23-Baykuş ve Kurt'un Aşkı

204 10 1
                                    

Dareska ve Sarenin bakışmaları fingirdeşmeleri haddi aşmıştı. Çok vıcık fıçık fıçık bir ilişkileri vardı. Ve sevgili olmuşlardı. Dareskayı o kadar tembihlememe rağmen beni değil hormonlarını dinlemişti. Eğer sevgili olurlarsa bir gün mutlaka ilişkilerinin biteceğini çok uzun sürmeyeceğini bir daha Sarenle yüz yüze gelemeyeceğini söyledim ama ne fayda Baykuş hormonlarını sahte de olsa bilgiliğine tercih etmişti. Nasıl böyle bir hata yaptı aklım almıyor. Ayrıldığı an sürüyle ilişkisinin kopacağını bilmesine rağmen bir daha o kafeye adım atamayacağını bile bile. Ve benden korktuğu için sevgili olduklarını 3 gün sonra söylemişti. İlk tepkim "İYİ BOK YEDİN DARESKA! İYİ BOK YEDİN!" Olmuştu. Sevgili olmalarını engelleyememiştim ki zaten o kadarda çabalamamıştım Dareskanın beni dinleyeceğini düşünmüştüm. Şimdiyse ayrılmalarını engellemek zorundaydım. Çünkü Dareskayla aramızdaki ilişki bir garipti sevgili kardeş arkadaş düşman öğretmen öğrenci karması bir ilişki ve sürüyle aramdaki ilişki ise yeni yeni şekilleniyordu. Arkadaşlığı dostluğu farklı bir boyutta bana tattırmışlardı. Ve bunun bozulmasınıda istemiyordum hatta sevgili olmamalarını istemememin asıl sebebiyde buydu. Dareskanın eski sevgilisi benim dostum. Sanki dostumun düşmanıyla dost olmuşum gibi bir durum. Ama bencil Dareska orasını burasını ellicek gidip yiyişecek ergenliğinin doruklarını yaşayabilecek birileri arıyordu. Ama neden ilk kez dost olabildiğim Sarenle! Şunları yazarken bile hala bu konuda sinirliyim ona. Neyse sonuç olarak sevgililer ve devamlı mıç mıç hatta öpüşürken çıkardıkları fıçık sesi yüzünden söylüyorum fıçık fıçık bir ilişkileri vardı. Midemi bulandıran bir ilişki. Hala resimleri telefonumda duruyor. Ten uyumları olmasada boy olarak yakışıyorlardı hemde armudun iyisini ayılar yer sözünede uygundu :) Bu bölümü birde Dareskadan dinleyeceğiz...

-DARESKA ADZİMİS-

Baykuş aslında vardı. Dünyadaydı ancak yaşamıyordu. Kanatlarını çırptığında rüzgarı hissetmiyor, baykuş gözleri görmüyordu. Öttüğünde sesini sadece kendisi duyuyor, konduğu dallar her seferinde kısa bir süre sonra kırılıyordu. Zordu bu baykuş için. Uçmak o kadar zordu ki artık kanatları açılmıyordu. Tüylerinin renkleri solmuştu. Baykuş bir gün kendinden beklenmeyecek bir hareketle uçmaya karar verdi. Her şeye rağmen uçması gerekiyordu. Zaman kimseyi beklemediği gibi baykuşu da beklememişti. Zamana, hayata meydan okuyarak uçması özgürlüğe adım atması gerekiyordu. Bu onun için çok zor olsa da yapmak zorundaydı. Yapacaktı. Yaptı da. Kanatlarını anlık cesaretle rüzgara bıraktı. Rüzgarı hissetmeye çalıştı. Baykuş gözleriyle etrafı izledi. Uzun süre sonra uçmanın huzuruna varmaya çabalıyordu. O günden sonra baykuş yeniden doğmaya and içti. Ve bu baykuş kızın yeniden doğuşuydu. Her gün düzenli olarak uçuyordu. Günlerden bir gün yine uzaklara doğru uçarken baykuş gözleri yerde yaralı bir şekilde yatan kurta takıldı. O, karlar içinde simsiyah bedeniyle çok net fark ediliyordu. Baykuş hemen ani bir inişle yanındaki ağacın dalına kondu. Sessizce kurtu izlemeye başladı. Nefes alış verişini, gözlerini, tüylerini. Kurt bir anda kalkmaya çalıştı ancak yeniden yere yığıldı. Baykuş, kurtun yanına giderek yaralarını iyileştirmeye çalıştı. Baykuş kurttan farksızdı ancak o an kendini unutup sadece kurtla ilgilenmeye başladı. Kurt hayır diyemedi çünkü baykuş ona garip bir şekilde iyi geliyordu. Baykuş bir anda kendine baktı. Ve bir anda tüylerinin parlamaya başladığını gördü. Uzun bir süre bir kendine bir de kurta baktı. Kurtun ona da iyi geldiğini fark ettiğinde aralarında bir bağ olduğunu fark etti. Kurt , yavaşça ayağa kalktı. Baykuşun önüne geçti ve hafifçe başını aşağı doğru eğdi. Bu bir teşekkürdü. Daha sonra kurt arkasını döndü ve sendeleyerek yürümeye başladı. Baykuş kurtun arkasından baka kaldı. Kendi kendine hepsi bu kadar mıydı diye düşündü. Ancak bunu düşünürken kurt çoktan göz önünden kaybolmuştu. Baykuş düşüncelerinden sıyrılıp kanatlarını açarak rüzgarla dansına devam etti. Baykuş bir türlü kurtu aklından çıkaramadı. Her kanat çırpışında kurt aklına geliyordu. Kurtun o keskin ve sinirli bakışları. Kararlı ve sakin adımları. Başlı başına bir bilmeceydi sanki her an çözülmeye hazır ancak buna asla izin vermeyen türden. Onu tekrar göreceğine emindi baykuş. Günlerden bir gece uykusuna dalamadı . Aklına sürekli o bakışlar gelip de gitmiyordu. Baykuş en sonunda dayanamayıp kurtla ilk karşılaştığı yere kanat açtı. Yine aynı dala kondu. Bir süre baykuş gözleriyle etrafı izledi. Ve bir anda konduğu dalın ne kadar rahat ve hala kırılmamış olduğu dikkatini çekti. Biraz etrafında döndü. Tekrar aynı yere yerleşti. Bu gece tepede dolunay vardı. Ona kocaman gülümseyen bir dolunay. Buradan her şey çok netti. Baykuş gözleri çok keskindi. İlerde bir karaltı gördü. Tam o anda o yönde bir uluma sesi duydu. Bakışlarını keskinleştirip o yöne doğru uçmaya başladı. Geçen gün gördüğü kurttu bu ancak bu sefer çevresinde bir sürüyleydi. BİR SÜRÜ. O en başa geçmiş en tepe de uluyordu. Geri kalanlarsa onun arkasında ulumaya devam ediyordu. Anlaşılan o bir alfa kurttu. Bu baykuşun hoşuna gitmişti. Bu onu daha gizemli kılmıştı. Sürünün başında olan bir kurt nasıl olurda o kadar yaralanabilir diye düşündü kendi kendine baykuş. Alfa kurt bir anda arkasını dönerek sinirle kükredi. Alfanın kükremesiyle sürü dağıldı. Bu onun alfa olduğunu daha iyi kanıtlıyordu. Baykuş uçup kurtun yanına gitmeyi diledi ancak bunu yapmak için hareketlenecekken kurt dolunaya dönüp tekrar ulumaya başladı. Simsiyahtı ancak tüylerinin altında koyu kahverengi tüyler yatıyordu. Çok asildi. Duruşu, bakışı,sesi. Baykuş kendini tutamayıp ötmeye başladı. Kurt hemen ulumasını kesip kulaklarını dikti. Baykuş aldırmadan devam etti. Kendisini ona göstermenin zamanı gelmişti. Kurt arkasını dönüp hızlıca koşarak oradan uzaklaştı. Kurtun buraya geleceğini biliyordu. Ve öyle de oldu. Kurt yine sakin adımlarla ona yaklaştı. Hiçbir şey demediler birbirlerine. Sadece gözlerini birbirlerine kitlemişlerdi. Sanki gözleriyle bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibiydiler. Baykuş gözlerini kurta kocaman açmış masum masum bakarken kurt tam aksine gözlerini kısmış keskin ve sinirli bakıyordu. Baykuş yeniden ötmeye başlayınca kurtun dik olan kulakları geriye yattı. Yerine oturdu. Kafasını geriye attı ve baykuşa uluyarak eşlik etmeye başladı. Bir zaman sonra baykuş kurtun omzuna kondu. Kurta baktı. Kurt kulakları yatık ancak gözü yaşlı bir şekilde baykuşu izliyordu. Her an ağlayarak ulumaya hazır gibiydi. Baykuş bunu çok net anlamıştı. Ve o an içinden geçip kurtun omzuna tünedi. O gece ikisi de huzurlu bir şekilde uyudular. Uyandığında kurt yine yoktu. Ama baykuş kurtun kayboluşlarına alışmıştı. Ancak günü geldiğinde hiç gitmeyeceğine inanıyordu. Yapması gereken tek şey beklemekti. Baykuş bekledi. Her gün aynı saate aynı yerde buluşur olmuşlardı. İkisi de tek kelime konuşmuyorlardı. Gözleri bir an olsun birbirinden ayrılmıyordu. Sözlerle konuşmasalar bile gözleri susmuyordu. Baykuş kurtun anlattıklarını çok net anlayabiliyordu. O keskin gözleri altında yatan masum kurtu görüyordu ve bir gün o kurtun dışarı çıkacağı konusunda emindi. Baykuş hiçbir zaman kurtun üstüne gitmedi çünkü onu kaybetmek istemiyordu. Kısa zamanda kurta alışmıştı onun yanındaki varlığını seviyordu, omzunda tünemeyi, patisiyle kanatlarının uyumunu. Her şeyiyle tam bir '' kurt ve baykuş '' olmuşlardı. İlerleyen zamanlarda beraber büyük işler başarır oldular. Kurtun alfa gücü daha da arttı, baykuşun gözleri daha da keskinleşti ve daha iyi uçmaya başladı. Baykuşun tüylerine gelince kesinlikle göz alıcıydı. Beraber daha güçlülerdi her geçen gün de bu güç artıyordu. İkisi de birbirleri arasında olan bağın farkındaydı. Kurt, gün geçtikçe baykuşa yaklaşır oldu. Yanındayken sürekli kuyruğu sallanır kulakları yatık masum masum baykuşu izlerdi. Çoğu zaman baykuş uçarken kurt sadece seyrederdi. Dolunaylarda birlikte zaman geçirirler kurt ulurken baykuş öterdi. Güzel ikili olmuşlardı. İkisi de huzurlu ve mutluydu. Onlar yin ve yang dı. Onlar dengeydi.

Dareska'nın GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin