Zaman: 42.400
Yer: Savaş Lordlarının Ana Gezegeni
Misafir odasına sağımda ve solumda birer tane olmak üzere 2 askerle birlikte girmiştim. Kendimi koruma konusunda askerlere ihtiyacım yoktu. Senatörler silah taşıyamazdı ama dövüş konusunda iyiydim ve kendimi de savunabilirdim. İçimden söylenirken, askerlere kapıyı tutmalarını emrederek içeri girmeye hazırlandım. Bu sırada askerlerden biri:
''Efendim, Başkan size görüşmeler sırasında eşlik etmemiz gerektiğini söyledi''
Askere dönerek gözlerimi devirdim. Başkan çok biliyordu, askerliğim sırasında kendimi pek ala savunmuştum ve hala hayattaydım. Ama bu Başkanın saçmalıkları beni içinde sağ kaldığım hayattan da bezdirmişti. Sol işaret parmağımla yeri gösterdim:
''Burada kalın. Emrediyorum. Başkan'la ben görüşürüm''
Askerin itirazını beklemeden kapıları açtım. Karşımda mavi bir TARDIS vardı. Zaman Lordlarının Başkan'ı gezegenimize çağrılmıştı, umarım bizim ki gibi saçma sapan biri değildir diye geçirdim içimden. Şaşkın ve meraklı bir şekilde TARDIS'e bakıyordum. Ne gelen vardı ne giden. Sesli ve abartılı bir şekilde öksürünce TARDIS'ten bir erkek sesi duyuldu.
''Biraz sabırlı ol tatlım, geliyorum''
Tatlım?! Bu kadar ciddi bir görüşmede bu laubalilik neydi böyle? Harika, muhtemelen yılışık bir Başkan ile karşı karşıyaydım. Belki görüşmeden sonra bir şeyler içmeye de giderdik. Ben bunları kafamın içinden geçirirken mavi kulübeden bir adam çıktı. Upuzun bir atkısı vardı ve onu birkaç kez boynuna doladığı halde neredeyse yere değiyordu. Üzerindeki kıyafetler garipti, dışarıdan bakıldığında Zaman Lordu'na benzemiyordu. Kahverengi bir ceket, altında krem rengi bir gömlek ve en altta bol gelen gri bir pantolonu vardı. Bu daha çok şu akademideki dersler sırasında gördüğüm siyah bir sıvı için birbirlerini öldüren aptal Dünyalılara benziyordu. Adam bana gülümseyerek bir şey uzattı. Bir kese kâğıdının içinde şekerleme vardı. Ben bir mendile bir de ona bakınca gülümsemesi giderek yüzüne yayıldı.
''Hadi al lütfen, jöleli şekerlemeler''
Kırmızı olandan bir tane alıp ağzıma attım. Dilime bir elma tadı gelmişti, sessizce ''Güzelmiş'' dedim. Karşımdaki de gülümseyerek yeşil bir tane alıp kese kâğıdını cebine koydu.
''Tabii ki güzel ama buraya jöleli şekerleme tatbilirliği için gelmedim, tatlım. Ben, Doktor. Zaman Lordlarının Lord Başkanıyım ve konu da oldukça ciddi: Vampirler''
Sonunda beyimiz önce adını bağışlama, sonra da konuya geçme nezaketini gösterebilmişlerdi. Ben de alaycı bir şekilde yanıt verdim.
''Sonunda bir an konuya girmeyeceğiz sandım. Benim adım Erke. Savaş Lordları-Grenty Bölgesi Senatörü''
''Merhaba, Erke. Adın sanki şey gibi...''
Ve yine aynı saçma konu açılmıştı. Sık sık bu şakaya maruz kalıyordum. Artık bu aptal şakadan da bıkkınlık gelmişti.
''Evet, biliyorum. Erkek gibi sadece bir ''k'' eksik. Ama komik değil''
Çenemi kapattığım zaman sesimin olması gerekenden daha sert çıktığını fark ederek pişman oldum. Ama Doktor denilen bu adam pek alınmışa ya da kızmışa benzemiyordu. Aksine gülümsedi.
''Sanırım epey yapılan bir şaka, gerçi biraz saçma bir şaka''
Sonunda beni de anlayan biri çıkmıştı. Tüm evrende var olmuş, var olan ve var olacak en saçma şaka buydu. Ben de ona gülümseyince Doktor ciddi bir tavra büründü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doctor Who: Evrenin Kan İçicileri
FanfictionDoctor Who Ortak Hikaye-Ek kitabıdır. Savaş alanındaydık. Gezegene gelen Goldiloksların sesi gerçek anlamda kulaklarımı tırmalıyordu-sanki sahibinden süt isteyen bir kedi gibi- Doktor'a baktım. Mavi kulübesinin önünde ayakta duruyordu. Gülümsüyor...