BÖLÜM-1-DERİN MAVİ

370K 5K 883
                                    


"Bir daha yumruklarını indirme,küçük hanım." bir anda kum torbasını yumruklamayı kesip boks koçuma döndüm.2 saat aralıksız yumruk atmak bedenimi sarsmış olacak ki kollarım ağrımaya bacaklarımsa beni yere çekmeye çalışıyordu.Bu hisse beni olduğumdan daha iyi hissettiriyordu.

Düşüncelerimi okumaya çalışır gibi gözlerini kıstı ve gözlerime kenetlendi.Kısa bir süre sonra sanırım yorulduğumu anladı ki ellerini göğsünün altında birleştirdi.

"Yoruldun galiba, bırak en iyisi." Umursamaz tavrıyla beni motive etmeyi çok iyi biliyor ve başarıyordu.Kum torbasına daha sert vurmaya başladım.Salonda kum torbasına yapılan muameleler hep aynıydı ; sanki öldüresiye dövmek istedikleri insanlarmış gibi.Bazıları sinirini atmaya bazılarıysa o günden tamamen uzaklaşmak için buradaydı.

Yaklaşık yarım saat sonra terden sırılsıklam olmuştum.Yumruklamayı kestim.

"Bu kadar yeter.Sonra devam ederiz."

"Soğuk olduğun kadar da güçlüsün."

Söyleyecek bir şeyim olmadığı için dudaklarımı büktüm ve gözlerimi kocaman açıp gözlerine baktım.Dayanamayıp kahkaha atmıştı.

2 saat önce geldiğimde masaya bıraktığım ceketi ve suluğu aldım.Suluğu açıp içindeki suyu yarıladığımda beni izleyen biriyle göz göze gelmiştim.

Daha önce burada görmediğime emindim.En fazla 25'inde olan uzun boylu kirli sakallı biriydi ve yanında 3 kişiyle bana bakarak konuşuyordu.Yanındakileri de görmediğime emindim.Kafamı diğer tarafa çevirdim ve omuz silkerek salondan çıktım.Yürüyen insanların çoğu aceleciydi.Ağaçların rüzgardan çıkardığı uğultular arasında üstümdeki cekete daha çok sarılarak yürümeye devam ettim.Kısa bir süre sonra caddenin ucundaki evim görünmüştü.

Anahtarları odamda bıraktığımı fark ettim ve alnıma vurup zili çaldım.Kapı 2.çalıştan sonra yavaş yavaş açıldı ve beni Yasemin abla karşıladı.Evdeki yemeklerden ve temizlikten o sorumluydu, kısacası her şeyden.

"Hoş geldiniz Derin hanım." Kafamı belli belirsiz salladım ve içeri girdim.

Alt kattan yayılan yemek kokusu beni bayıltmaya yetecek türdendi.Zaten acıkmışken bu mideme kurulan bir tuzak gibiydi.

Oturma odasına girdim ve tekli koltukta oturan dedeme baktım.O olmasa kendimi belki hiç toparlayamazdım.Annemle babam öldüğünde bana kol kanat germişti.

Beni görünce gözleri sevinçle parladı.Boğazımı temizleyip kucağına koştum.Elinde okuduğu kitabı bir kenara bıraktı.Bana bakınca gözlerinin içinin parladığını görebiliyordum.

"Dedem benim ,nasılsın?"

"İyiyim prensesim.Seni sormalı antrenmanda mıydın yine ?" Yaşlılığın ve yılların getirdiği tecrübe yüzünde kırışıklara sebep olmuştu.Derin deneyimler gibi.Bir eli kafamda saçlarımı okşuyordu.

"Evet, yemek yiyor muyuz?"

"Tabii ki tatlım." diyince kendimi toparlayıp odadan çıktım.Merdivenleri ağır ağır çıkıyordum.Çok yorulduğumu hissetmek olağandı.Odama çıkınca kendimi direkt yatağa fırlattım.Ne kadar süre öyle kaldım bilmiyorum sonunda kalkıp duşa girdim.

Vücuduma değen her sıcak damlanın verdiği haz rahatlatıcıydı.Suyu kapattıktan sonra bornoza sarıldım.

Gardolabımda pek renkli şeyler yoktu.Genelde siyah giyinirdim,gözlerim zaten dikkat çekiyorken bir de kıyafetlerle uğraşamam hayat felsefemdi.Siyah dar paça üstüne siyah v yaka kazağı geçirdiğimde çoktan saçlarımı taramış,kurutmuştum.Kapıyı çekip merdivenlere yöneldim.Tam basamağa adımımı atıyordum ki telefondan gelen titreşimle irkildim.

Nilay'dan mesaj gelmişti.Okuldaki grubumuzdan yufka yürekli olandı.

"Derin, akşam Pub'a gidelim dedi bizimkiler ama bir yandan gitmek istemiyorum herkes orada olacak.Berkayı görmek istediğimi sanmıyorum.Lütfen sen de gel beni bu zorlu yolda yalnız bırakma."

Burnuma yakınlardan çok güzel bir parfüm kokusu geliyordu.

" Az önce antrenmandan geldim omuzlarım ve bacaklarım dayak yemiş gibi ağrıyor.Anlayacağın güç seninle olsun güzel kız.."

Bir yandan mesaj yazıyor bir yandan yürüyordum ta ki birine çarpana kadar.İrkilerek gözlerimi önüme çevirdim.Her kimse şu an şişkin göğsüne bakıyordum.Merdivenlerde burnuma dolan okyanus kokusunun kaynağını bulmuştum.Kafamı yavaşça yukarıya doğru kaldırdım.Şu an da boğazındaki adem elmasını görüyordum.Yutkunarak kafamı daha da yukarı kaldırdım.Gözlerim gözleriyle buluştuğunda bir an nefesim çekildi sanmıştım.Ok gibi gözlerime bakan simsiyah gözler, kalemle çizilmiş yüz hatları, sert çehresi ve dolgun dudaklarıyla beni yüzüne kenetlemişti.

Kaşlarımı çattım.

"Kimsin ?"

Nefesini sesli bir şekilde alıp verdi.Sadece gözlerime bakıyordu,en derinine.

"İş için buradayım."

Sesi duygudan yoksun, tekdüzeydi.

Sorarcasına başımı eğdiğimde sağ taraftaki holden dedem çıktı ve yanımıza geldi.Elini karşımdaki adamın sırtına atmıştı.

"Derin'im, tanıştınız sanırım Kuzey Bey ile."

Başımı hayır anlamında sağa sola salladım.

Karşımdaki adam elini uzattı ve fazla bekletmeden sıktım.Teni buz gibiydi.

"Kuzey Arslan, dedenizin ortak olduğu şirkette diğer hisse sahibi yöneticinin oğlu,şimdilik." 

Dedemle göz göze geldikten sonra kendi aralarında gülümsediler ve dedem bana dönüp göz kırptı.

"Kuzey, babasından sonra hisseleri devralacak kişi olduğu için şu anda işi öğrenme aşamasında diyebiliriz."

Dedeme dönüp baktığında dedem lavabonun yerini gösterdi. Anlaşılan lavaboya gitmek için kalktığında karşılaşmıştık.

Yasemin abla önümden yemek tepsisiyle geçince hızla yemek masasına yürüdüm.Gün boyu yemek yemeyi unutmuştum resmen.Masanın solundaki sandalyeyi çektim ve oturdum.Tabağıma hemen hemen her yemekten koymuştum.Dedem de masanın başına geçtiğinde köftelerden yemeye başladım.Aç olduğum için o kadar hızlı yiyordum ki önümde duran karaltıyı son anda fark ettim.Kuzey bana bakıp gülmek ve gülmemek arasında gidip geliyordu sanki.Bir anda yemeyi kesince hıçkırık tutmuştu. Lavaboya girdikten sonra gider sanmıştım ama anlaşılan dedem bana haber vermeden akşam yemeğine bir misafir çağırmıştı.

KUZEY (+18) Düzenleniyor Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin