Ruh çağırmanın belirli tek bir yolu yoktur. Ülkemizde yaygın olan yöntem İslami duaları kullanmak olup, başka ülkelerde de yine kendi yöntemlerini uygulayarak sonuç alınmaktadır.Ruh çağırmada sabit bir yöntem olmasa dahi uygulanan ritüel, niyetin ciddiyetine karşılık gelmesi nedeniyle iş görür durumda olmaktadır. Yani esas olan bu yöndeki niyeti kesin olarak belirleyerek ruhu gelmeye davet etmektir. Bu durumda bunu bir ritüel eşliğinde yapmak da sonuca olumlu etki eder.
Tüm bununla birlikte, okunacak dua yoluyla oluşan manevi gücün asıl nedeni, bizim talebimize yardım etmek isteyen varlıkların desteğidir. Bu durum özellikle bizim istediğimiz anda gitmek istemeyen bir varlığı göndermekte bize yardımcı olur.
Esasen kainat bizim göremediğimiz sonsuz sayıda varlıklarla doludur. Bunların kimilerinin bize göre üstün yetenekleri de vardır. İşte bu nedenle çağırmakla gelen varlığın sahiden istediğimiz ruh mu yoksa onun yerine gelen bir başka varlık mı olduğunu bilemeyiz. Kimi kaynaklar gelenin cin olduğunu söylerler. Hatta gelenin sadece cin olacağını şiddetle savunup, bunun dışında başka hiç bir gerçekliği kabul etmeyen katı bakış açısında olanlar çok fazladır. Tabii ki Allah'ın hikmetinden sual olunmaz görüşünü de akıldan çıkarmadan bakılmalı ve metafizik konularda her olasılığa olabilirlik payı bırakılmalıdır. Tüm varoluştaki sonsuz varlıklar içinde iyi huylu olanlar yanında, kötü huylu olanlar da vardır. Ve nasıl ki her bir insanın kimi iyi huyları yanında kimi kötü huyları da varsa, gelecek olan varlıklar da bu örneklemeye uygun şekilde, bir miktar iyi bir miktar kötü huylu olabilir.
Ara Not: Kelime anlamı olarak 'cin' zaten C ve N harflerinden oluşması sebebiyle Arapçada 'örtülü' anlamına gelen sözcüklerin taşıdığı anlamla paralel değerlendirilmelidir. (Örneğin; cinnet, cinân, cennet, cenân, cenin ve mecnun gibi.) Ve bu haliyle 'gözden örtülü' yani 'görülemeyen' (varlık) anlamına gelip cin yerine çoğu zaman 'üç harfliler' olarak da anılmaktadır. Bu şekilde anılmasının sebebi, üzerlerinde çekim yaratmamak ve çağırır duruma düşmemek maksadıyladır.
Aynı zamanda biz o an nasıl onunla zamanımızı paylaşıyorsak, aynı şekilde o da bizimle zamanını paylaşıyor ve belki de bizi kandırarak eğlenmeyi, hatta egosunu tatmin etmeyi istiyordur. Bu nedenle sorduğumuz sorularda yanıltıcı bir çok yanıt alabiliriz. Hatta bizden üstün yönlerini kullanarak, kimsenin bilemeyeceğini düşündüğümüz, kişisel sorularımıza dahi doğru yanıtlar vererek bizi çokça şaşırtabilirler.
Ruh ya da gelen varlık gözle görülemez olduğu için bizi büyük şaşkınlığa sürükleyen bu tür durumlar her ne kadar inanılmaz gibi görünse de gayet olağandır. Asıl bilmemiz gereken şudur ki, iyi huylu pozitif varlıklar irademize saygı göstererek, sadece çağrımız olduğu zaman gelirler. Yani bizim isteğimiz ve talebimiz olmadıkça gelmezler. Kötü huylu negatif varlıklar ise başkalarının iradesine ve isteğine saygılı değildir. Onlar zaten çoğu kez gelmeye kendiliğinden isteklidirler. Bu nedenle biz çağırma işine başladığımız anda zaten bir dolu kötü huylu varlığa da kendiliğinden davetiye çıkarmış oluruz. İşte bu varlıkların sergiledikleri tutum da, "gelen cindir" görüşünü zaman içinde haklı gösterip, çağırılan gerçek ruhun hiç gelmeyeceği inancını yaygınlaştırmıştır. Ve ama tabii gelenin çağırdığımız kişiye ait ruh olmasının düşük ihtimal olduğu gerçeği de apaçık ortadadır.