▶ Yokluğun Kıyısında 6 ◀

353 112 80
                                    

Bölüm şarkısı ➡Beggin (Madcon)

Doksan yedi, doksan sekiz, doksan dokuz, yüz.

"Bence bu kadar yeterli Agah." diye sızlanınca, ayak bileklerimden sıkıca tutan ve dizlerinin üstünde oturan Agah, güldü.

"Daha yeni başlamıştık."

"Bir oturuşta yüz mekik şimdilik yeterli bence." Agah'ın ayak bileklerimi bırakmasıyla kastığım bedenimi gevşetip derin bir soluk aldım. Gördüğüm kadarıyla Tuna ve Buse dışında herkes yaklaşık dört saattir çalışıyordu. Başımın hizasında, elini uzatmış Agah'la kısa bir bakışmadan sonra, elini tutup uzandığım yerden doğruldum. Uzun parmaklarıyla ayak bileklerimi sıktığı için biraz acıdıklarını söyleyebilirdim.

"Yüzüne ne oldu Esila?" Kurduğu cümle sorudan çok emir yüklüydü. Kurumuş dudaklarımı yaladıktan sonra;

"Serserinin teki tokat attı demiştim." aramızda ki iki adımlık mesafeyi hızla kapattığında, sağ gözünün seyirmesini rahatlıkla seyrettim.

"Ya her şeyi bana anlatırsın, ya da bundan sonra Sude'yle çalışmalara devam edersin." Kollarını birbirine bağlayıp, yamuk gülümsemesi ile gözlerimi devirdim.

"Christian'a göz deviren Anastasia'ya neler olduğunu biliyorsun değil mi?" muzip bakışları tepkimi ölçerken, şaşkınlıktan gözlerimi kırpıştırmaktan başka bir şey yapmadığımı fark ettiğim de kendimi toparladım.

"Bunu yapamazsın." Omuz silkti.

"Yapmam zaten." nefesini dışarıya üfledi. "Artık anlatacak mısın?" Topuz yaptığım saçımı açtıktan sonra önüme düşen tutamları kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Evden çıktıktan sonra, bir büfeye girdim. Adamın kasıntı duruşundan bir şeylerin ters gittiğini anladığımda sokağın sonunda iki kişinin olduğunu gördüm." Dikkatle beni dinlerken, gözlerimi etrafta gezindirdim. "Yönümün tersi istikametinde yürürken, önüme iki kişi daha çıktı. Bir duvarın üstünden atladıktan sonra, arkamdan silah sesi duydum. Bu sokağa girmeden önce onları atlattığımı düşündüm ama tekrar ayak seslerini duyunca koştum. Harabe bir evin içine girdim. Orada da serserinin biri bastı tokadı." kaşlarını çatmış başını ovuştururken gözlerinin bir ton daha karardığını fark ettim.

"Nasıl bu kadar umursamaz olabiliyorsun? Tehlikenin farkında değil misin sen?" Yanından usulca ayrılırken;

"Her şeyin farkındayım." demekle yetindim.

Sarsak adımlarla ateşin başına geçtiğim zaman, yerimde Buse'nin oturduğunu görünce Tuna ve Agah'ın yerinin ortasında ki boş tabureye yerleştim. Bu kıza alışamayacağımı, bahçe kapısından ilk girdiği an anlamıştım. Soğuk bakışlarının altında yatan o bilindik duygu ile kollarımı bedenime sardım. Küçük Esila, elinde ki kurşun kalemin arkasını ağzına götürüp gözlerini kısarak izledi.

Kin; insanı günden güne yok eden duyguların, körelmiş haliydi.

Herkesin yerlerine yerleşmesiyle, ortada rahatsız edici bir sessizlik oluştu. Bir süre yalnızca alevlerin dansını izleyerek, tutuşan odunların çıtırtısını dinledik. Hafif bir esinti sayesinde saçlarım yüzümü gıdıklarken, sağ elimin tersiyle hepsini geriye savuşturdum. Bu sessizlik canımı sıkmaya başlamışken, gözlerimi hepsinin üzerinde gezindirerek, rahatsız olduğumu ifade etmekte hiç gecikmedim.

"Ne zaman tehlikeli işlere başlayacağız? Artık bir şeyler yapmak istiyorum." Çağdaş 'ben bilmem' dercesine ellerini iki yana kaldırdı, Yağız hariç diğerleri direkt Agah'a baktı.

Yokluğun KıyısındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin