12 Haziran, 2012 (Miami,Florida)
"Baba hadi at artık şu topu!" Pearl bağırıp ayağını yere vururken okunu sırtında ki kılıfa geri koydu ve yayını bilekliğine astı. "Ben oynamıyorum,sıkıldım." hızlı adımlarla ilerlerken tek ayağını kaldırıp ayakkabısını çıkardı ve kumsala doğru attı.
Doğumdan sonra Mark Medusa'yı başka bir yere yollamış ve kızına tek başına bakmaya başlamıştı. Evlerinden asla ayrılmamış ve Pearl'ü burada eğitmişti. Okuma yazmasından,savaşmasına kadar her şeyi çabuk öğrenen kızı biraz fazla asabiydi.
Her ay babasının bir haftalığına annesini görmeye gitmesi ve kendisinin onu hiç görmemesi haksızlıktı. Uyumadan önce dinlediği masallar sayesinde annesini tanıyordu ve onunla görüşemediği için kendisini içinde kapatmıştı. Her şekilde iletişime geçiyor,şakalaşıyor veya kızıyordu. Tüm duyguları babasıyla yaşarken bir tane bile arkadaşı olmamasından hiç şikayet etmiyordu. Sadece kalbi kırıldığında,üzüldüğünde belli etmiyordu,içine bu anlamda kapatmıştı kendisini.
Pearl,onun ve sevdiği kadının bir parçasıydı. Gizemliliğin den ve farklılığından asla ödüm vermeyen güzel kızı. Onun için canını vermeye hazırdı ama kızından nasıl vazgeçeceğini bilmiyordu.
Doğduğunda ki pembe gözleri yoktu artık,açık kahverengi gözleri ve içinde şimşeğe benzeyen ufak daha koyu lekeler vardı. Pembe dudakları ortalama boyuttaydı ve alt dudağı,üst dudağından daha uzun/dolgundu. Bacak boyu ile uzun olan kızının bronz teni ve zayıf vücudunun ölçüleri annesinin aynısıydı. Bu yüzden babası her ay gitmeden önce onun kıyafetlerinden aşırır ve karısına götürürdü. Medusa ise bunları giyerek kızına özlemini dindirmeye çalışırdı.
Pearl diğer ayakkabısını da çıkartıp sahile fırlattıktan sonra Mark kızına baktı ve sırıttı. Onun dalgınlığından yararlanıp antrenmandan kaçamazdı. Kolunu gerip tenis topunu kavrarken kızına doğru en hızlı şekilde fırlattı.
Pearl yan dönüp tişörtünün ucunu tutarken ona gelen topu görünce kalp atışları hızlandı.
Babası ona her zaman topu nasıl vurduğunu sorduğunda, zaman yavaşlıyor, cevabını verirdi. Şimdi de göz bebekleri büyürken zamanın yavaşladığını hissediyordu. Yaptığı en yavaş hareket bile normal bir insandan 10 kat hızlıydı böyle hissettiğinde.
Bilekliğinden yayını çıkartırken diğer elini kılıfa götürüp bir ok aldı ve yayına yerleştirip fırlattı. Zaman ne kadar yavaşlarsa yavaşlasın babasının attığı top hala hızlıydı ve Pearl'le arasında 5 metre kala ok saplanabilmişti. Bu sırada Pearl kılıftan başka bir ok çekmiş ve yine hemen fırlatmıştı.
İlk attığı oku yararak ilerleyen ikinci oktan sonra Pearl derin bir nefes aldı.
Kulaklarında sadece, -kendine ait- nabız ve nefes seslerini duyarken kanın damarlarında ki akışının yavaşladığını hissetti. Rüzgar ve okyanusun sesi kulaklarına yavaşça fısıldanırken yüzünde bir gülümsemeyle kafasını babasına çevirdi ve içine derince çektiği tuzlu deniz havasını bıraktı.
"İşte benim Angela'm!" Mark yumruğunu havaya kaldırıp zıplarken Pearl'ün ona gülümsemesiyle kızına sırıtıp üzerinde ki tişörtü çıkarttı.
"Yüzmek istiyorsan önce bu ihtiyarı geçmelisin." Mark kahkaha atıp ayakkabılarını çıkarttı ve denize doğru koşmaya başladı. Pearl gözlerini devirirken tişörtünü ve ardından da şortunu çıkarttı.
"Suyumu yut ihtiyar." Bağırıp denize koştu ve birkaç adımdan sonra kendini bırakıp kulaç atmaya başladı...
* * *
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clash Of The Titans Nico di Angelo ff.
Fanfiction"Sevgili günlük; İşte sana son dizelerim! Sonunda kurtuluyorsun benden,ha-ha. Ne hoş. Biliyorum doruklarında yaşadığım duygular boğdu seni,kafamı karıştıran düşüncelerimi tek tek yazdım sana.Hayatımın her bir parçası sendeydi ama şuan yaşayacak bir...