Yine elim kanlı. Yine önümde bir kurban. Suçu mu? Tek suçu benim sarhoş olup birilerini pataklamak için can attığım zamanda karşıma çıkması. Yeterli bir sebep mi? Kesinlikle evet! Neden insanlar bu kadar gerizekalı. Neden gecenin bir yarısı karanlık sokaklarda dolaşıyorlar? Karanlık benim. Ve asla aydınlanmam,aydınlatmam. Bu kadar basit bir gerçeği niye küçücük kafanıza sokamıyorsunuz? Niye salaksınız? Cevabı olmayan sorular var kafamda. Hiçbir zaman çözülemeyecek. Belki de çözmek istemediğim sorular. Sadece sorular,sorunlar. Neden hiç gülmek istemiyorum?
***
-Yine bir sabah. Yine güneş. Lanet olası güneş. Ve her zamanki baş ağrısı. Annem yine ayakta ve beni izliyor. Sanırım eve geldiğimde beni yatağıma o attı. Yavaşça yatağıma oturdu ve saçlarımı okşadı. Sıcacık sesiyle "Oğlum" dedi. Her zamanki sert ve ifadesiz gözlerimin ısındığını hissettim. Tam 3,5 yıl sonra annemi tekrar,aynı şehirde görmek. Beni içinden çıkılamaz bir hale soktu. Hiç istemediğim bir hale. "Niye hala bıraktığım gibisin? Niye uslu bir çocuk olmak yerine" kaskatı kesilmiş elimi tuttu ve yavaşça gevşetti. "bu şekildesin? Bak biliyorum. Baban senin için çok değerliydi. Benim için de öyleydi ve hala öyle. Ama bunlar olmak zorunda.Herkesin başına gelecek şeyler." Hafif doğruldum ve sırtımı yatağımın arka kısmına dayadım. "Anne." Sesim ilk defa seneler sonra o kadar çatlak çıktı ki böyle çıktı diye ses tellerimi koparmak istedim. Bana sıkıca sarıldı. Ellerimi sırtına bastırdım ve saçlarının kokusunu en içime çektim.- Birden ter içinde uyandım ve neye uğradığımı şaşırdım. Annem ölmeden önce benimle yaptığı son konuşma son sarılışı. Kaç sene olmuştu? Bilmiyorum. Sağıma soluma baktım. Sol kolumun yanında bir kız. Sanırım tamamen çıplak. Yataktan kalktım ve bulunduğum yere baktım. Büyük ihtimalle oteldeydik. Yerden pantolonumu aldım ve giydim. Parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim ve dün gece ne oldu hatırlamaya çalıştım. Evet. Galiba birini dövdüm,ondan sonra arabaya bindim ve yolda giderken birini arabama aldım. Sonrası yok. Kahretsin. Lanet olsun. Yerden siyah tişörtümü de alıp giydim. Yavaşça ayakkabılarımı aramaya başladım. Ne? Ayakkabım çekmecenin içindeydi. Nasıl girdi oraya bu? Düşünmeden ayağıma geçirdim ve odadan hızlı bir şekilde çıktım.
***
Galiba bugün pazartesiydi. Lanet okul. Telefonuma baktım saat 10:48. Okul çoktan başlamıştı. Ve arabayla son sürat okula gittim. İçeri girdim ve sınıfın bulunduğu kata çıktım. Okula sadece babamın son isteği diye gidiyordum. Yoksa bu sikik okulu şeyime bile takmam. Kapıyı çalmadan sınıfa girdim ve "Pardon" deyip yerime oturdum. Bugün bir değişiklik vardı sınıfta. Evet yanımda biri oturuyordu. Sağıma döndüm. Bir kız. Sarı saçları ela gözleri vardı. Kulağına yaklaştım ve "Sen kimsin?" Dedim. O da aynı şekilde yaklaştı ve "Ben senin tesadüfünüm" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çığlık
Teen Fiction"Size ne kadar basit gelen şeyler bir gün bir bıçakla kalbinizi deldiklerinde en derinde olan şey olabilir mi? Ve 'birini sevmek ne kadar zor olabilir ki?' Diyen biri sevmemek için intihar etmeye çalışır mı?"