Evdeydim. Yine sıkıldım. Ablamın "Sen bunlara mı zor diyorsun" dediği ödevlerimi yapıyorum. Aslında haklıydı da. O üniversite sınavlarına hazırlanıyordu. Ve ben 5. sınıfta olduğum için bunlar ona çok basit geliyordu. Odam o kadar sessizdi ki kol saatimin 'tik-tak' sesi duyuluyordu. Ödeve kafamı veremiyordum. Zaten Fen dersini ve öğretmenini sevmiyordum. Bir de ödevlerine katlanamıyordum. Sınıftaki çoğu arkadaşım seviyordu. Onlara şaşıyordum. Her neyse. Bir anda bir ses geldi. Uzun süredir sessizlik olduğu için bir an için korktum. Babam gelmişti. Babamı çok seviyorum. Çünkü bana genelde karışmaz. -Tabi bundan sonra olayların tersine döneceğini bilmiyordum.-
- Nasılsınız?
- Baba, biraz sessiz ol. Ablam çalışıyor.
- Aaaa doğru!
İşte babamın tek kusuru buydu. Ablamın veya benim çalıştığımızı hep unuturdu. Yani o an ablam çalışıyordu ve sessizliğe ihtiyaç vardı. Ama babam her zamanki neşesi ve sesi ile konuşuyordu. Bir de babam bir odaya falan hiç kapıyı çalmadan girerdi. Her neyse babam odasına gitti. Yaklaşık 15 dakika sonra annem odama "kapıyı çalarak" girdi. Çok şaşırdım. Annem evde yoktu. Zaten annem hep böyleydi. Ablamın sınavına aşırı dikkat ederdi, bu yüzden ajan gibiydi. Ne zaman, nereden çıkacağı belli olmazdı.
- Ah, anne ödümü kopardın!
- Pardon. Ablan çalışıyor mu?
- Evet her zamanki gibi.
- Ah yavrum, dün gece hiç uyumadı!
Annem ablama hiç kıyamazdı. Ama benim için aynı şey geçerli değildi. Yani ablamın çok çalışmaması lazımdı, çünkü bu onun görevi değildi; ama ben 7/24 çalışmalıydım, çünkü benim görevim buydu! Anneme sadece bu yüzden kızardım. Onun dışında annem melek gibi bir insandı. Giyimime çok dikkat ederdi, ayrıca sağlık konusunda da tedbirliydi. Her zamanki gibi beni kontrol etti ve mutfağa gidip yemek yaptı.