Kiss Of Darkness:Price(Karanlığın Öpücüğü:Bedel) Tanıtım

1.3K 4 4
                                    

    Kiss Of Darkness:Price

  İngiltere NewCastle,1663

    Rolünü unutma, rolünü unutma diye kendi kendine telkin veriyordu genç kız sürekli. Hizmetçilerden birisi göz kamaştırıcı gelinliğinin duvağını pırlantalı tokalarla tutturmakla meşguldü. Feith’se dalgın bir şekilde oturuyor ve hizmetçinin yaptığı hiçbir şeye karşı çıkmıyordu çünkü babasının küçük narin leydisini nasıl olup da zorla evlendirdiğini düşünüyordu. Oysa Baron Middhurst, kızı Feith’e küçüklüğünden beri adeta tapardı. Feith, kendine itiraf etmek istemese bile cevabı zihninin derinliklerinde çok iyi biliyordu. Babasının gözünü bürüyen güç hırsı onu böyle bir yola sürüklemişti. Baron Middhurst, kendi topraklarını büyütebilmek için kızını Kraliçenin akrabalarından ve NewCastle’ın en büyük toprak sahibi Kont Arnold’un oğlu Vikont Anthony ile evlendirmekte karar kılmıştı. Baron’un sözünün üstüne söz söylenmezdi, çaresiz genç kız bu durumu kabullenmişti. Fakat hiç değilse durumundan yakınabileceği birisinin olmasını isterdi. Annesiyle konuştuğunda Vikont’un ne kadar iyi ve yakışıklı birisi olduğunu defalarca dinlemek zorunda kalıyordu, en iyi arkadaşı Leydi Clélia ise ağabeyini görmek için 2 aylığına Fransa’ya gitmişti ve bu zor günde bile Feith’e destek olamayacaktı. Duvak nihayet bittiğinde Feith zarafetle yerinden kalktı ve eteği kirlenmemesi için ellerinde toplayarak kapıya doğru yürüdü. Bu sırada içeriye annesi Barones Middhurst girip kızının narin yüzünü avuçları arasına aldı ve alnına bir öpücük kondurdu. “Anthony çok iyi bir çocuk Feith.”dedi. “Lütfen düğünde bizi utandıracak bir şey yapma. Ayrıca baban dışarıda seni bekliyor. Hadi.”dedikten sonra gösterişli bir şekilde odadan çıktı Barones. Feith, bunun kaderi olduğuna inanıyordu, hayatı boyunca ancak kafesteki bir kuş kadar özgür olacaktı. Anndidemin ardından odadan çıktı ve küçük adımlarla babasının yanına doğru yürümeye başladı. Baron’un yanına gelince gösterişli bir şekilde selamladı babasını ve koluna girdi. Fakat Baron, hemen yürümek yerine durup kızının çendidemi kaldırdı ve onun kendisine bakmasını sağladı. “Bunun senin iyiliğin için yapıyorum kızım. Anthony ile mutlu olacaksınız.”diyerek kendini bir vicdan azabının pençdidemden kurtarmaya çalıştı Baron. Feith bu zavallı çabaya acı acı gülümsemekle yetindi sadece. “Vikontla evleneceğim ve mutlu olacağım Lordum. Siz hiç üzülmeyin.”dedi nazik bir dille. Baron gergin havayı yumuşatmak ve arada oluşan sessizliği doldurmak istercdideme kızının ellerinin üzerine kendi ellerini yerleştirdi ve “Hadi Feith. Hazırsan gidelim.”dedi. “Misafirlerimiz bekldidem istemeyiz.”

