"Sizi bir arada gördüğüme sevindim. Lisenin son zamanları da birbirinizden hiç ayrılmazdınız." Yongwon bize bakıp gülümsediğinde dizlerimin kenarındaki etleri sıktırmıştım. Bir insan hiç değişmeyip hala aynı şekilde rahatsız edici olabilir miydi?
Giyim tarzından, oturuşundan, gülüşünden bile hala onun içindeki o egoyu görebiliyordum. Garsona sipariş verirken bile neredeyse 'dünyanın en yakışıklı erkeğine ve yanındaki bu eziklere birer kahve' diyecekti.
"Biz de uzun zaman sonra seni gördüğümüz için sevindik." Chanyeol'e kendi adına konuş diye çemkirmemek için kendimi tutarken üzerinde dumanları tutan kahveyle bakışmakla yetinmiştim.
Benim lisedeyken dışlanmamda en çok payı olan kişi karşımda otururken normal tepkiler veremiyordum tabii ki.
"Ne iş yapıyorsun Baekhyun?" Soru direk bana geldiğinde devirmemek için gözlerimi göz yuvarlarımda tutmak oldukça zor bir işti.
"Avukatlık ofisinde çalışıyorum."
"Hukuk mu okudun yoksa? Bu inanılmaz."
"Hayır hukuk okumadım." Şaşkın bakışları bir anda değişip yerini küçümsemeye bırakırken bunun gerisinde ne geleceğini çok iyi biliyordum.
"Öyleyse sekreterlik falan mı yapıyorsun? Çok uygun bir meslek sana. Ben de mimarlık yapıyorum. Büyük kilisenin arkasındaki yeni yapılan binaların hepsinde çizimim var. Bu arada siz burada mı oturuyorsunuz?" Durmadan konuşan çenesine yumruk atmamak için nefesimi düzene sokmaya çalışırken hemen yanımda oturan Chanyeol'ü öldürmemek için de kendimi zor tutuyordum.
Eğer o bu herifin kahve teklifini kabul etmese şimdi burada bu durumda kalıyor olmazdım. En azından Baeksoon'u göndermişti ve eve gidince onun benimle dalga geçmesini çekmek zorunda kalmayacaktım.
"Evet, basket sahasının arkasındaki sitede." Evin anahtarını da verseydin bari bakışı attığımda o kadar aptaldı ki bana şapşal bir gülümseme göndermişti.
Tamam, Chanyeol'ün yerinde olsam eski günlerimi ben de özlerdim. Bir zamanlar ikisinin yakın olduğunu hatırlıyordum. Sonuç olarak ikisi de o zamanlar okulun en yakışıklıları ve en zenginleriydi. Ben Chanyeol olsaydım Yongwon'u bulmuşken Baekhyun denen işe yaramaz herifi terk eder yeniden onunla takılırdım.
Tanrım sanırım şu an Chanyeol'ü o heriften kıskanıyordum.
Chanyeol'ün en yakın arkadaşı bendim, ben. Byun Baekhyun. Onu benden çalamazsın.
"Birkaç gün sonra okulun ellinci yıl töreni var. Geleceksiniz değil mi? Ne zamandır diğer çocuklarla görüşmüyorduk."
"Geliriz tabii." Chanyeol neşeyle cevapladığında deliye dönmüştüm.
Evet, hepsini gör. Hepsini gör ve eskisi gibi onlarla takıl. Sonra da beni görmezden gelin.
Titreyen ellerime engel olmaya çalışarak kahve fincanını kaldırmış ve o anda bana içmekten daha normal gelen bir davranışı gerçekleştirmiştim.
Elimden kayan fincanı Chanyeol'ün üzerine boşalttığımda gerçekten üzgündüm. Ya da değildim. O çocukla konuşmadan önce düşünseydi bunu.
Panikle bağırmıştım. Sanki çok şaşırıp çok da panik yapmışım gibi.
"Çok özür dilerim. Çok sakarım!" Chanyeol'ün bakışları bilerek yaptığımı anlamış gibi olsa da tepki vermemiş sadece yüzüme bakmıştı.
"Sorun değil." Sakinlikle ayağa kalktığında ben bile şaşırmıştım. Canının acıdığının farkındaydım ama o sakin kalmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Owl Divorce Agency
FanficOnların görevi, diğerlerinin aksine birleştirmek değil, ayırmaktı. -Dragon Dating Agency 2. Sezon-