Kardelen: İncinmekten korkarak kendini gizleyen narın çiçek. Ama karların ortasında açacak kadar cesaretli. Ya da güneşe yüzünü dönmek için acele eden, verdiği sözleri tutamayan hercai bir çiçek. Sen karar ver ne olduğuna...
(2016)
Aileme ve dostlarına yemeği zehir ederken alacağım cezayı hesaba katmamıştım. Misafirler gittikten sonra Sedef odama geldi. Onunla küstahça konuşuyordum: - Senin yerine Kenan beyi bekliyordum? - Baban berbat ettiğin bir çuval inciri kurtarmaya gitti. Bize hayatı zehir etmekten hiç vazgeçmeyeceksin değil mi? - Sana yemeğe katılmak istemediğimi söylemiştim. Kendin kaşındın. - Terbiyesiz nankör! Seni kuaföre götürdüm, kıyafet aldım. Biraz insan içine çık dediysem fena mı ettim? - Rahat bırak beni! - Hayır küçük hanım, bu evde bundan sonra benim istediklerim olacak. Sınırı çoktan aştın sen, babanın hatırına katlanıyordum ama artık yeter! Hemen telefon açıp onlardan özür diliyorsun.
Kahkahalarla gülüyordum: - Çok beklersin.
Sedef sinirle odadan çıktı, kapıyı açık bırakmıştı. Yatağımdan kalkıp kapıya yöneldim. Cici annem tekrar içeri girdi: - Demek öyle! Ben seni adam etmesini bilirim!
Daha ne olduğunu anlayamadan bileklerimden tutup ellerimi arkadan kelepçeledi. Beni karın üstü yatağa attı ve elindeki sopayla sırtıma vurdu. Can havliyle bağırıyordum. Acı dolu çığlıklarım evi çınlatıyordu: - Anne! Anneciğim! - Anne! Bağır istediğin kadar. Bıktım senin bu saçmasapan hareketlerinden.
İnliyerek haykırıyordum: - Yeter! Yapma! Abla!
Aile bağları mı aklına gelmişti bilmiyordum, ama onu durdurmaya yaramıştı. Telefonu tuşlayıp kulağıma verdi. Gözlerimde yaşlarla telefona çıkan Handan hanımdan özür diledim. Sedef kelepçeleri çözüp odamdan çıktı. Acıdan daha çok onun bana üstün gelmesini önlemediğim için hırsımdan hüngür hüngür ağladım. Sırtımın sızısından bütün gece uyuyamadım. Sabah erkenden gardiyanım tepemdeydi yine: - Kalk hemen! Okula geç kalacaksın. - Gitmeyeceğim! - Yok öyle şey! Hemen kalkıp kahvaltı edip gideceksin. Söför seni bırakır. Dersin bitince ara gelip alsın. - Gitmeyeceğim dedim!
Cep telefonunu bana uzattı: - Tamam! Al o zaman söyle babana. Dün gece bir sinir kliniğinden bahsediyordu. Eminim orası okuldan daha iyidir, kafa dinlersin. İstediğin buysa... - Oraya seni kapatmalı! Bunu neden yapıyorsun? - Ya sen? Hayatı hem bize hem kendine zindan ediyorsun. Unut olanları. - Hangisini unutayım? Annemin gözlerimin önünde intihar edişini mi, yoksa babamla annemi aldatışını mı? - Kardelen...
Başımı okşamak isterken yatağımdan fırlayıp banyoya girdim. Sedef kapıyı tıklattı: - Özür dilerim. Dün gece çok sinirliydim.
Biraz bekledikten sonra: - Dilber pişi yapsın mı sana? Küçükken çok severdin. - Küçükken senide severdim. İstemem!
Duş alıp giyindikten sonra kahvaltıya bile oturmadan dışarıya çıkıp arabaya bindim. Sedef peşimden gelmişti: - Bak okulda mısın diye kontrol edeceğim, kaytarırsan çekeceğin var. - Birde boynuma tasma taksaydın? - Böyle kafanın dikine gidersen yakında onuda yaparım. Gidince kantinde birşeyler ye.
Büyük spor bir çantayı bana uzattı: - Ön gözesinde para olacak. Spor kıyafetlerin içinde. - Spor mu? - Evet, ders listene bakmadın mı? Sonuncu ders. Bir eksiğin olursa telefon aç şöför getirsin.
İçimden ona küfür etmek geliyordu. Her seferinde beni annemmiş gibi yönlendirmesinden nefret ediyorum.
Okulun önünde arabadan indiğimde kafamda kurduğum oyunu sahneye koydum. Hayatından son derece mutlu bir kızı oynayacaktım. Etrafıma gülücükler saçarak içeri girdim ve gözüme kestirdiğim ilk gurubun arasına dalıp kendimi tanıştırdım. Hoşsohbet ve espirilerimle oradakileri kırıp geçiriyordum.
***
Keyifsizdim. Sevgilimin yokluğu çok belli oluyordu. Herzaman neşe saçan gurubumun arasında sus pus oturuyordum. Yanıma yaklaşan arkadaşlarımdan biri beni omzumdan sarstı: - Hey, şu okula yeni gelen kızı gördün mü? Acaip birşey. - Kim? Nerde? - Okul bahçesinde. Tipine baksan garip ama çok matrak birşey.
Aklıma diğer kız geldi, Kardelen. Saatime baktım. Gelmiş miydi acaba okula? Üstümdeki ölü toprağını atıp ayağa kalktım: - Şu dediğin kızı bir görelim bakalım.
Bahçeye çıktığımız vakit etrafdakilerin şen kahkahalarıyla karşılandık. İnsanlardan bir çember yapılmış ve ortasında biri oturmuş hararetle birşeyler anlatıyordu. Aralarına girip baktım. Gördüğüm ve duyduğum şey beni hiç mutlu etmedi, şimdi iki kat bilendim ona karşı: Kardelen. Yüzünde abartılı mimikler ve el kol hareketleriyle dün gece olanları anlatıyordu: - İnanır mısınız? Çocuk gıkını çıkaramadı. Ayran budalası gibi suratıma baktı. Ne mal olduğunun oda farkındaydı galiba. Düşündümde acaba babam bunlar beni alttan alsınlar diye para mı yedirdi. İşte böyle insanlara...
Hemen sohbetin arasına daldım: - Bakıyorum hala akşam ki kılığınlasın. Sizinkiler para yönünden çimriyse bizimkiler masraflarını karşılar. Yazık böyle kılıksız dolaşma. Bizde bir sevap işlemiş oluruz değil mi? - Sen önce dedenden harçlığını al, dilencilerin parasına kalmadık daha çok şükür.
Söylediği yenir yutulur gibi değildi. Üzerine yürüdüm: - Aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış. Laflarına dikkat et yoksa kız mız dinlemem...
Kardelen gülerek ona meydan okuyordu: - Ne yaparsın bisküvi çocuğu, şekerimi mi alırsın elimden.
İlk defa biri kendi bölgemde bana, Cin'e kafa tutuyordu. Etraftakiler ıslık çaldı. Yan yan sırıttım: - Yok vazgeçtim. Çöpleri eşelemek adetim değildir. Seni çöpçülere havale ediyorum.
Islıklar çoğaldı. Kardeleni mat etmiştim.
Genç kızın ona karşılık vermesi lazımdı yoksa kimseden farkı olmayan bir ezik olacaktı: - Boş gezenin boş kalfası. Sen onların senin pisliğini temizlediklerine dua et. Yoksa poponu silmekten acizsin.
Bu kız! Onu kolundan yakalayıp sıktım. İkimizinde gözleri ateş saçıyordu. Arkadaşlarım beni uyardı: - Bırak oğlum ne yapıyorsun? Kızın bileği kopacak. - Özür dileyecek!
Al işte bir özür manyağı daha. Kardelen bileğindeki acıya aldırmadan sırıtarak dişlerini gösterdi: - Ne bok olduğunu yüzüne söylediğim için özür dilerim.
Elim yukarı kalktı. Tam dayaklıktı bu kız ama böyle herkesin içinde kendimi suçlu duruma düşüyordum. Başımı öne salladım: - Ben sana ne yapacağımı iyi biliyorum. Dur sen.
Elini havaya savurarak bıraktım.
Kardelen bileğini ovdu. Cenk arkasını dönüp gitmişti. Genç kız arkasından bağırdı: - Senden korkan senin gibi olsun!
Yanındaki kızlardan biri onu tuttu: - Kız sen deli misin? Ne yangına körükle gidiyorsun. Onun yapacaklarını tahmin bile edemezsin. - Ne yapar yani? - Aslında hiçbir şeyi boş yere yapmaz. İyi çocuktur Cenk. Keşke damarına basmasaydın.
Etrafındakiler dağıldı. Evet, biraz fazla olmuştu. Evde yaşadıklarının acısını neden başkalarından çıkarıyordu sanki? Cenkten korkmalı mıydı?
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.