Av

55.9K 1.3K 128
                                    

1610

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1610

Karaağaç Ormanı
(McQueen Kalesi 80 mil )

Kuzey Iskoçya

Ormanın sessiz ve ürkütücü havasını bir bıçak gibi kesen at nalları hızla ilerliyor ve ölüm silahlarını, önlerinde kaçmaya çalışan geyiği, yakalamak için ölüm meleği gibi tutan sahiplerine itaat ediyorlardı.

Hafif sisli hava ve her an yağmur yağdıracakmış gibi duran bulutlar ve boğucu sıcak; tereddüde yer bırakmaksızın hayvanların sığınaklarına geçmiş olabileceğini gösteriyordu. Çünkü etrafta şu an kaçmaya çalışan geyik dışında tek bir canlı varlık dahi görünmüyordu.
Aç gözlerle alaca geyiği takip eden atlılar  uzun süredir at sırtında yolculuk yapmaktan bithap düşmemiş gibi koşuşturmacadan oldukça  keyif aldıklarını  belli eden gülümsemelerini yüzlerinde taşıyorlardı. Bu havada yiyebilecekleri bir hayvan bulmak neredeyse imkansızdı. Şanssız geyiğin dışında... Ki şanssızlık karşı taraf için bulunmaz bir fırsattı .
Zira ellerindeki son şansı kaybetmek  onların aç  kaldıkları  iki güne bir gün daha eklemelerine neden olacaktı.
Sık ağaçların sürekli engel teşkil ettiği ormanda ise ilerlemek bi hayli güçtü   .
Arada kulakları tırmalayan yıldırım sesleri atları bir anlığına ürkütürken aynı şey zavallı geyik için de geçerli olmuş olacak ki  savaşçı oldukları  hallerinden belli olan usta atçılar bunu iyi şekilde değerlendireceklerdi.

Benjamin'in geyiğin önünü kesmek için yön değiştirdiğini fark eden Arthur atını hızlandırdı.
Oku ve yayı hazır konumda gözlerini avına kilitlemiş şekilde ancak bir ölüm tanrısı olabilirdi diye düşündü yardımcısı Thomas .Efendisinin arkasında, cılız bedeninin el verdiği ölçüde at üstünde dengede durmaya çalışıyordu. At binmek konusundaki tecrübesi bu adamlarla kıyas bile edilemez derecede az olduğundan onlar kadar hızlı ilerleyemiyordu . Kim bilir belkide ilk tecrübesiydi .

Arhur hızını kotrollü bir şekilde artırırken diğer savaşçılar da geyiğin etrafında bir çember oluşturmaya çalıştılar.
Fakat hayvan bu ormanın sahibi benim dercesine onları şaşırtıp yön değişiyor, yıldırımların etkisiyle devrilmiş ağaç kütüklerinin üstünden bacaklarının verdigi çeviklikle atlıyor savaşçıların işini zorlaştırarak adeta alay ediyordu. Neden sonra  gözlerindeki korkuyu bütün doğa fark etmiş gibi rüzgar şiddetini daha da arttırdı.

Benjamin geyiğin önüne çıkmak için hazır bekliyordu. Arthur ona doğru dönüp gülümsedi ve okunu biraz daha gerdi, bu gidişle geyiği yakalayamayacaklarını anlaması uzun sürmemişti ve bu galibiyetin kendisinin olmasını istiyordu. Nişan aldı ve serbest bıraktığı  okun geyiğin boynuna saplanmasını duygusuz bir ifade ile izledi. Benjamin ise vuramayacağını düşünmüş olmalı ki-bu düşüncenin saçmalığını daha sonra fark edecekti- gördükleriyle afallamışa benziyordu.
Arthur iyi bir ok kullanıcısıydı ve az önce bu kadar uzun bir mesafeden geyiği vurması bile bunu su götürmez bir şekilde kanıtlıyordu.

Düşlerimin Kızıl Saçlı Kızı(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin