Lusi'nin Ardından

5.6K 84 24
                                    

Gidişini şöyle anladım...

Lusi'nin bizi terk ettiği gece sabaha karşı,gözlerinin yerinden ve ağızlarından ateş saçan azılı kurtların hırlama sesleriyle uyanmıştım.Etrafimızı çoktan çepeçevre sarmışlardı.ormanın karanlığı ölüm karası tüylerini biliyordu ama göz bebeklerinden saçılan alevler  onların aslında bugüne kadar peşimizden bir an olsun ayrılmayan canavarlardan olduğunu açığa vuruyordu.Korku içinde :

"Uyanın!"diye bağırarak  sıçramıştım yerimden.

Ürkütücü seçimleri Ala,Tosbağa ve Bon amca da ayağa dikilmişti ve ne büyüklükte bir belanın içinde olduğumuzun farkına çabucak varmışlardı ancak benim için önemli olan Lusi idi ve o da ortalıkta gözükmüyordu.

Birazdan başlayacak ölüm dövüşünden ziyade Lusi için endişeleniyorum.Üzerinize dikkatli adımlarla gelen şeytani bakışlı canavarlardan önce başka bir korkutucu yaratığın Lusi'yi yutma ihtimalini düşmüştü aklıma.Sonra yalnız başına TÜRKİYE'YE gitme isteğini hatırlatınca endişem biraz olsun hafiflemişti.En azından hâlâ hayatta olma şansı vardı.Yine de bir yandan arkamı kollarken:

" Lusi nerede?"diye  bağırmıştım ama kimseden bir yanıt gelmemişti.

Kurtlar saldırıya geçmeden önce gövde gösterisi yapar yada saldırı için en uygun anı yakalamayı bekler diye düşünmüştüm ama öyle olmadı.İçlerinden biri üç saat sürecek ölüm dönüşünün pimini ansızın çekmişti.

Daha önce hiç bu kadar büyük bir saldırıyla karşılaşmamıştım.Kamyon büyüklüğündeki, altıdan fazla kurttan bozma canavarlar yorulmak nedir bilmeden böğürerek üzerimize çullanıyordu." Luk solunda"

"Tamam, sen önüne dön"

Üç yada dördünün boyunlarına  kılıcımı  geçirmiştim fakat gerisi için gücüm kalmamıştı.Bon Amca elinden geleni yapmış ,en azından bir tanesini olsun icabına bakmıştı.Ala da öyle ama Tosbağa her zamanki gibi yine kabuğunun içine gizlemiş,kendini güvence altına almıştı.

Ölüm kalım arasında geçen  üç saatin ardından nihayet üçümüz birden son canavarı patlayıp kule çevirmiştir ki,iki genç siyah kanatlı gökten yıldırım gibi karşımıza düşüp dövüşün yeni başladığını ilan etmişti.Daha önce onları hiç görmemiştim.Vücutları hemen hemen her siyah kanatlı gibi kaplıydı ve üzerlerine siyah deri kıyafetlerini gitmişlerdi.Fakat dişlerinin normalden kısa olması,tecrübesiz, yeni yetme olduklarını ele veriyordu.Daha cesur olanı bir adım öne çıkıp iki seçeneğimiz olduğundan bahsetmişti .Biri teslimiyet diğeri ölüm...

Ama bana göre bir seçenek daha vardı.Sonununa kadar savaş...

Kılıç darbeleri,tekmeler, böğürtüler ve tehditlerle geçen bir saatin sonunda kazanan olmamıştı.Hepimiz yorgun düşmüştük.Siyasi kanatlılar bir köşeye savrulmuş,uzandıkları yerde yaralarının üstünü yalıyor, biz ise diz  çöktüğümüz yerde yeni bir  saldırı için gardımızı almaya çabalıyorduk.yorgun düşmüştük ama birkaç küçük sıyrığı saymazsak ilginç bir şekilde pek fazla hasar almamıştık.Şanslıydık.

Çeken Tosbağa birden bire kabuğundan fırlayıp yanımızda geçerek siyah kanatlı kadın karşısına dikilmişti.Onun ödlek  biri olduğunu düşündüğüm için kendimi ne kadar öfkelendiğimi anlatamam,ama bunun için kendimden özür dilemek pek uzun sürmedi.

Onu giren siyah kanatli kardan biri ayağa kalkıp pis pis sırıtarak:

"Kırmızı kafalı  Tosbağa, düş önümüze gidiyoruz."demişti.

Bu aynı zamanda dövüşün bittiğine dair bir işaretti ,fakat şaşırmıştım. Donup kalmıştım.Savaşın ortasında böyle şeyler yaşanması beni şok etmişti.

Hızla ayağa kalkıp Tosbağa'nın kolundan tuttuğum gibi geri savurmuştum.Siyah kanatlının yüzüne bakıp :

" Sizinle kimse gelmiyor,buradan yalnız başınıza defolup gidiyorsunuz."dedim.

Yüzüme doğru dişlerini göstererek tıslayıp ardından alaylı bir şekilde  arkadaşına dönerek :

"Ahmak,hala hiç bir şeyin farkında değil!" demiş ve attığı kahkahanın ardından elinin tersinin öne doğru uzatarak durmuştu.

Peşinden çok tuhaf şeyler olmuştu.

Tosbağa yanından geçip o yeni yetme siyah kanatlının karşına dikilerek büyük bir hürmetle elini öpmüştu.Buna karşın siyah kanatlı,sadık bir köpeğin başını okşar gibi Tosbağa'nın başını okşamıştı.O an gozlerime inanamamıştım.Bu kendi adıma çok utanç vericiydi.

Ala ve Bon Amca'la göz göze geldik.Hepimiz donup kalmıştık ve neler olduğunu idrak etmeye çalışıyorduk.Tam o sırada Lusi'nin dediklerini hatırladım."Yaşlı kadın aramızda bir hainin olduğunu ve bizi sürekli ele verdiğini söyledi Luk "

Gözünün önünde şimşekler çaktı.Ne  yapacağımı bilemedim.Öylece Tosbağa'nın gözlerine bakakalmıştım . Bir an "Bizi kurtarmak amacıyla yapıyordur ."diye düşünüp onu kurtarmak için atılmak istedim ama artık çok geçti.  Tosbağa ve siyah kanatlılar bir mermi gibi gökyüzüne fırlatmıştılar.Peşlerinden gitmeyi denedim ama ışık hızında ,sislerin arasında kaybolmuşlardı.Gerçi Tosbağa'nın bizi kurtarmak adına onların safına geçmediği belliydi.

Canavar kurtlardan sonra siyah kanatlılar,yerimiz bulmuş oldukları halde neden yalnızca Tosbağa' yı götürmüşlerdi ,anlamadım.Güçlerinin yetmediğini düşünsek tek hamlede işlerimizi   bitirecek milyonlarca savaşçı siyah kanatlılar sahiptiler .Bunu Bon Amca'ya sorduğumda:

" Ya birazdan gelirler,yada bizi sonraya bıraktılar." demişti.

"Vay be!" dedim kendi kendime içimden...Herşeyi  paylaştığın dostundan darbe yemek meğer  hiçbirşeye benzemiyormuş. İçim fena halde yanıyordu.Onun böyle birşey yapacağı ,milyon sene düşünsem aklıma gelmezdi.Aslında ilk yıkılışım bu değildi ama yine de bu kez çok incinmiştim.Onunla güzel  günlerimiz geçmişti.Espri yapma konusunda iyi olduğunu tabii ki düşünmüyordum ama işte,en aptal halleri bile beni eğlendirmeye yetiyordu.Offff,her neyse .... Artık Lusi'yi bulmalıyım..

BEYAZ KANATLI VAMPİR 3                           İKİNCİ ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin