Hani bir zaman vardır;
Artık tam vaz geçeceksinizdir. Kendinize bir zaman tanırsınız ve o zaman bitene kadar ümidinizi kesmemeye çalışırsınız. Onu beklersiniz. Belki artık yaşamıyordur düşüncesi ile günlerce ağlarsınız. Üstelik bu en yakınınızdan biri, kardeşiniz olunca boşlukta gibi hissedersiniz. LeeHi için Jimin pek çok şeydi. Baba, anne, dost...
Onu kaybetme düşüncesi bile ona kötü hissettirirken bir anda onun gittiğini düşünün.
LeeHi her zaman Wendy olduğunu biliyordu. Hiç unutmamıştı.
Onun Peter Pan'ı Jimin'di. Yanında güvende hissettiği tek kişi Jimin'di.
LeeHi iki tane birbirinden sarsıcı tacize uğramıştı.
Bu onu derinden yaralamıştı tabiki.
Üstelik bu iki tacizin birinin annesi tarafından yapıldığını bilmesi en yürek burkan tarafıydı. Babasına anlatmayı denedi. Babası ile annesinin ayrılacağını bile bile... ailesinin parçalanacağını bile bile yaptı bunu.
Onun yanında hep Jimin olmuştu. Onu da elinden almışlardı.
Bu işin içinde de annesi vardı. Doymak bilmeyen paragöz tarafını biliyordu annesinin. Olayları çözmesi çok zamanını almamıştı.
LeeHi uzun bir süre Jimin'i bekledi.
Bekledi... bekledi...
Her gece kapı zilinin o hoş tınısı ile yerinden sıçramak istedi. Kapıyı araladığında Jimin'i görmek, ona sıkıca sarılmak ve içinde biriken göz yaşlarını serbest bırakmak istedi.
Jimin hiç gelmedi. O kapı hiç bir zaman Jimin tarafından çalınmadı.
Gözyaşları daha çok birikti ve sınırı aştı.
Patladığında ise buna sadece Jungkook şahit olmuştu. Jungkook'a içten içe beslediği aşktan nefret ediyordu LeeHi. Asla başlamayacak bir şey için ümitlenmeyi çoktan bırakmıştı.
Jimin gittiğininden beri yanlız hissediyordu. Herkese mutluymuş gibi gözüküp eve geldiğinde hissettiği o yanlızlık yüzünden ağlıyordu.Bu gün de o günlerden biriydi. Yada o öyle sanıyordu. Dünden kalma tavuğu yedikten sonra odasına çıkmış ve bilgisayar başına geçmişti. Uzun bir süredir internet üzerinden yazdığı kısa hikayeleri yayınlıyordu. Abisine duyduğu özlemi gizlice kelimelere döküyor ve böylece acısını azaltmaya çalışıyordu. Kimi kandırıyordu ki? Bir gram geçmemişti.
Gözlüğünü düzeltip klavye tuşlarına basmaya devam ederken titreyen telefonuna baktı.Sinemaya gitmeye ne dersin?
Jungkook'un mesajını görmezden gelerek işine devam etti LeeHi. Onunla zaman geçirirse o aşk denen duygunun yeniden kabaracağını biliyordu çünkü.
Haftasonu dinlenmek, gezmek ve kendine vakit ayırmak içindi.
LeeHi haftasonunu uzun bir süredir diğer günlerden ayırmıyordu.
Gözlüğünü çıkarıp kenara bıraktı ve merdivenlerden inerek mutfağa girdi. Plastik bardaklardan birini çıkarıp su doldururken çalan kapı zili ile kafasını çevirdi."Umarım şu iyilik olsun diye yemek yollayan komşu gelmemiştir. "
Bardağı eline alarak kapıya yöneldi ve kapıyı açtı.
Karşısında görmeyi umduğu son kişi Jimin'di. Elinde bavulu ve gözleri yaşarmış abisini görmek aklının ucundan bile geçmezdi."J-j... Jimin? "
LeeHi'nin elindeki bardak hafifçe elinden kaydı ve yerde bir kere zıpladı. Ayaklarında hissettiği soğukluğum aksine gözleri sıcaktı. Elini kaldırarak Jimin'e dokundu.
"Sen... gerçekten... buradasın. "
LeeHi bunu demesi üzerine Jimin'e sıkıca sarılıp ağlamaya başlamıştı. Uzun zamandır bekliyordu. Hemde çok uzun zamandır.
"Gelmeyeceksin sandım. Seni hiç göremeyeceğim sandım. Çok korktum. "
Gözlerindeki yaşlara inat daha sıkı sarıldı abisine. Jimin de ondan farksızdı. Hıçkırarak ağlıyor ve LeeHi'ye sıkıca sarılıyordu. İki kardeş onca zamanın özlemini gidermeye çalışıyordu.
"Sana geri döneceğimi söylemiştim. "
LeeHi yarım ağız gülümserken hala ağlıyordu.
"Peter Pan'ın Wendy'yi unuttuğu nerede görülmüş? "
LeeHi tekrar abisine sarılırken Jimin güldü.
"Peter Pan bile belki Wendy'yi bırakır ama ben seni bırakmam LeeHi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Follow me ✧ Yoonmin ✔
FanfictionBazen küçük bir kargaşanın sonucudur doğan aşk. İplerin ne zaman koptuğunu bilmezsin. Sadece ucunu bulana kadar devam edersin. Ama ucuna ulaşamadan, onunla ortada bağlanırsın. O zaman geldiğinde, gerçekler iki tarafı da acıtır. Ama buna rağmen devam...