Dünyaya kendini sınırlı bir zihinle yansıtan bir insan , yaşamın asıl amacını takdir edemez,küçük bir zihin kapasitesi ile üzerinde çok sınırlı şekilde düşünebildiği küçük şeylerle meşgul olur, çok sınırlı bir faaliyetle uğraşabilir. Yalnızca sınırlı sayıda, sınırlı değeri olan küçük şeyler yaratabilir. Sıradan bir insanın bilinçli zihni o kadar sınırlıdır ki neredeyse yaşamdan tat bile alamaz. Yaşamının pek çok düzeyinde pek çok alanlarda ıstırap çeker. Bu ıstırap durumu yalnızca tüm potansiyelini kullanmayışından kaynaklanır.
Tüm potansiyelini kullanmamakla insan, yaşamının amacını gerçekleştiremez. Birçok şekilde ıstırap çeker, çünkü zihninin tüm bilinçli kapasitesini ve içinde taşıdığı büyük enerjiyi kullanmıyordur. Yaşamında zaten doğal olarak sahip olduğu mutlak iç mutluluğun enginliğini ve bolluğunu kendi içinde sahip olduğu yaratıcılık ve gücün mutlak, yüce alanını deneyimlememekte ifade etmemektedir. Tıpkı tüm servetini ve mevkiini unutup sokaklarda dilenen ve her an paranın eksikliğini duyan bir milyonere benzemektedir.
Bütün ıstırap insanın kendi içinde bulunan Tanrısal yüceliği ortaya çıkarma yönteminin bilinmemesinden kaynaklanır. İnsanın kendi içinde ‘’ derinleşme ‘’ bilgisinin eksikliği insan yaşamındaki bütün hastalıkların ve ıstırabın temelidir. Tanrısallığı geliştirme kapasitesinin eksikliği, insanın kendi içine dalma tekniğinin bilinmemesi yaşamdaki bütün sefaletin nedenidir.
Tanrısal bilinç olmadan insan berrak düşünme, zeka ve enerji açısından yetersizdir, yorgun,huzursuz, endişeli,gergin ve üzüntülüdür.
İnsan varoluşu ve zekasının bu durumu öylesine acınacak bir duruma düşmüştür ki, psikoloji büyük zihin bilimi ,yaratıcı zeka için gerginliğin gerekli olduğunu dahi iddia etmiştir. Yaşamı geliştirmek için gerginliğin gerekli olduğuna inanmak ne büyük bir utançtır.
Yazar ve sanatçıların ilham veren eserlerini hep stres altındayken yarattıkları söylenmiştir. Bütün bu yorumlar gerginliği giderme yeteneksizliği ve cehaletten kaynaklanmaktadır.
Günümüz modern çağında da ne yazık ki gerginlik artmaktadır. Her ne kadar maddi konforlar kesinlikle artmış olsa da ne yazık ki bireysel yaşamda rahatlığın ve konforun yerine gerginlik artmaktadır. Bunun tek nedeni bireylerin içlerinde bulunan daha büyük enerji ve zeka alanlarıyla temas kurmalarını sağlayarak yeteneklerini ve verimliliklerini arttıracak bir yönteme sahip olmamalarıdır. Oysa gerekli olan yalnızca bilinçli olarak iç yaşam alanıyla irtibat kurup ondan faydalanmaktır.
Günümüz insanı yaşamın amacına karşı kördür. Kendine ve diğer insanlara faydalı bir yaşam yaratmak, onu yaşamak ve zevkine varmak için doğduğunu görememektedir. Önüne gelen herhangi bir faaliyetin içine dalmakta ve o alanda elinden geldiğince çok çalışmaktadır. Bir şeyler için çok çalışmak takdir edilecek bir şeydir zira insan yaşamın herhangi bir yönünde yaratıcı olmak için buradadır fakat faaliyet arttıkça insan sık sık artan baskıyla başa çıkamayacak hale gelir. İnsanın verimliliği azalır. Ya da artan faaliyetin üstesinden gelecek yeterli enerjiyi bulamaz,bu nedenle stres ve gerilim büyür.
İnsan daha büyük faaliyetlerle uğraştıkça artan faaliyetle başa çıkabilmek için kendi içinde daha fazla enerji ve zeka üretebilmelidir. Bunu nasıl yapacağını bilmezse insan yaşamın bütün amacını kaybeder.
NORMAL YAŞAM :‘’ Yaşam nedir ‘’ ? sorusuna yanıt ararken açıkça belirtildiği gibi yaşamın iki yönü vardır : mutlak ve göreli . Bu nedenle normal yaşam, bu her ikisini değerlerinin de doğal bir şekilde yaşanması ve tadının çıkarılması, yaşamın bir uçtan öbür uca tüm amacının gerçekleştirilmesi anlamına gelir.
Yaşamın göreli alanının öznel ve nesnel yönleri vardır. Özne bireyin iç yönüdür ; nesne ise dıştaki bedendir, bireyin yaşamının dış yönü ( beden ) ve bireyin yaşamının iç yönü ( ki bu ego,akıllı zihin,duyular, prana ( hayat enerjisi ) ve mutlak varlık ( ruh ) kapsar. Birlikte ele alındıklarında yaşamın normal durumunu temsil ederler.
Beden ve zihin normal bir şekilde işliyorolmalıdır, varlık göreli varoluşun bütün alanlarını desteklemektedir, çevre koşulları uyumlu ve faydalı olmalıdır,ancak böylesi bir yaşam normal sayılabilir.
İnsan yaşamının standardı genellikle kabul edildiği gibi farklı farklı yaşayış,giyinme,uyuma, yürüme, oynama, konuşma şekilleri ve toplum içi davranış biçimleriyle sınırlı değildir ; bunlar insani değerlerin kaba düzeyleridir,insan yaşamının ana esas değeri onu geçici değerler dünyasının günlük işleriyle meşgulken bile ebedi özgürlüğün yüce temeline oturtacak derin iç mutluluk bilincidir.
Kozmik bilinç, normal insan yaşamı durumudur ve kozmik bilinç e yükselmek normal bir yaşam sürmeye başlamaktır. Kozmik bilinci başarmamış bir kimse henüz normal insan yaşamı düzeyine ulaşamamış demektir. Yaşamı normal insan yaşamı standartlarında değildir,insan yaşamı standartlarının altındadır,hemen hemen hayvan yaşam düzeyine yakındır.
İnsan ve hayvan yaşamı arasındaki farkı yaratan nedir ? Yaşamı devam ettirme süreci her ikisinde de aynıdır. İnsanlar ve hayvanlar yerler,içerler, uyurlar ve faaliyette bulunurlar. Duyulan nesneleriyle temas kurduğunda insanın duyduğu bütün sevinçler, hayvanların yaşamında da doğal olarak mevcuttur Hayvanlar da insanlar kadar ölümden ürkerler.
İnsan muazzam bir anlayış yeteneği yaşamın daha büyük bir kısmını algılayabilme kabiliyeti ve bağımsız olarak hareket edebilmesi ile hayvanlardan üstündür.Hayvanların faaliyetleri doğa yasaları tarafından yürütülürken, insan hareket özgürlüğüne sahiptir.Hiçbir hayvan doğa yasaları tarafından kurulan doğal faaliyet kanalından sapacak kadar gelişmiş bir zihne sahip değildir. İnsanoğlu ise faaliyetlerini evrim yasaları ile uyumlu veya uyumsuz sürdürmede kullanabileceği, gelişmiş bir sinir sistemine sahiptir.Evrim sürecinde büyük bir ilerleme yapma veya tamamen zıt yönde, yozlaşma yönünde gerileme seçimine sahiptir.
İnsan gelişmiş beyniyle doğru ile yanlışı ayırabilecek bir konumdadır. Bu nedenle doğru davranma sorumluluğu insanın gücü dahilindedir. İnsan derin iç mutluluk bilincinin soyut alanını doğrudan deneyimleme yeteneğine sahiptir. İnsan yaratılışın ince düzeylerini deneyimleyebilir. Mükemmel olarak gelişmiş sinir sistemi, insana düşüncenin ince düzeylerini deneyimleyip en ince düşünceyi aşma ve saf bilincin aşkın alanına, Mutlak Varlık durumuna ulaşma yeteneğini sağlamıştır, işte bu insan yaşamını hayvanlarınkinden üstün kılan onun yüce, özel bir değeridir.
Göreli varoluşun geçici doğasının deneyimleriyle birlikte Varlık ın aşkın durumunu yaşayabilme kabiliyeti insan yaşamının normal kapasitesi içindedir. Eğer bir kimse normal bir yaşam veya tüm potansiyelini kullandığı bir yaşam sürdüremiyorsa kendini perişan ve gergin hisseder ve birçok şekilde ıstırap çeker.