

Gideceği gün, öğle arası sınıfına girip pembe kalem kutusundan kokulu silgisini almıştım, belki kokusu sinmiştir üstüne, ellerinin o silgiyi tutuşu bile yeterdi bana, çocukluk işte.

10 senedir saklıyorum ben o silgiyi, şimdi diyeceksiniz nasıl sevdin? Nasıl buldun onu? Bulduysan niye önceden gelmedin de şimdi, yani 10 sene sonra? Yada Doğaya neden bana aşık olma diyip öylece çekip gitmiştin?

Varlığından habersizdim, 16 yaşında onu aramaya başlamıştım, uzun bi aradan sonra bulmuştum, babamın ismi olunca bulmak o kadar da zor değildi. Yaz tatili girince araya okuluna da giremezdim, tek çare onun o Yaz okuluna gelmesini sağlamaktı, İrem onu getirebilirdi, bu yüzdende arkadaşım olan Topraktan İremle tanışıp Yaz Okulu için onu ikna etmesini istemiştim, zor da olmamıştı zaten.

Annem öldükten sonra fazla değişmiştim, hiçkimseyi dinlemiyor, işime geldiği gibi davranıyordum. Tek işim Doğayı bulmaktı, ama ben artık temiz değildim, çok karanlık bi dünyam vardı, onuda bu dünyaya sokamazdım. Onu bulduğumdan beri hep takip ediyordum, ettiriyordum. Onu korumam gerekiyordu, o benim miniğimdi, ona kimse zarar veremezdi, veremez de.

Kendi güzelliğini farkında bile değildi, o kadar güzeldi ki, onun tek saç teli için canımı verebilirdim.

Kollarımdaydı, onu bi kez kaybetmiştim, bidaha kaybetmeyecektim. Doğa artık benimdi, herşeyiyle benimdi.

O kadar masum uyuyordu ki, onu öpmemek için kendimi zor tutuyordum. Ve 10 sene sonra, ilk kez bu kadar mutlu uyuyabiliyordum.

***Sabah***

Doğadan'

Sabah uyandığımda belimdeki ellerinden nefes alamıyordum, aslında sadece çok sıkı sarıldığından nefes alamıyordum, ama neyse.

Kollarından kurtulup yatakta oturup onu izlemeye başlamıştım, üzerimde bana Elbise gibi olan Tshirtü vardı, kokusu, çok güzeldi, tarif edilemeyecek kadar güzeldi. Tam üzerini örtüp gidicektim ki, kolumu tutup beni kendine çekti.

"Günaydın miniğim"

"Bücür olmasın o?"

"Artık miniğim de demeye karar verdim sevgilim"

"Sevgilim? Ne oluyo sana be, gece kafana bişey mi düştü"

"Kafama değilde kollarıma bi melek düştü"

"Kofomo doğoldo kolloromo bo molok doşto, kalk hadi kalk daha kahvaltı hazırlıycaz"

"Hadi be desene hastanelik olucaz" diyerek güldü.

Karnına sertçe vurdum,

"Vücudumu ellemek için bana vurmana gerek yok minik ahahaha" dedi alay edercesine.

"Pis sapık!" diyerek kafasına yastığı geçirdim. Kafasına yastığı geçireceğimi beklemiyor olacak ki, o an nerdeyse yere düşüyordu.

Ben mutfağa doğru koşarken kapı çaldı.

Daha sabahın 9u, bu saatte kim gelmiş olabilirdi?

YAZ OKULU BELASI.                                          #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin