Yüzüme vuran güneş ışıklarıyla gözümü açtım, diyemem. Ya da annemin çığlığıyla uyandığımı ve hatta bir alarmla uyandığımı.
Neredeyse çökecek olan yatağımdan soğuk nedeniyle kalktım. Ev çok soğuktu.
Ayaklarımı sürerek yatağımın çaprazında ki buzdolabına gittim. Dolabın kapağını açtığımda ofladım. Yemek yoktu.
Odamdan çıkıp salona doğru yürüdüm. Yırtık pırtık neredeyse ölecek durumda olan yaşlı koltuğumun, üzerinde duran kot paltolonumu alıp giyindim.
Üstüme siyah bir atlet giyip, kot ceketimi giydim. Saçlarım dalgalıydı. Biraz düzelttim. Makyaj yapmalık malzemem yoktu. Yemek yemeye param yetmezken birde onlara mı para vereceğim?
Cebimde sadece 10 lira vardı. Yemek için kullanırsam paramın yarısı giderdi.
O zaman okuldaki öğle yemeği vaktine kadar aç kalacaksın.
Evet benim iç sesim bile mantıklı. Tabi her zaman değil.
Midemin guruldanmasını aldırmadan evden dışarı çıktım. Çıkar çıkmaz gözlerim pembe fosforlu bir top algıladı. Refleksel olarak ellerimle bana doğru gelen topu tuttum.
Gözlerimi toptan çevirdiğimde bana şaşkınlık ve hayranlıkla bakan 5 erkek çocuğu görmemle gülümsedim.
"Çok iyi tuttun abla," dedi aralarındaki sarışın bir çocuk. "Hızlı ve çevik."
İster istemez kahkaha attım. "Teşekkür ederim."
Aralarından mavi gözlü tatlı bir çocuk bana doğru gelip muhtemelen havalı olduğunu düşündüğü hareketi yaptı. Neyi mi? Kahverengi saçlarını küçük elleriyle geri itti.
Kahkaha atmamak için dudaklarımı ısırdım.
Bir elini bana uzatıp, "Mert ben." dedi.
Küçük elini sıkıp "Tanıştığıma memnun oldum. Bendee Selin." dedim tatlı tatlı.
"Şey ben de İsmail." dedi az önceki sarışın çocuk. Ona bakıp sıcak olduğunu düşündüğüm bir gülümse attım.
Tutabildimi peki?
Gözlerimi devirdim. Bazen iğrenç espiri yapabiliyordu iç sesim.
"Peki çocuklar ben gidiyorum." dedim ve sertçe topu İsmail'e attım.
Sonra arkama bile bakmadan hızla yürüdüm. Okula geç kalmayı kim ister ki?
Hızla yürümeye devam ederken önümü siyah pahalı bir araba kesti. İçindeki adamın bakışlarıyla beni deldiğini hissediyordum.
Hiç yüzüne bile bakmadan arabanın kenarından geç- diyecektim ki bir korna sesi duydum.
Siyah arabaya baktım. Cam yarılandı ve içinden yaşlı sert bakışlı bir adam belirdi.
Kaşlarımı kaldırdım ve her zamanki soğuk sesimle konuştum. "Buyur?"
Sadece soğuk bir bakış attı. Ardından elini camdan dışarı çıkarıp, avucunu açtı.
Avucunun içinde bir not vardı. Adama boş boş baktı. "Bunu alın, Selin Hanım." dedi boğuk sesiyle.
Bir dakka ismimi nerden biliyor?
"Siz benim adımı nerden biliyorsunuz?"
"Bunu söyleyemem. Lütfen notu alın."
Dediğini dinledim ama ilk adamı kontrol ettim. Güvende olduğumu hissedince notu elime aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıskanç Sapık
Romance"Peşimde biri var," dedim fısıldayarak. "Ve bu beni korkutuyor." Leyla gözlerini korkuyla pörtletti. "Nasıl? Dalga geçmiyorsun değil mi?" Ellerimi saçlarımdan geçirdim. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. "Dalga geçer gibi bir halim mi var...