■■Kanser■■

1.5K 83 33
                                    

Arkadaşlar merhaba, diğerleri kadar uzun olmasada bir bölüm yazdım. Zaten çok hasta ve halsizim. Bu yüzden kısa yazdım aslında. Vote ve Yorum yapmayı unutmayın. Sizi seviyorum, iyi okumalar..

Ali ile birlikte kapının açılmasını bekliyorduk. Mertoğlu ailesi ile tanışacaktım ve gerçekten çok heyecanlıydım.
"Ali ben çok heyec-" Lafımı bitiremeden kapı açıldı.
Şuan Ali'nin durumunu çok iyi anlıyorum. Sesli bir şekilde yutkunup içeri girdik. Herkesin olduğu salona geçtikten sonra tanışma faslı geçti. Çok asil bir ailesi vardı. Ama birbirlerine bağlı değillerdi sanki. Bir süre klasik konuşmalar yapıldı,
"Kızım sen kimlerdensin?" Diye sordu Rana Hanım.
Ben kendimi geçtim onun Topuzgillerden olduğuna eminim.
"Yılmaz Soyundan geliyorum ben. Annem Güneş Yılmaz, Babam Zafer Yılmaz." Çok kötü birşey olmuş gibi Rana Hanım tedirgin bir biçimde Haluk Bey'e döndü. Ali'ye döndüğümde o da neler olduğunu bilmiyordu.
" Zafer Yılmaz mı?!" Haluk Bey hızlıca ayağa kalkınca tedirgin oldum. Ali elimi tutunca hâlâ korkuyordum.
"Ali ne demek oluyor bu?! Yılmazlardan olan bir kızı tanıştırmak için nasıl evimize getirirsin?!" Haluk Bey bağırırken Ali ile ayağa kalktık.
"Ne oluyor? Bende bir öğrensem?"
"Çık dışarı!" Haluk Bey eliyle kapıyı gösterdiğinde şaşkın bir biçimde dondum. Gözlerim doldu ve kendime gelemedim. Sevilay Hanım onu sakinleştirmeye çalışsada yapamıyordu.
"Baba! Sen benim gelecekte evleneceğim kişiye böyle yapamazsın, hem mantıklı bir açıklamanda yok." Ali benim önüme geçtiğinde Haluk Bey'in çok sinirli ve hırslı olduğu anlaşılıyordu.
"Zafer Yılmaz ile ben çok uzun zamandır kanlı bıçaklıyız.
O benim için çok önemli olan birşeyi elimden aldı.
Bu kızda onların meyvesi!"
Ne? Yani Haluk Annemi seviyordu, daha sonrada Babam onun elinden Annemi aldı. Şok olmuş bir biçimde durmaya devam ediyordum.
"Selin'in bu evden, bu şekilde gitmesine izin vermiyorum! Zaten hayatım boyunca bana olan görevlerinizi yerine getirmediniz, bari bunu yapın be!" Gerçekten acayip bir  sinirin olduğu ortamda sakin kalamıyordum.
Geçmişte olanların benimle ilgisi yok, bütün olanları ben istemedim sonuçta. Haluk kişisi Ali'ye karşı tokat atacağı sırada Ali'yi geriye itip önüne geçtim. Tabii karşılığında aldığım birşey vardı; Haluk kişisinin tokatı.
"Selin!" Ali'nin bağırışlarına aldırmadım.
Bedenimin yerinde durması haricinde kafam 90 derece döndü. Gözümden istemsizce yaş aktığında güçlü görünmeye devam ettim. Başımı Haluk Bey'e döndürdüm.
"Bu atılan tokat hiçbirşey değil. Yarım saat sonra geçer gider ama sevgilimin, hayatımın en önemli kişisinin ailesi tarafından sertçe kabul edilmemek daha çok koydu.."
Ali'nin gözünden süzülen yaşı görünce daha çok üzüldüm. Yanağına öpücük kondurup çantamı aldım.
Daha sonra evden çıktığımda yüzüme soğuk rüzgar çarpınca ürperdim. Evin oralardaki taksilere aldırış etmeden yürümeye başladım..

Nereye gittiğimi hiç bilmeden adım atıyordum. Arkamdan çalan korna seslerine bakmadım.
Tam karşıya geçecekken arabanın ani freni ile yerimde dona kaldım. Şoföre dönünce az da olsa gülümsemeden edemedim. Mavi gözleri yine beni benden alıyordu.
"Ne yapıyorsun sevgilim? Ben olmasam belkide ezilecektin!" Arabadan sinirli bir şekilde indiğinde yanıma gelirken sakinleşti.
"Ağladın mı sen?" Ellerini yüzüme yerleştirdi. Tokatın atıldığı yanağa dokununca geri çekicek gibi oldu. Orda tutmasını işaret ettiğimde kafasını yere eğdi.
"Selin," Yutkundu " dağ evine kaçalım mı hafta sonu?" Hiç düşünmeden başımı olumlu olarak salladım.
"İ-İyi gelebilir, tamam gidelim." sesim ağladığımı belli ediyordu.
Ali dayanamayıp bana sarıldı. Issız bir yerde değildik ama  az kişi vardı. Kafasını, omzumda ona ayırdığım yere koydu. Kendi kendime söz vermiştim, ondan ayrılsamda, ölsemde başka bir kişi kafasını oraya koymayacaktı.
"Sevgilim? Gitsek daha iyi olur b-bence.."
Ali yavaşça başını kaldırdıktan sonra arabanın kapısını açtı. Bindiğimde sıcak hava ilk defa iyi gelmemişti.

Gecenin Sırrı -Alsel -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin