Merhaba ben Jessie. 17 yaşındayım. Amerika’da yaşıyorum, tek başıma. Ailem yok. Ben daha 2 yaşındayken babam ölmüş. Annem ise beni babam öldükten 1 yıl sonra yurda bırakmış. Onu tam olarak tanımıyorum, onunla ilgili hiçbir şey bilmiyorum. Geçen ay beynimde tümör olduğunu öğrendim. Tedavi için Londra’ya gönderilebilirmişim. Orada iyileşme ihtimalim yüksekmiş. En yakın zamanda Londra’ya uçacağım. Her ne kadar istemesem de.. İstememe sebebim; Kimsem yok. Param yok. Hiçbir şeyim yok. Orada parasız pulsuz ne yapacağım ? Her neyse.. Sağlığım için bunu yapmalıyım. Ha birde karşı komşum Jack’le çok iyi arkadaşız. Ondan başka arkadaşım yok. Odamızın camları birbirine bakıyor ve her gün beraberiz. O bana gelir, ben ona giderim. Birlikte çok iyi vakit geçiririz. Belki de ben onun sayesinde hayattayım.
1.Bölüm
Sabah Jack’in camıma attığı taşların sesiyle uyandım. Hemen cama koştum.
“Sen ne yapıyorsun Jack ?”
“Camına taş atıyorum.”
“Salak. “ dedim ve storları indirdim.
Telefonuma baktığımda saat 8’di. Hey! daha çok erken. Ben 12’de uyanırım normalde. Salak Jack işte. Beni sabahın köründe uyandırdı.
Dolabımın kapaklarını yavaşça açtım ve ne giyeceğim diye 2 saat boyunca düşündüm derken birden odamın kapısı açıldı. Al işte.. Jack yine odama habersiz girdi. Anahtarım onda da olduğundan hep habersiz evime girer.
“Bu yaptığın çok ayıp Jack!”
“Alış artık Jessie.”
“Alışayım mı ? Eğer odama böyle habersiz girmeye devam edersen soluğu karakolda alırsın!”
“Seni erken uyandırmakta hata etmişim. Yine kafayı yedin sen. Kendine gelmen lazım. Hem 2 saattir ne düşünüyorsun öyle dolap başında ?”
“2 saattir düşündüğümü nerden biliyorsun ?”
“Çünkü.. Immm.. Biliyorum işte.” Demek ki 2 saattir beni izliyor bu aptal.
“Sana boşuna salak demiyorum.”
“Kes sesini ve bir an önce giyin!”
“Karar veremiyorum. Yardım etsene ?”
“Tamam ederim ama bir şartla ?” Jack işte. İllaki bir şartı olacak.
“Evet, seni dinliyorum ?”
“Gideceğiz.”
“Nereye ?”
“Eğlenmeye.” Suratı gülücük saçıyordu. Çok tatlıydı. Of ne diyorum ben ?
“Peki tamam.”
“Aferin bayan. Evet şimdi bir bakalım.. Bunlar çok güzel, bunları giymelisin.” Dedi ve kıyafetleri çıkarıp yatağa fırlattı.
“Vay be, hemen buldun.”
“Eeee tabi kızım.”
“Dur dur havalara girme hemen. Dışarıya çık ki giyineyim.”
“Peki, peki küçük hanım.” Dedi ellerini sallayarak ve odadan çıktı.
Kıyafetleri yatağın üzerinden aldım ve üzerime geçirdim. http://www.siyahoje.com/wp-content/uploads/2013/01/sala%C5%9F-kazak.jpg
Odadan çıktım ve aşağıya indim. Jack her zamanki gibi tıkınmak için dolabı karıştırıyordu.
“Jack!” Diye bağırdım. Hemen dolabı kapatarak bana döndü.
“Çok güzel olmuşsun.” Dedi gülümseyerek.
“Teşekkür ederim, sayende.”
“Sen her türlü güze… Biz hala neyi bekliyoruz ?”
“Hiçbir şeyi. Çıkalım.” Dedim ve ikimizde kapıya doğru yürüdük. Evden çıktık ve arabaya bindik.
Jack beni ilk olarak kahvaltı yapmaya götürdü. Kahvaltı yaptıktan sonra bir lunaparka geldik. Çarpışan arabalara ve dönme dolaba bindik. Daha sonra da korku trenine. Lanet olsun! Yine o iğrenç şey oluyor. Beynimde çok acayip şeyler oluyordu. Hani şu filmlerde olur ya, sinyal sesi gibi.. Anlatamıyorum. Çok kötü, acı verici bir şey. Farkında olmadan Jack’in kolunu sıkıyormuşum.
Kendime gelmeye çalışıyordum ama olmuyordu.
“Gi-gi-gidelim!” dememle kendimi trenden atmam bir oldu. Jack bana sarıldı ve hemen dışarıya çıkarttı.
“Jack..”
“Efendim Jessie ?”
“Oluyorum.”
“Ne oluyorsun ?”
“Ben ölmeyeceğim.”
“Evet, ölmeyeceksin.”
“Hayır. Başka bir şey var.”
“Jessie sen yorgunsun. Seni eve götüreyim, dinlenmen lazım.”
“Isıracak.”
Kim, kimi ısırıyor ? Jess tamam sakin ol gidiyoruz.” Dedi ve elimden tutup beni arabaya bindirdi. Birkaç dakika içerisinde eve gelmiştik. Yolda uyuya kalmışım. Jack beni kucağına aldı ve eve soktu.
Odama çıkartmış ve beni yatağıma bırakıp evden ayrılmış.
Uyandığım da karşımda..