DOKUNMAK ACIMIZAbölüm 4

607 28 22
                                    

. Büyümek içimizin kiridir. Kocaman bir yalnızlıktır bu, bazen çok isteriz koşarak büyümeyi, herkes karşımızdada olsa biz, büyürüz sorunlar dağ gibi durur bize bakar bizde ona, hoşgeldin büyümek diyoruz.

İşte yapayalnız kalmak çaresiz bağırmak ağlamak boğuluyorum sandım, yerler yarılıp ben içine girip girip çıkıyordum. Bir tohum gibi büyüyüyüp yeşerip hep soluveriyordum.

Ablam canım ölüm haberi ona ulaştığında "Ah gurbet zalim gurbet" türküsü, üzüm üzüm düşüveriyordu , damlalar gözünden, ne faydaki sonu yoktu acısının. Annesinin ruhu, çığlıklarını duyuyor, uzaklar yakınlaşıyordu. Anne ruhu, ta burdan kilometrelerce, uzaktalıktaki ablamın saçını okşamaya, gözyaşını silmeye "ölüm haberinden önce ulaşıyordu." Bir anne öldüğünde bile, size o bitmek bilmeyen sevgisiyle, kıyamete kadar sever, sever hep sever sonsuz sever. Bir ölüm haberi telefonla verildiğinde, dahamı çok acı çekeriz yoksa son kez görememek mi dokunur?o acısı dinmeyen, yüreğimizdeki yaralarımıza.

Cuma günü öğlen, ezan okunmuş annem kalk kızım, abdest al seni bekliyorlar dedi. Anneme kim dedim, saf tuttular dedi, kim anne onlar dedim. Sanki kabede onunla birlikte saf tutmuşuzcasına kalk, abdest al dedi durdu dakikalarca . Gittim aldım ben geldiğimde biraz daha solmuş bitkinleşmişti. Canım namazımı bitirdim başına geldim, dualarıma devam ettim. Artık dahada solgunlaştı yüzü, hala dua okumaya devam ediyordum, oysa bu sabah daha iyi gelmişti hali bana öyle görmek istediğim içinmiydi?

Üzerindekileri, çıkarıp yeni kıyafet giydirdim, bir bebek teni, bebek mahmurluğu onun edasıyla, bu bitkinlik bambaşkaydı, yukarı zor çektik eşimle, birlikte sonra çorbasını içirmek istedik. İştahsız bir çocuk gibiydi, yalnızca iki üç kaşık ağzının kenarlarından bir tatlı şelale aktı.
zorlamadık, eşim sırtına destek için arkasına geçmiş, onu bir anne gibi, sarmalamıştı oda çok üzgündü. Israr etmedim, yavaşça bu nurtopu, canımı tekrar yatırdım. Hamur gibi yanaklarını öptüm, öptüm acıtırım diye doyasıya, öpemedim bu narinliğe, kıyamıyordum.

Bir zamanlar, oda bana öyle davranmıştı. Melek annem bu onunla son anımız, son saniyelerimizdi. İki eski aşık gibi sevdamızın son demlerini ayrılmamacasına bitmesin diye yaşıyorduk.

Anne kız olmanın tadı belkide sonun başlangıcıydı. Beni bırakıp gitmeyi oda istemiyordu. Beni annesi sanalı daha bir kaç hafta olmuştu.Oysa bir hafta, öncesi canı nasılda et çekmişti. Ne yapacağımı bilemez, bir sıkkınlık içinde düşünürken imdadıma mücver yetişmişti bile, eti bir şekilde bulurdum ama zaten olsada, yiyemezdiki kabak mücverini ona biftek diye kızartıp getirdim. Başladık sohbete, allahım nasıl güzel, yiyor her lokmada, bir dua ama her lokmada. Son banyosunuda yaptığında, pembe olan yanakları nasılda aklıma kazınmış. Yatalak bir hastayı helede banyoyu, çok seven bu hastayı o zor imkanlarla bir leğenin, içinde düşürmemek için harcadığımız, çabanın yorgunluğunu hala kemiklerimde hissedebilmek tarifi, imkansız. Bu duygu hep kazındı durdu ciğerime.Yatağa yatırırken çektiği ohhhh, yavrularım deyişi paha biçilemez. Ettiği o muazzam dua anne duasını sizlere yazmak, çok güzel bir duygu.

Ablam için, bir gece o soğuk morgta beklemeyi seve seve kabul etmişti. Evlat hasret, ona duyduğu bu özlem son günlerinde, onun ismini durmadan zikrediyordu. Yavrum safiyem diyordu, bir evlat için en zor şey maneviyatı doyuramamakmış. Uzakta kalmak bu acıya kalben yakın, mesafelerce uzakta yalnız hissetmek, yüreğimizin en sevgi dolu acı çeken çocuğunu yine susturmadan ağlamakmış kaderi.

Birde kulu, kölesi olduğumuz para. Yokluk her zaman giydiğimiz sıradan yırtık yamalı bir hırkadır, ancakkk en gerekli anlarda hep saklanır, çıkmaz, gelmez, üzer her birimizi bu durumlarda çaresizlik karşınıza dikilip hadi hadi bakalım et isyannını haykır, hıçkır dercesine alay edip kıs kıs güler. Boks ringine çıkan bir boksör gibi, yumruk üzerine yumruk atıp durur. Ayakta senelerce durmaya alışmışsanız, bunlar size ringin dışından, hadi hadi bir yumruk daha üzerine koy der sanki alışkanlık işte.

Annemler babaannemlerle, her sene oldugu gibi bu yıl da yine yaylaya çıkmışlar, ben 5 veya 6aylık ken annemin her anlattığı bir olay sayfalar dolusu roman olurdu. Yaylaya sürekli çıktıkları için onlar için sıradan bir gece

Babam:medine avrat
Annem:mahir mahir kalk..,

Babam :ne oldu, niye dürtüyon beni avrat.

Annem, gecenin bir yarısı sabah ezanına yakın dı dedi.

Annem:kalk sürüden koyunlar mı kaçtı? Bir bak,

Babam:Bu vakitte, ne koyunu sayıklıyon yat, ha yat.

Annem diyor ki;

imkansız! çadırımız,

yarın başı koyunları, geceden sıkı sıkı yerlerine koyar, sıkıca kapatırdı baban.

Babam:offfff,avrat diye diye kalktım,
Heri kalktım.

O sıra koyunlar meee, meee sesleri taaa çadırın dibine geldi. Annem çok korkmuş, kızım senin bebekliğinde çok garip olaylar yaşadık derdi.

Babam tüfeğini alıp çıkmış dışarı, düşmüş peşlerine. Uzun zaman olmuş

Annem:mahirrrr, mahirrr nerdesinnnnn,!

Bağır, bağır diyor yok!yok !gece zifiri karanlık, ay ışığı yardımıyla yürü yürü tam uçurumun oraya yanaştım.

Babam:avrat, avrat sesimi duyuyor musun?

Annem:mahir, hee duyuyorum nerdesin.

Dilim lal, oldu ne olduğumu bilemedim, baban yardan düşmüş. Allahtan bir düzlük ordan sonrası uçurum, ama o düzlük te nerden baksan 3-4 metre oraya boşluğa yuvarlanmış.
Babam:avrat canım, yanıyor.

Annem :nerene ne oldu, karanlık göremiyorum.

Babam :bileğim, bileğim çok acıyor.

Annem: bekle gelicem şimdi herif

Nerde, kılık kıyafet nerde, ayakkabı

kaç kere ayak baş, parmağının çıkıp fırladığını yazacağım

Not:yorumlarınız çok önemli! Acite değil tamamen hayat, yazınca kıymetini, her satırda daha da içime çekip yaşadığım hayat.

Sevgiler, saygılar hepinize.

HAYAT KİMİ SEÇER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin