-"Hadi yavrucum, aç ağzını" dedi annem. 18 yaşında olmama aldırmadan kendi elleriyle kahvaltımı yediriyordu bana. Normalde olsa fırsattan istifade şımarırdım ama şu an sadece anneme kendi yemeğimi yiyebilecek yaşta olduğumu anlatmaya çalışıyordum.
Tabii ki annemin kırk yılda bir yapacağı bu hareketin bir nedeni vardı. Bugün YGS'ye gireceğim gündü. Heyecandan elim ayağım titrerken annem benim iyice doymamı istiyordu. Annemin ellerinden yemeğimi yedikten sonra saçlarımı salaş bir şekilde at uyruğu yaptım ve telefonumu elime alıp interneti açtım. Sınıfımıza ait olan Whatsapp grubundan birçok mesaj vardı. Heyecanını kendi orjinal küfürleriyle anlatan oğlanlar, "keşke daha fazla test çözseydim"ler, "zengin kocaya kaçalım, kendimizi kurtarırız" diye kızlar... Ben ise sadece bu komik konuşmaları okuyup heyecanımı bastırmaya çalışıyordum. Stresli değildim ama heyecanlıydım.
Annemin verdiği okunmuş şeker ve diğer okunmuş yiyecekleri ağzıma attım. Annem bunların işe yarayacağını hatta bana psikolojik olarak da moral vereceğini düşünüyordu. Bu yiyecekleri yemek ne kadar doğru yada ne kadar işe yarar bilmesem de yedim onları.
-"Heyecanlı değilsin değil mi? Eğer çok heyecanlanırsan bildiklerini de yapamazsın. Bizim Gökçe çok heyecan yaptığı için kazanamamıştı" dedi annem.
-"Aysel bir sus Allah'ını seversen! Kız heyecanlı olmasa da senin yüzünden heyecan yapacak. Seda, kızım sen başarırsın inanıyoruz" dedi babam ve abim:
-"Evet evet, hatta senden tıp bekliyoruz" diyerek dalga geçti. Ve devam etti:
-"Ben de iki yıl önce sınava girdim ve hatırlarsan zerre heyecanlı değildim. Pek umursamıyordum hatta. Sen de öyle düşün. Hadi başarılar"
Annemin, babamın, abimin başarı dilekleri ve dualarını aldıktan sonra yanlarından ayrıldım. Sınavın olacağı yere geldiğimde heyecanım zirvelerdeydi. İçeri girdiğimde acayip heyecan yapan bir çocukla karşılaştım. Eli ayağı titriyor ve garip garip sesler çıkarıyordu. Yerime geçtim ve sınavın başlamasını bekledim.
Sınavdan çıktığımda dudaklarımdan içten bir "oh be, sonunda bitti" kelimeleri döküldü. İyi yada kötü geçtiğinden değil de sonunda bittiğinden dolayı içimi bir huzur kaplamıştı. Bahadır'la sözleştik ve bir kafede buluştuk.
-"Sınav nasıl geçti?" diye sordu hemen.
-"Aslında fena değildi. Bazı sorulara uzaylıymış gibi baksam da genel olarak fena değildi, senin?"
-"Aynen benim de öyle. Ne diyorsun ikimiz de tıpı kazanır mıyız?" dedi şakayla karışık.
-"Evet evet hatta aynı hastanede çalışırız ileride"
-"Sen benim asistan doktorum olursun. Asistan-Doktor ayağına götürürüz işi" dedi muzipçe.
-"Aa, duymamış olayım. Arada bir böyle sapıklaşıyorsun sen, artık hormonlarından mıdır ne... Hem ben bir üniversiteye kapağı atarsam şükür namazı kılarım. Tıp bizim için hayal bile değil" dedim. Sonra biraz daha konuştuk. Ardından ikimiz de arkadaşlarımızın yanına gitmeye karar verdik. Kafeden ayrılmadan önce dudaklarıma kondurduğu minik öpücük kendimi bulutların üstündeymiş gibi huzurlu hissetmemi sağladı.
Ardından ben kendi arkadaşlarımın yanına gittim. Irmak'la bir süre geyik yaptık ve sınav hakkında konuştuk.
-"Kanka Matematik fena bir şekilde zordu. Hiç sayı yoktu bir kere"
-"Aynen, ya x ya da y. Sayı yok anasını satıyım"
-"Matematikte battım zaten. İnşallah diğer derslerden güzel bir net çıkar"
-"Türkçe zor değildi ya, açıkçası yarım sayfa paragraf bekliyordum. Hatta ben onları nasıl okuyacağım diye kara kara düşünüyordum. O kadar uzun değildi"
Akşam olunca arkadaşlarımın yanından ayrıldım ve evimin yolunu tuttum. Apartmana girer girmez tanıdık sesler duydum. Bahadır'ın sesiydi ve aynı zamanda bir kızın sesi... Bir kızın sesi mi? Hem de Bahadır'la beraber? İçimdeki kıskanç kız kendini birden gösterirken hızlı adımlarla merdivenleri çıktım. Köşeyi dönmeden önce biraz bekledim ve konuştuklarını duymaya çalıştım.
-"Bahadır lütfen..." dedi kız fazla tahrik edici bir ses tonuyla.
-"Bak Sibel, bu çok ani oldu. Sana karşı ne düşündüğümü biliyorsun, lütfen zorlama" dedi Bahadır ve aniden bir sessizlik oldu. Bu sessizliğin sebebini başta anlayamasam da sonradan anladım. Kızla Bahadır öpüşüyorlardı. İğrenç öpüşme seslerini ve inlemelerini duyarken adeta olduğum yerde kitlendim. Benim sevgilim başka birisiyle... Bu nasıl olurdu?
Bahadır'a olan hislerim belliydi ancak ben sınırları olan bir kızdım. Birine kör kütük aşık olsam bile asla onunla evlenmeden yatmazdım. "Evlenmeden olmaz"cılardandım ancak bundan şikayetçi olduğum söylenemezdi. Halimden memnundum ve ailemden gördüklerime göre de doğru olan zaten buydu. Sadece Bahadır'da sınırlarımı biraz zorlamıştım ve birkaç kez öpüşmüştük. Bu Bahadır'a yetmemiş miydi? Daha doğrusu içimdeki ona olan masum sevgi ona yetmemiş miydi ki bir kızla az sonra yatağa gidecekmişcesine öpüşüyordu? Kendimi çok çaresiz ve kullanılmış hissettim. Aynı zamanda ihanete uğramış. Gözyaşlarım sici sici akarken karşılarına çıktım ve:
-"Ne yapacaksanız evde yapın, apartmanın ortasında oluyor mu böyle?" dedim iğneleyici bir şekilde. Sesim titremişti ama şu an önemsediğim şey bu değildi. Birbirlerinden ayrılmışlardı.
-"Seda ben... açıklayabilirim. Sakin ol gerçekten sandığın gibi değil. Sibel anlatsana, anlatsana orospuluğunu anlatsana!" diye bağırdı Bahadır. Kızın gururu kırılmıştı. Dizilerdeki gibi yapmadım ve onu dinledim.
-"Şu halinin mantıklı bir açıklaması olamaz ama yine de seni dinliyorum. Otuz saniyen var"
-"Seda gel içeride konuşalım. Komşular çıkacak şimdi. Gel sana her şeyi anlatacağım"
-"Ne uzatıyorsun Bahadır? Sevgiliyiz işte, bu kadar. Uzatmanın bir manası yok. Sevgilim değil mi, öperim de döverim de sana ne!" dediği an yanındaki kız, işte o zaman çıldırdım. zaten kapısı açık olan eve ittim kızı ve orada evire çevire dövdüm. Saçlarını çektim ve yumruklarımı göğsüne göğsüne vurdum. Elimin altında çığlık çığlığa ağlaması bana daha çok zevk veriyordu. İşimi bitirince:
-"Al senin olsun! Sahibinden az kullanılmış Bahadır!" dedim ve oradan ayrıldım. Kapıya çıkan komşulara da "arkadaş kız arkadaşıyla çok ses çıkarıyordu, ben de susturdum" dedim.
Daha sabah çok iyiyken şimdi neden böyle olmuştu? Erkeklerin hepsi aynıydı işte, hepsinin aklı fikri yataktaydı. İçimdeki masum sevginin ona yetmediği aklıma gelince içimdeki burukluk arttı. Çığlık çığlığa ağlamak istedim ama kendimi tuttum. Atamadığım çığlıklar içimde çığ gibi büyüdü ve patlayacak raddeye geldi. Ama ben sustum. İçimde olan bitenlere rağmen sessizliği tercih ettim.
Bir deniz kenarına gittim ve tüm acılarımı haykırdım. Deniz beni anladı sanki, dalgaları hırçınlaştı ve ben yanındayım dercesine dalgaları ellerimi ıslattı. Bu bana güç verdi ve daha çok bağırdım. Zaten gece olduğu için kimse yoktu. Telefonum durmadan çalıyor ve mesaj geldiğini bildiren sesler çıkarıyordu. Hiçbirine bakmadım. Yalnızca anneme Irmaklarda olduğuma dair mesaj yazdım o kadar. Aramalarında da cevap vermedim. Neden eve gelmediğimi soracak ve kızacaktı muhtemelen. Öte yandan Bahadır'dan 94 cevapsız çağrı vardı ama açmak istemiyordum. Gördüklerim ve duyduklarım ortadaydı. Onu daha fazla dinlememin ne lüzumu yoktu. Aldatılmış olmanın verdiği eziklikle baş başa kaldım onun yerine...
Bölüm sonu!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMŞUNUN ÇOCUĞU
Teen FictionSeda ve ailesi yeni bir apartmana taşınırlar. Seda ve Bahadır için her şeyin başladığı yer orasıdır işte :)