     Düğün marşı çalarken Feith, babasıyla birlikte yavaş adımlar atıyor ve müstakbel eşi Anthony’e doğru ilerliyordu. Nihayet karşı karıya geldiklerinde Anthony büyülenmiş bir gülümseme ile Feith’e baktı. Hafif dalgalı siyah saçlarıyla bembeyaz gelinliğinin uyumu mükemmeldi. Rahibin yemin törenine geçmeye hazırlandığını göz ucuyla görmüştü Feith ve ağır düğün marşının da etkisiyle esnememek için kendisini zor tutmuştu. Kendi düğününde uyusa çok komik olurdu herhalde, ancak anndidemin kendisini yapmaması için sıkı sıkıya tembihlediği şeylerden birini yaparsa ortaya pek hoş bir durum çıkmazdı. “Ah sevgili dostum Clélia...”diye geçirdi içinden. “Keşke burada olup beni kurtaracak bir yol bulabilseydin.” Ama Clélia’nın gelmesi imkânsıza yakındı, hem gelse bile ne yapabilirdi ki? Feith küçükken yaptığı yaramazlıkları Clélia’nın örtmdidemi ve onu zor durumdan kurtarmasını anımsıyordu ve “Keşke her şey o zamanki kadar kolay olsaydı.” diyordu kendi kendine. Rahibin “Yemininiz gelin hanım.”diyen sert sdidemi duyunca elinde olmadan irkilmişti talihsiz genç kız. Anlaşılan rahibin ne söylediğini duymamıştı ve herkese rezil olmuştu. Yanaklarını bastığını hissettiği ateşe inat yeminini söylemeye başladı. “Hastalıkta ve sağlıkta...” İç sesi de yemine eşlik ediyordu ve bu Feith için oldukça komik oluyordu. Gülmeden yemini tamamlamaya çalışırken iç sdidemin fısıltılarına aldırmamaya çalışmıştı. Anthony’nin yüzüne karşı “Seni pis domuz.”diyemeyeceği için gereksiz şeyleri düşünmenin bir anlamı yoktu. “İyi günde ve kötü günde, ölüm bizi ayırana kadar Vikont Anthony  Arnold’a karşı vazifemi yerine getireceğime yemin ediyorum.” Bu sözleri Anthony’nin gözlerine bakarak söylemek tahmin ettiğinden çok daha zor olmuştu. Rahip “Bir itirazı olan yoksa ben de sizi...”derken içeriye izin istemeden dalan ve “Yangıııııııııııııııın!”diye bağıran bir köylü yüzünden susmak zorunda kalmıştı. Bütün soyluların başları panikle adama doğru çevrilmişti ve bir anda nikâh unutulmuştu. Herkes aceleyle yerlerinden kalkıyor ve kapıya koşuyordu. Bu sırada Feith’in şaşkınlıktan dili tutulmuştu adeta, ne bir tepki verebiliyor ne de yerinden kalkabiliyordu.  Arkasında kalan küçük çıkış kapısından “Hey Feith.”diye bir fısıltının ona seslendiğini duyunca aceleyle sdidem nereden geldiğine bakmaya çalıştı. Muhakkak yakın bir yerden gelmişti, yoksa bu hengamenin ortasında duyması imkansızdı. Arka kapıdaki yabancı kızın sdidem kaynağını bulamadığını görünce bir kez daha fısıldadı. “Arkandaki kapıya bak.” Genç kız aceleyle kapıya bakınca karşısında Clélia’nın Fransa’daki ağabeyi Albert’ı görmüştü. Onu 2 yıldır yani Clélia’nın anndidemin bir İngiliz’le tekrar evlendiği zamandan beri Fransa’da babasının yanında olduğu için görmüyordu. Bir anda gözünün önüne çocukken Feith, Clélia ve Albert’ın birlikte yaşadığı anılar gelmişti. Ancak Feith, hızla bu anıları zihninin geri taraflarına postaladı ve "Tanrı aşkına burada ne arıyorsun Albert? Senin Fransa'da olman gerekmiyor muydu?"diye sordu hızla. "Leydi Feith'i düğünden kaçırmaya gelmiştim."diye muzipçe cevapladı Albert. "O zaman iyi ki gelmişsin."diyerek içtenlikle gülümsedi Feith ve gelinliğin ona çıkardığı engellere rağmen Albert'a sıkıca sarıldı. Yaklaşık 1 dakika sonra yaptığı hareketin ne kadar aptalca olduğunu anladığında utançla Albert'tan ayrıldı ve başını önüne eğdi. Bu sırada Albert, Feith'in ona bakmamasından istifade ederek Feith'i seyretmeye başladı. Küçük kız, son 2 yılda ne kadar da güzelleşmişti. Utançla kızaran yanakları onu çok daha güzel gösteriyordu. Albert anı bozmak istemedi ve bu yüzden sustu. Feith, başını yerden kaldırıp ürkekçe "Gitmiyor muyuz?"diye sordu. Albert tereddütle ona baktı ve "Kararınızdan emin misiniz leydim?"dedi. Feith kararlı bir sesle "Eminim."dedi. Albert çevik bir hareketle atına atladı. Feith'in, Albert'ın yanında yolculuk edecek olmanın heyecanıyla kulaklarında atıyor gibiydi. Bu sırada geride bıraktıkları kiliseden "Leydi Feith kayıp! Leydi Feith kayıp!"diye bağıran bir ses duyunca ister istemez irkildi genç kız ve Albert'ın arkasındaki boş yere atladı. Uzun süre arkalarına dahi bakmadan uzaklaştılar. Nihayet Feith dinlenmek istediğinde bir göl kenarında durdular ve Feith, Albert’ın getirdiği giysileri giyinebilmek için izin istedi. Gelinlikle at üzerinde yaptığı yolculuk oldukça rahatsız olmuştu. Albert, etraftaki yabani hayvanlara bakacağıyla ilgili bir şeyler mırıldanıp ortadan kaybolmuştu. Feith de bunu fırsat bilerek üzerindekileri yavaşça çıkarıp gölün yakınındaki ağacın dibine bıraktı ve kendini suyun rahatlatıcılığına bıraktı. İşi bittiğinde Albert’in getirdiklerini giydi ancak korsdidemi sıktıracak kimsesi yoktu. Bu durumda ne kadar utansa da Albert’a kalmıştı. Göle girilen ağaçlı yolun başından “İşin bitti mi?”diye seslenen Albert’ı duyunca kendi kendine gülümsemişti Feith. Gelinliği eline alıp yolun girişine doğru ilerledi ve Albert’a seslendi. “Gelebilirsin artık Albert. İşim bitti.”dedi. Albert ağaçların arkasından çıkıp geldiğinde Feith utana sıkıla “Korsemi sıktırabilir misin?”diye sordu. Albert “Tabii ki leydim.”diye fısıldadı ve bir tüy kadar nazik hareketlerle korseyi bağlamaya başladı. Feith Albert’in nefdidemi ensdidemde hissettikçe ürperiyor ve kalbi çılgın bir ritim tutturmaya başlıyordu. Sonunda işi bittiğinde Albert Feith’e dönüp ellerini kızın beline yerleştirdi. Yüzleri arasında çok kısa bir mesafe kalması ikisini de heyecanlandırıyordu. “Çok güzel ve çok masumsun Leydi Feith.”dedi boğuk bir sesle. “Daha önce söylemiş miydim?” “Söylememiştiniz Lordum.”diye mırıldandı Feith. “Seni seviyorum Feith.”dedi ve sonra arkasını dönüp derin bir nefes alarak “Gitmemiz gerekiyor.”dedi. Feith başını sallayıp hızlı bir şekilde bağladıkları atın yanına döndü. Albert aceleyle atı çözüp bindikten sonra Feith de arkasına atladı ve tekrar yol almaya başladılar. Belki saatlerce yol aldıktan sonra nihayet yavaşlamaya başladılar. Feith ne olduğu soramadan Clélia yanlarına gelip bir sevinç nidası koyuverdi. Feith de aceleyle attan atlayıp gülümseyerek arkadaşına sarıldı. “Nasıl aklınıza geldi bu plan?”diye şaşkınlıkla sorarken arkadaki çadırdan Clélia’nın birkaç ay önce nişanlandığı Fransız Fernand dö Morserf geldi. Feith iyice şaşırmıştı “Sen de mi bu işin içinddidem? Tanrım.”diye mırıldandı. Clélia ile birlikte Fernand da gülüyordu. Çabucak toparlandılar ve kızlar kendilerine ayrılan çadıra girerken Fernand ve Albert arkalarından baktılar. Bir gece dinlendikten sonra ertesi gün hep beraber yola çıkacaklardı. Büyük ihtimalle Fransa’ya kaçarlardı, zaten yapacakları başka bir şey de yoktu. İngiltere’de kalmaları tehlikeli olurdu. Gece Clélia ile konuşup dertleştiler ve nihayet konuşacak sözün kalmadığı yere geldiklerinde birbirlerine sarılarak uyuyakaldılar.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 15, 2011 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kiss Of Darkness:Price(Karanlığın Öpücüğü:Bedel) TanıtımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin