Moğollar XIII. yüzyılda nerdeyse Avrasya'nın tamamını kasıp kavuran bir istila gerçekleştirdiler. Bunun neticesinde dünya tarihinde kurulan en geniş sınırlı imparatorluğun sahibi oldular onlar bu harekata giriştiklerinde yapmak istedikleri şey bütün coğrafyaları yakıp yıkmak değil doğu-batı aksındaki tüm ticaret yollarının efendisi olmaktı. Fakat hoyratlıkları ve Bozkırlı kimlikleri beraberinde büyük bir yıkımı getirdi. Bir yıkım üzerine kendilerinden çok daha ileri düzeyde uygarlık seviyesine çıkmış coğrafyaların hakimi olan Moğollar bu coğrafyaları yönetmekte büyük zorluklarla karşılaştılar. Bu da onları köklü değişimlere zorladı ve neticesinde yıktıklarını kendi elleri ile yapmalarıyla sonuçlanan bir imar sürecide başlamış oldu.
BEYAZ TARİH \ MAKALE
XIII. yüzyılın başında Cengiz Han, dağınık Moğol boylarını bir çatı altında toplayıp büyük bir güç olarak ortaya çıkmıştı. Giriştiği istila hareketi neticesinde Asya'nın ortasında var olan pek çok devlete son vererek güçlü bir Moğol İmparatorluğu kurmuştu. Bu, Moğol istilasının ilk evresiydi. Hülegü Han'ın 1256 yılında kalabalık bir ordu ile Ceyhun nehrini geçip Horasan'a girmesiyle Moğol istilasının ikinci ve daha köklü dönemi başlamış oluyordu. Cengiz, Ögedey ve Göynük zamanlarında Moğollara metbûu olan Selçuklular başta olmak üzere pek çok devlet artık Hülegü Han'ın kurduğu İlhanlılara bağlı duruma gelmişti. Hülegü, 1255 kurultayında gerçekleştirilen idari taksimatta kendisine verilen toprakların yerel yöneticilerinden bağlılık almak ve yeni fetihler yapmak amacıyla batıya doğru ilerlemeye başlamıştı.
Moğolların Yol Açtığı Tahribat
Moğolların gelişiyle, başta İran olmak üzere bütün Yakın Doğu'da siyasi dengeler sarsılmıştı. Mevcut siyasi düzeni yürüten zümre iktidarını kaybetmiş onların boşalttığı yeri ise daha tecrübesiz, devlet geleneğine sahip olmayan farklı unsurlar almaya başlamışlardı. Bu da Yakın Doğu için istikrarı sarsıcı olumsuz bir durum yaratmaktaydı. XI. yüzyılda Yakın Doğu'da, İslam dünyasının doğrudan Selçuklu hakimiyetine girmesiyle sağlanan ve geliştirilen istikrar ortamı, Moğollarla yeniden sarsılmıştı. Bu durum da Yakın Doğu siyaset geleneği ve toplum yönetimi açısından tam bir felaket demekti. Moğollar, Yakın Doğu'da yüzyıllar içinde oluşan siyasi ve iktisadi düzenin bozulmasına yol açmışlardı. Mevcut siyasi dengeleri yıkmak suretiyle bölgede askeri hakimiyeti sağlayan Moğollar iktisadi ve sosyal düzeni bir türlü sağlayamamaktaydılar. Hakimiyetin geniş bir coğrafyaya yayılması düzen sağlamayı zorlaştıran önemli bir faktördü. Fakat esas sorun insan unsuruydu. Moğolların sert politikaları neticesinde Yakın Doğu'da yaşayan insanların büyük çoğunluğu üzerinde Moğollar, olumsuz çağrışımlar oluşturmuştu. Bu korku veya muhalefet olarak kendini göstermekteydi. Bu durumda Moğolların bölgede hakimiyet kurmasını ve bir düzen oluşturmasını zorlaştırmaktaydı. 1230 ile 1260 arasındaki otuz yıllık hakimiyet sağlama döneminin yaratığı yıkım, sonraki süreçte İlhanlıların karşılaştığı en büyük sorunun kaynağı olmuştu. İlhanlılar bölgede hakimiyetlerini sağladıkları ve sınırlarını kesinleştirdikleri tarihte ülke şehirlerinin büyük bir çoğunluğu mamur durumda değildi. Şehirler hem talan olmuş hem de nufus kaybına uğramıştı. Bu şehirlerde bulunan insanlar ya istilalarda ölmüşler ya da İlhanlı hakimiyetinin hissedilmediği Batı Anadolu ve Güney İran gibi yerlere sığınmışlardı. Ekonominin ciddi oranda tarıma dayandığı bölge için bu büyük bir problemdi. İlhanların Orta Asya'dan getirdiği insan unsuru göçebeydi. Dolayısıyla yerleşik tarımdan da anlamıyorlardı. Bunun sonucu olarak da İlhanlı hakimiyetindeki topraklarda tarımsal üretim durma noktasına gelmişti. İlhanlı yönetiminin verimli topraklarına sahip olan Yakın Doğu'nun bu zenginliğinden faydalanamaması büyük bir sorun teşkil ediyordu. Buna bir çözüm bulmak gerekmekteydi. Bu olumsuzluk doğal olarak maliyeye de yansımaktaydı. Üretim olmayınca gelirde olmuyordu. Bunun birlikte İlhanlılar, XIII. yüzyılın son çeyreğine ulaşıldığında askeri fetihlerin de sona ermesiyle büyük bir siyasi kriz yaşamaya başladılar. Farklı sosyal ve siyasal guruplar arsında zaten var olan çatışmalar iyice kendini göstermeye başlamıştı. Bu kriz ancak Gazan Han'ın İlhanlı tahtına çıkıp köklü reformlara girişmesi ile çözülebilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Diriliş Türk Tarihi
Non-FictionBüyük Türk tarihinde olan olaylar komutanlar savaslar gibi hepsini iyi bir sekilde anlatmaya calıscam interneten ve kitaplardan aldıgım bilgileri sizlerle paylascagım