Parmak uçlarımda, göğsümde, ayak tabanlarımda ve karnımda tuhaf dürtüler vardı. Kasılıyor, titriyor ve terliyordum. Bunu durdurmaya çalıştıkça daha fazlası oluyordu. Gergindim, gergin olduğum kadar da heyecanlı, öfkeliydim. Yirmi dakikadır çalıştığım hastenede bir mahkümmuş gibi oturuyordum. Bir suç işlemiş gibi... Kimseye görünmek istemiyordum. Özellikle ona. Köşe bucak kaçıyormuş gibiydim. Fakat bunun bir tek ben farkındaydım. Diğer herkes yaşamaya devam ediyordu. Belki de o bile dün yaşananları unutmuştu.
Kapım tıklatıldığında, bedenime bir iğne batmış gibi irkildim. Tüm düşüncelerim bir toz bulutu gibi kafamın içinden uçup gitmişti.
"Gel," dedim sandalyemde daha ciddi bir pozisyon alırken. Sesim beklediğimin çok çok aksinde güçlü çıkmıştı.
Kapı yavaşça aralandı ve uzun zamandır görmemiş gibi hissettiğim Brenna karşımda belirdi. Ürkek bakışlarıyla yüzümü tarıyor, elindeki kahve fincanını düşürmemek için emin adımlarla masama doğru ilerliyordu.
Sırtımı yasladım ve onu süzdüm. Bakışlarını kaçırmaya başlamıştı. Onu çözmek istiyordum. Tıpkı Bay Malik gibi.
"Başka bir isteğiniz var mı, efendim?"
Bakışlarımı yavaşça yüzüne çıkardım. Dudaklarının arasından titrekçe nefes alıp veriyordu. "Var." Kaşlarımı çattım. "Otur, lütfen."
"A-Ama işe dönmem-"
"Otur, Brenna."
Kararsız bir şekilde bir bana, bir de işaret ettiğim sandalyeye baktı. Ardından oturmayı tercih ederek ellerini birbirine kenetledi.
"Neden bu kadar gerginsin?" diye sordum düşünmeksizin. Artık öğrenmek istediğim şeyler için çarpık yollardan geçmeyecektim. Bu alacağım cevapları oldukça geciktiriyordu.
"Değilim," diye itiraz etti. "Size öyle gelmiştir."
"Ben bir psikiyatristim, Brenna."
Sustu. Her zaman bakışlarını kaçırıp durması sinirimi bozuyordu. Ben ise Bay Malik'den neden bu kadar çekindiğini, onu gördüğü an bakışlarının donuklaşmasının nedenini öğrenmek için can atıyordum. Çünkü biliyordum ki, tüm bu şeyler normal değildi.
"Bay Malik," diye mırıldandığımda, başını kaldırıp saniyeler sonra tekrar eğdi. İlgisini çekmiştim, evet. Ama neden? Bay Malik'e karşı bir şeyler mi hissediyordu? Aralarında herhangi bir şey mi yaşanmıştı?
"Bakın, ben gerçekten neyi kastettiğinizi anlamıyorum."
Gözüm yanaklarındaki çillere odaklandı. Elbette böyle söyleyecekti. "Aranızda herhangi bir şey mi geçti?" diye sordum birbirlerine olan sert ve ifadesiz bakışları hatırlayarak. Aslında sert bakışlar Bay Malik'e aitti. Brenna sadece ürkek görüntüsünü ortaya seriyordu. Yutkunarak devam ettim. "Onunla olan iletişimin, daha doğrusu bakışların, beni ürkütüyor, Brenna." İşte, itiraf etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Numb
FanfictionEla gözlü adam ceketinin yakasını düzeltti ve tüm ihtişamıyla dudaklarını kıvırırken konuştu. "Bradford Akıl Hastanesi'ne hoş geldiniz, Bayan Cooper." NUMB | HİSSİZ