7 Nisan,2016 (Melez Kampı)
Hayalet'le yemekhaneye geldiğimizde kulaklarını dikleştirmişti. Ona dönüp kaşlarımı çattım.
"Ne oldu oğlum?" kafasını severken fısıldadım. Gözlerini kapatıp kafasını elime bastırınca gözlerimi devirdim.
"Tamam,git." Hayalet bir kez havlayıp ilerlerken kafasını çevirip bana baktı. "Geç kalırsan seni eve taşımam ve dışarıda yatarsın." bir kez daha havladıktan sonra kuyruğunu boynuma doladı ve koşmaya başladı. Arkasından iç geçirerek bakarken tebessüm ettim ve masalara bakmaya başladım.
Melezlerin yaydıkları enerjiler beni huzursuz ediyordu,bana saldıran devlerin ki gibi kötü anlamdaydı ama bana düşündürdükleri sadece 'Tetikte ol,her an saldırıya uğrayabilirsin.' idi.
Kafamı çevirip masalara bakarken iç geçirdim. Bir masa diğer tüm insanların toplamından daha kalabalık gözüküyordu.Eva'nın anlattıklarına göre sahiplenilmeyenler Hermes masasına otururmuş ve sırf bu yüzden birkaç kişi ateşin etrafına geçip yemeklerini yerlermiş. Yer kalmadığı için. Ve bende sahiplenemeyeceğim için onlarla birlikte olacaktım.Sadece kulübem ayrıydı,o kadar.
Adımlarımı hızlandırırken dolu masada ki boş sandalyelerden birisini çekip oturdum. Masadakiler konuşmayı kesip bana dönerlerken iç geçirdim.
İnsanlardan daha meraklı bir canlı varsa kesin melezdir.
Tepsime eğilip istediğim yemekleri fısıldadıktan sonra bu sabah yine benimle konuşmaya çalışmış olan kıza döndüm.
"Pearl,sahiplenilmedim." varla yok arası bir tebessüm edip önüme geri döndüm ve krepten bir parça kopartıp ağzıma attım. Portakal suyuma uzanıp yudumlarken kız hala bana bakıyordu. Bardağımı tepsiye koyup ona döndüm ve kaşımı kaldırdım.
Benim suçum değildi,yaydıkları enerji yüzünden hiçbir melezle iyi anlaşamıyordum.
"Ben Piper,Afrodit melezi." gülümseyerek elini uzatınca bakışlarımı eline çevirdim ve ufakça tokalaştım. Esmer tenine uygun koyu saçları vardı be perçemlerinin asimetrisi çok hoş duruyordu.
"Leo,Hephaistos melezi." Kumral çocuk sevinçle kendini tanıtıp gözünü kırparken ona tebessüm ettim.
"Ben Annabeth,Athena'nın kızıyım." gri gözlerini üstüme dikerek konuşan sarışına baktım. Bir robottan daha duygusuz gözüküyordu. Kafamla onu selamladıktan sonra kendini tanıtan mavi-yeşil gözlü çocuğa döndüm. Gözleri deniz yeşili gibi parıldıyordu ve bu renginin açığa çıkmasını engelliyordu. Havalııı.
"Percy,Poseidon'un oğluyum." Ona gözümün ucuyla baktıktan sonra kendisini kısaca tanıtan siyah saçlı çocuğa döndüm.
"Nico,Hades." Belki de ilk kez tepki verirken şaşkınlıktan yutkunamamıştım.
"Nico sen misin?" hayretle ona dönerken diğerleri merakla bana bakıyorlardı. Muhtemelen onu nereden tanıdığımı bilmiyorlardı,bu garipti.
Hades bana sürekli Nico'yu anlatır ve onunla ne kadar gurur duyduğundan bahsederdi. Benim dışımda kimseye açılmadığından Nico muhtemelen bunu bilmiyordu. Gerçekten anlattıklarından daha farklıydı,uzamıştı. Kasları gelişmiş,saçlarını kestirmişti.
"Beni nereden tanıyorsun?" kaşını kaldırarak bana bakarken omuz silktim.
"Hades seni sürekli anlatıyordu,seni seviyor. Bir cümlede en az 2 kez gurur kelimesini kullanırdı." kıkırdarken Nico iki kaşını da kaldırmış bana 'Ciddi misin?' der gibi bakıyordu.
"Değişmişsin." yüzümde ki gülümsemeden anında kurtulurken bilekliğimle oynamaya başladım. Önüme dönüp krepten bir parça daha kopardım ve ağzıma attım. Nico bana ilgiyle dönerken - bu çok tuhaftır ki- yutkunmamı zorlaşmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clash Of The Titans Nico di Angelo ff.
Фанфик"Sevgili günlük; İşte sana son dizelerim! Sonunda kurtuluyorsun benden,ha-ha. Ne hoş. Biliyorum doruklarında yaşadığım duygular boğdu seni,kafamı karıştıran düşüncelerimi tek tek yazdım sana.Hayatımın her bir parçası sendeydi ama şuan yaşayacak bir...