-Bölüm Yirmi Beş-

222 32 15
                                    

Kıvanç'ın ses tonu ona dönmeme neden oldu. Yine yumuşak bir gülümseme belirdi yüzünde. ''Neden kaçmadan önce hikayenin tamamını dinlemiyorsun?''

Tedbirli bir biçimde koltuğuma yaslandım. ''Tamam.Bunu yapabilirim şimdilik.''

Bedeniyle bana doğru döndü ve yorgun olduğu gerçeğini ele vererek konuşurken gözünü yumdu. ''Zamanı doğru kullanmak adına önemli  noktaları sana özet geçeceğim. Birincisini zaten biliyorsun: Büyük annem, Yüksek Köprü'nün ve altında akan nehrin şeytani olduğuna inanıyor.''

''Orası açık.'' diye mırıldandım. Kıvanç tek gözünü açtı. '' Bundan sana sonra bahsedeceğim,'' diye ekledim.

Başını salladı ve gözlerini yeniden kapadı. ''Büyük annemin anlattığına göre, babam doğduktan sonra tüm ailenin bu bölgeye taşınmasına ısrar etmiş; sırf nehri gözetmek için... insanları o nehri kontrol eden her neyse ondan korumak için. Görünen o ki bir sürü insan aynı şeyi yapmış, arkadaşları ve onların  aileleri de dahil olmak üzere. Çünkü bu bölge doğaüstü enerjiyle yüklüymüş; yemin ederim, büyük annemin sözleri bunlar.''

Kıvanç homurdandı ve başını iki yana salladı. Uzun bir duraksamadan sonra devam etti. ''Bu da önemli ikinci nokta, büyük annemin arkadaşlarının ürkütücü olmalarının ardında yatan gerçek neden şuymuş; Onlar, galiba hayalet avcıları gibi birileri. Tüm amaçları sahipsiz ruhları gözetlemek ve onları kovmak. Defetmek. Yıllardır sahipsiz bir hayaletin peşindelermiş. Bir adammış, büyük annemin söylediğine göre. Sen eve gelince... yani büyük annemin çılgına döndüğünü tahmin edebilirsin değil mi?''

Şaşkınlık içinde arkama yaslandım.

''Sahipli'' ruhlar, Kayra'nın doğaüstü dünyaya hapsettiği o toplanmış ruhlar mıydı? O halde bu, Kayra'nın sahipsiz, dünyalar arasında gidip gelebilen bir ruh olduğu anlamına mı geliyordu.

Peşinde oldukları hayalet Kayra olmalıydı. O halde... bu artık benimde peşimde oldukları anlamına mı geliyordu?

Bende mi sahipsiz bir ruhtum?

Güçsüzce gülerek başımı iki yana salladım. ''Büyük annenin gerçekte deli olmadığını bilmek iyi hissettirmiyor mu ?''

Kıvanç'ın ağzının kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı. ''Pek değil, Lina. Üçüncü en önemli noktaya geldiğimizde pek değil. Görünüşe bakılırsa, büyük annem onların bu lafta cadılar grubuna katılmamı istiyorlar.''

''Ne?'' soluğum kesilmişti.

''Büyük annemin dediğine göre bu benim mirasım mış. Benim alın yazımmış, bu da ne demekse. ''Kahin olan bir aileden geliyormuşum ve bu konuda yapabileceğim bir şey yokmuş.''

''Kahin mi?''

''Evet, doğaüstü şeyleri görebilen insanlar. Temel olarak sahipsiz hayaletleri. Büyük  annemin dediğine göre, muhtemelen tam anlamıyla ne hissettiğimi bilmeksizin her zaman hissedebiliyordum onları. Ben küçükken bana o hayalet öykülerini anlatmasının nedeni de buymuş, eğitim amaçlı. Fakat hayaletleri doğrudan görebilmenin tek yolu bir tür tetikleyici olay yaşamakmış. Seni ruh dünyasının farkındalığına kavuşturan bir olay.''

''Tam kalbin durduktan sonra ölü bir kızla tanışman gibi mi?''

''Aynen öyle, kalbin durduktan sonra ölü bir kızla tanışmak gibi.'' İçini çekti ve alnını ovuşturdu. ''Büyük annemin söylediğine göre sana çekilmemin tek nedeni...bilmiyorum...benim seni defetmeye yönelik olan  genetik bir eğilimmiş. Onun kahinden anladığı şey, yeteneği ile bir şeyler yapan biri: benim yaptığım gibi sadece getirilerinin keyfini süren biri değil. Başka bir ifadeyle, kahinler görme yeteneklerini hayaletlere karşı kullanıyorlar. Görünüşe göre söz konusu sen olduğunda yapmam gereken şey buymuş.''

KAYIP RUH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin