6. Kaçış

6K 627 498
                                    


Kurtulacaktım...

Bana dönük bir çift kahverengi göze bakarken korku tekrar bedenimi ele geçirdi. Ya prens geri döner ve bu defa ikimizi birden tutsak ederse... O zaman hiç şansımız kalmazdı.

"Ne duruyorsun sen hala!" dediğinde ona doğru yürümeyi akıl edebilmiştim. Delikten gördüğüm gözlerinin yerini dudakları aldığında onu daha kolay duyabilmek için kulağımı yaklaştırdım.

"Birazdan buradan küçük bir delik açacağım ve sen prenses, oradan çıkacaksın."

Kafamı geri çektim ve "Tamam peki." dedim hızlıca. Bir kaç adım arkaya gittiğimde gelen giden var mı diye bakınıyordum tedirgin gözlerle.

"Hadi!" Açtığı deliğe baktığımda kaşlarım çatılmıştı. "Hadi! Ne duruyorsun!" dedi bu defa sabırsız çıkmıştı sesi.

"Oradan nasıl sığacağım? Bilmiyorum farkında mısın ama boyum uzun." dediğim anda delikte bir hareketlenme fark ettim.

Daha neler olduğuna anlam veremeden o küçücük deliğin içinden çıkan çocuğa şaşkınca bakar halde bulmuşum kendimi.

"Şimdi çıkacak mısın yoksa seni ittireyim mi?" dedi sinirli bir ifadeyle. Neden sinir yapıyordu? Sanki oradan hayatta geçmeyeceğim demiştim! Kafamı sağa sola sallarken bir bacağımı delikten dışarı atmıştım bile.

Vücudum iki büklüm olmuş bir halde delikten dışarı çıktığımda ilk önce suratıma soğuk bir rüzgar yemiştim ve çıktığım duvara doğru yapışmıştım. Ellerimle destek alarak doğrulduğumda duyduğum ses beni tedirgin etmişti.

Korkuyla deliğe baktığımda çocuğun oradan çıkmaya çalıştığını gördüm. Bu tuhaf görüntüsü her ne kadar komik gelse de gülmek için doğru bir zaman olduğunu düşünmüyordum. Üşümüş bedenime kollarımı sararken sesin gittikçe artması beni daha da huzursuz etmişti.

Nihayet yanımdaki yerini aldığında yeri göğü inleten sesle ellerimi koluna geçirdim. Bana ters bakışlar atarken vücudu savunma pozisyonu almış gibi dik duruyordu.

"Neler oluyor?" dedim korkuyla. Sesimin titrek çıkmasına bir kez daha lanet ederken çocuk tedirgin gözlerini etrafta gezdiriyordu. Daha sonra gökyüzüne baktı ve kafasını hayır anlamında salladı.

"Geç kalacağız." dedi umutsuz bir halde. Nereye geç kalacaktık neler dönüyordu burada!

"Ne... Ne demek istiyorsun?" dedim ve bir kez daha duyulan sesle daha çok ona sokuldum. Üzerimdeki ince gecelik daha fazla üşümeme ve kendimi savunmasız hissetmeme neden oluyordu.

Kolunu benden kurtarıp açtığı deliği kapattığında şaşkınca duvara baktım. Sanki orada hiç bir şey olmamış gibi sapasağlam duruyordu. Prens orada olmadığımı fark ettiğinde ne olacaktı peki? Bu düşünceyle hareket eden bacaklarım duvarın diğer tarafına gitmişti.

Suratıma doğru gelen kumlarla neye uğradığımı şaşırmış ve yere düşmüştüm. "Bu da neydi!" diye öfkeyle bağırırken çocuğun bana sinirle soluğunu duydum. Kolumdan tutmuş beni kaldırmaya çalışırken bir yandan da bana söyleniyordu.

"Neden hep kendi kafana göre hareket ediyorsun! Geri zekâlı gibi davranmayı kes!"

Yerden kalktığımda hala ıslak olan saçlarıma yapışmış kumları silkelemeye çalışsamda fayda etmiyordu.

"Az önce ne oldu?" dedim ona ters gitmemeye özen göstererek. Şu an ona ihtiyacım vardı ve ben bunu geri plana atamazdım.

"Bir Püsküren suratına püskürdü!" dediğinde söylediği şeyin anlamsızlığı ile kaşlarım çatıldı. "Püsküren derken?" dedim suratsız bir ifadeyle.

Dipsiz Mahzen (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin