Asetik Asit

20 2 3
                                    

"Of anne,tamam dedim ya!"

"Bir de kızım seni çıkışta ablan alacak ona göre unutma tamam"

"Asla olmaz. Otobüsle ne sorunun var? Bana karışma!"

"Ablan alacak dedim. Tartışma kapanmıştır!"

"İyi tamam,öyle olsun."

Üzüntü kontrole geçti. Kate ağlamak üzereydi. Bunu gören Açlık Üzüntü'ye yaklaşarak "Kate acıkmış olmalı." dedi.

-Bekle,biraz içini boşaltsın.
-Ama Kate şimdi acıktı.
diye yanıtladı Açlık ve kontrolü devralmaya çalıştı. Bir anda Üzüntü Açlık'ın ayağına basınca Açlık Üzüntü'nün saçını çekti. Üzüntü bir savaş narası atarak kavgayı başlattı. Bunu gören Mutluluk "Yastık savaşııı!" diye bağırırken Cesaret "Kız savaşı!" diye bağırıyordu. Bu sırada Açlık kontrolü almıştı bile.
Kate'in beyninde sıradan bir gündü işte.

Acıkmıştım. Çantamdan tostumu çıkardım ve yemeye başladım. Telefonum çalmaya başladı. Arayan Ashley'di.

Yine ne yaptım ben?
"Geç kaldın canım,daha yapacaktın ki?"
"Hiçte bile. Aksine dersin başlamasına daha kırk dakika var ve ben merdivenlerdeyim."
"İyi bekliyorum."
"Tamam"(ve kapattım)

Yaşasın,son basamak ve çıktım bile. Kapıyı açtım,Andrew kapının dibindeydi. "Dikkat etsene!" Andrew işte pisliğin teki. Yine de ona hayranım.
"Bir anda karşıma çıktın,dikkat edemedim. Kusura bakma." hafif imalı ve ciddi olmaya çalıştım.
"İyi. Şimdi çelik önümden." harbiden öküz.

"Acaba Andrew nasıl bu kadar öküz olup ta aynı zamanda harika olabiliyor merak ediyorum."
"Bir sus zaten her yere çekirdek dökmüşsünüz. Temizlemeye çalışıyorum şurada."
Şüphe ile Tiksinti. Şüphe konuşkandır, Tiksinti ise sessizliği her zaman tercih eder.

Ders kimyaydı.

Andrew önümdeydi. Sevinmem lazımdı aslında ama yanında Jessica vardı. Jessica, Andrew'un yeni sevgilisiydi. İyiki de yanımda Ashley vardı. Yoksa ne yapardım hiç bilmiyorum. Cama döndüğümde yağmuru fark ettim. Hayatta binbir türlü zorluklar bitecekmiş gibi oluyor. Yağmur,sanki yeni bir başlangıcın anahtarı gibi. Böyle zor,sıkıcı ve bunaltıcı bir hayatta; nasıl bu kadar saf,tertemiz ve bir o kadar da huzurlu bir şey var olabilir ki?

-Bu bileşiğinin ne olduğunu söyler misin Kate?
Bu cümle üzerine Kate'in beyni alarma geçti.

-Şimdi ne yapacağız!? Bu sorunun cevabını bilmiyoruz. Kate bu sorunun cevabını bilmiyor! Aaaa!!

Korku ve Şaşkınlık birbirlerini gaza getiriyorlar ve kargaşa yaratıyorlardı. Mutluluk ise bu sırada onları sakinleştirmeye çalışıyordu. Merak olayı ele alıp Çalışkanlık'ı uyandırdı.

-Senin sıran.

Çalışkanlık derin bir nefes alarak ayağa kalktı, Bıkkınlıkla kavga eden ikiliye baktı bir süre ve ortalarına geçip iki eliyle onları diğer yanlara iterek yine aynı bıkkın ifadeyle kontrolü devraldı.

-Hep Tembellikle fazla takılmandan oluyor bu tavırların.

Dedi Takıntı. Tembellik koltuğunda ona doğru yavaşça dönerken "Abi,tam karşında duruyorum." diye cevap verdi.

Çalışkanlık oflaya puflaya bir şeyler yaparken Takıntı devam etti sözlerine.

-Bak,senin şu uyuşukluğundan dolayı Mr. Pumpkin'in dersinden sınıfta kalacağız.

-Tam karşında!

-Yani,Tembellik'in böyle hayattan bezgin olması normal. Gerçi o da şu aralar "Nefes almaya bile üşeniyorum" modunda da... Neyse.

Tembellik -gariptir ki ayağa kalkarak- bu kez diğerlerine dönerek "Beni görebiliyorsunuz değil mi? Tam burada -hepinizin ortasında- duruyorum!!"

Takıntı da dahil hepsi Tembellik'e dik dik baktılar. Bunun üzerine Tembellik yerine oturdu.

"Kate? CH3COOH bileşiğinin ne olduğunu söyler misin artık (!) Yoksa bilmiyor musun?"

"Asetik asit" diye fısıldadı Andrew.

"Hayatımı kurtardın diyebilirim şu an,sağol."

"Asetik asit hocam." dedim olabildiğince alaylı bir gülümsemeyle.

"Evet arkadaşlar,devam edelim."

Sonunda çıkış çıkış zili çaldı.
-Ve Andrew bana doğru dönerken o havalı bakışını yüzüne yerleştirmişti. Muck muck.
-Ya bir sussana sen!
diyerek cevapladım kitabımla ona vurarak. Bunun üzerine Zack gülmeye başladı. Ben de hala domates kadar kızarmış suratım ve utanmış halimle ona vurmaya ediyordum. Zack siyah bir MiniCooper'a doğru yaklaşınca şaşırdım. Kaşlarımı soru sorarcasına havaya kaldırdım. Zack bir anlığına başını arabaya doğru döndürdü,bana baktığında yüzünde komik ve şeytani bir ifade vardı.

-Abimin arabasını çaldım. Atlasana.

-Her ne kadar bugün duyduğum en cazip teklif olsa da bizim Cadı beni almaya gelecek.
dedim dudaklarımı büzerek.

-Yazık sanaaa... Neyse ben MiniCooper'ımla gideyim bari. Görüşürüz.
-Anca hava at sen. Ban borcun var. Gezdireceksin beni.
-Ablana benden selam söyle.
-Peki.

Diyerek cevapladım ve her zamanki gibi geç kalan ablam Scarlet 'ı beklerken Zack'in MiniCooper'ının yolda uzaklaşmasını izledim.

Daaat! Daaat! Daaat!

Sinirle arkamı dönünce Scarlet'ı Opel Adam'ının camından kolunu sarkıtmış halde gördüm. Ayaklarımı yere vura vura arabaya doğru yürüdüm.

-Şunu yapmak zorundaydın değil mi.
Beni daha da sinir edercesine omzunu silkti.
-Hayır değildim.
Scarlet şarkı açtı ve Carry On My Wayward Son,son ses çalmaya başladı. Şarkının introsuyla birlikte Scarlet davul çalıyormuş gibi
ellerini direksiyona vurup kafasını sallayınca kahkaha atmaya başladım. Sözlerle beraber biz de bağıra bağıra söylemeye başladık. Scarlet'la nadiren yaşadığımız o en çok eğlenceli anlardan biriydi. Bir anda ablam şarkının sesini kısınca merakla ona baktım.

-Ha, bu arada evde parti veriyorum.
-Ne!? Bana söylemeyi bile düşünüyor muydun?
-Aslında bakarsan,düşünmüyordum.

Yine gıcık,cadı,hali devreye girmişti. Sözlerine devam etti.

-Ama madem partiye katılacaksın o zaman sana doğru düzgün bir elbise bulmalıyız.
-Hayır,hayır ve HAYIR!!! En son beraber elbise denemeye gittiğimizde bana gösterdiğin şeyler "elbise" kategorisine girmiyordu bile!

Derken "elbise" kelimesini vurgulamak için parmaklarımla tırnak işareti yaptım.

-O zaman küçüktün. Şimdi aynı şeyleri düşünmeyeceksin,inan bana.

Sevimlice sırıtıp göz kırptı. Aslında haklıydı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 23, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kafamın  İçindekilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin