YASAK

4.1K 48 9
                                    

Ben iyi bir çocuktum, anneme ve babama karşı gelmezdim. Yani onu tanıyana kadar. Bana baştan sona kadar yasaktı. Kendim yasaklamıştım, ailem yasaklamıştı ve o kendini bana yasaklamıştı. Bilinmeyen bir şey ise benim yasaklara daha çok ilgi duyduğumdu. 

Tişörtümü yüksek belli pantolonumun içine koyduktan sonra dudağımdaki uçuk pembe ruju biraz daha yaydım. Evdeki herkes gibi bende kaçacaktım. O çocuk ile aynı havayı solumak mı? Ancak gülerdim ben buna! Ayağıma siyah Converse'lerimi geçirdikten sonra aşağıya indim. 

"Mira! Tatlım bir bakar mısın?" Dedi annem o yumuşak, senden-bir-şey-isteyeceğim tonuyla. Topuğumun üzerinde geri döndüğümde elinde o veletle bana bakıyordu. 

"Şirketten aradılar, acil imzam gerekiyormuş. Deniz'i sen bırakır mısın evine?" Boştaki eliyle resmen varlığı belli bile olmayan siyah pileli eteğini çekiştiriyordu. Gözümü devirdim. 

"Tabii ki hayır." Deniz adı verilen velet annemin elinden kurtuldu. 

"Anne söyledim o beni bırakmaz, ben kendim gidebilirim önemli değil gerçekten." Şirin suratlı şeytan! 

"İyi peki takıl peşime." Dedim vicdanıma binlerce kez lanet ederek. 

Yanımda yürüyen on bir yaşında ki çocuğa gözümün ucuyla baktım. O doğduğunda altı yaşındaydım ve o günden bugüne çok şey değişmişti. O doğmadan önce ki sene annem babamı aldattıktan sonra asla tam olarak bir aile olamamıştık ve sonra o doğmuştu. Ne garip değil mi? Annem hala babamın karısıydı ama aynı odada uyumuyorlardı, aynı masada yemek yemiyorlardı ve her şeyin sorumlusu bu çocuk ve onun babasıydı. Apartmanın önüne geldiğimizde, 

"Teşekkür ederim." Dedi nazikçe. Aynı anneden doğmuş olmamız bizi kardeş yapar mıydı? Yapmasa iyi olurdu. O suçluydu. Kafamı kaldırarak içeriye girdiğinden emin olmak istedim. Bu sırada bize doğru gelen bir çocuk tüm dikkatimi ondan kendisine doğru çekmeyi çoktan başarmıştı. 

"Abi!" Deniz'in henüz çocuk sesiyle ona abi demesi benim için şok olmuştu. O adamında mı bir çocuğu vardı yani? Ve benim annem bu çocuğun hayatını mahvetmişti. Emindim. Deniz'in arkasından kısa adımlar atarak ilerledim ve yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. 

"Merhaba ben Almira." Elimi uzatmıştım. 

"Şey, annemin kızı." Deniz'in  benim için yaptığı bu tanıma gülmemek için kendimi zor tuttum. Annemin kızı? "Mira bu da Ediz abim. Yani işte babamın eski karısından olan oğlu." Sıktığı elimi yavaşça çektim. Çekici yüzünü inceledim. 

"Her neyse tanıştığımıza memnun oldum." Demek zorunda kaldım çalan telefonumla. Geç kalmıştım! Sevgilim beni bekliyordu ve ben neredeyse üvey kardeşim bile denilebilcek bir çocuğa ilgi mi duyuyordum burada? Zaten çocukta tek kelime bile etmemişti. Benimle ilgilenmediği halde onunla ilgilenecek değildim ya. Kimi kandırıyorum? Çok yakışıklıydı işte. 

Her zaman takıldığımız okulun yanında ki kafede ve her zaman oturduğumuz köşede bulmuştum onu. Demir, sarışın mavi gözlü sevgilim. Beni görünce elinde ki sigarayı henüz yarısındayken küllüğe bastırdı. Gülümseyerek ona yaklaştım. Biraz önce gördüğüm çocuktan çok daha yakışıklıydı ama bilindik bir yakışıklılıktı onda ki. "Hey ben sarışınım!" yakışıklılığıydı. Ve artık beni öptüğünde heycanlanmıyordum. İşte sıkıntı buradaydı. Artık başkasına baktığım için kendimi suçlu hissetmiyordum. Geçerli sebeplerim vardı, yani değil mi? Soğukça yanağını öptüm. Bir süre konuştuk, havadan sudan, görüşmeyeli neler yaptığımdan. Hava sıcaktı ve bunalıyordum. Demir beni boğuyordu. Aklım sürekli  Ediz ile meşguldu. Deniz'i kesinlikle haftaya da ben bırakmalıydım. 

"Değil mi bebeğim?" Yanımda bir şeyler anlatıp duran Demir'e onay verircesine kafamı sallasamda ne söylediği hakkında bir fikrim yoktu. 

"Bir tanem benim gitmem lazım." Üzgünmüş gibi görünerek çantamı aldım. Ama gerçekten gitmem gerekiyordu. Bugün bass gitar kurslarım başlayacaktı. 

Eve gittiğimde annem evde yoktu ablam ise televizyon izliyordu. Onun güzelliğine bakarak şimdiye kadar onlarca sevgilisi olduğunu düşünebilirdiniz ama tıp fakültesi okuyordu ve tahmin edileceği üzere tek bir arkadaşı bile yoktu. Üniversiteye geçtiği halde. 

"Ben geldim!" Dediğimde dikkatle bir ameliyat belgeseli izlediğini farkedip sessiz adımlar ile yukarı çıktım. Babam zaten çoğu zaman evde olmazdı. Çünkü işleri vardı. Bateri kursuna gitmem için komidinimin üzerine koymuş oldukları taksi parasını gördüğümde rahatlamıştım. En azından metroyu çekmek zorunda değildim. Pantalonumla dışarıda pişmiş olmam sebebiyle rahat bir kot şortu da bol tişörtümün altına geçirerek henüz yeni, gıcır gıcır olan kırmızı bass gitarımı sırtıma taktım. Tamam heyecanlıydım tabii ki! Yıllardır hayalimdi bu ve biraz geçte olsa gerçekleştirme fırsatı bulmuştum ben. Yıllardır Flea* kadar iyi bir bass gitarist olmak istemiştim ve bu elimdeki fırsattı. Hem orada ne Demir nede şu yeni tanıştığım Ediz adı verilen çocuk yoktu. Yani rahattım. 

Taksiciye parayı uzattıktan sonra büyük gösterişli binaya baktım. Umarım kaybolmazdım. Geniş kapısından geçtikten sonra tabelaları gözümle taradım. "MÜZİK" yazan kısıma doğru ağır ağır ilerlerken cebime koyduğum turnike kartını çıkarttım ve bastım. İçerideydim. Müzik ile ilgili bir bölüm olarak fazla sessizdi. Görevli kadına doğu gülümseyerek döndüm. 

"Bass gitar kursu ne tarafta acaba?" Diye sordum sakince. 

"Şu kapı." Diyerek kırmızı camlı bir kapıyı gösterdi. Heyecanla kapıyı açtım, bir tarafta bass gitarlarını akor eden gayet havalı tipler diğer yanda notalarıyla uğraşanlar. Ve gayet başarılı bir bass gitar- bateri sesi. Dışarıya ses gelmemesi gerçekten garipti. Uzun saçlı gayet karizmatik görünen bir adam beni yanına çağırdı. Elini omzuma atarak,

"Arkadaşlar bu yeni arkadaşımız Almira," Dedi ama pek umursayan yoktu. Bu sırada gözlerim notalara kendini kaptırmış karizmatik bir yüze takıldı. 

Lanet olsun! 
_________________________________________________________________________________

Dipnot*: Flea RHCP (Red Hot Chili Peppers) adlı grubun bass gitaristidir.


Multimedya da sırasıyla, Almira, Ediz, Aslı (Ablası), ve Demir'i göreceksiniz tşkl. Grşrz. 

YASAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin