''Kovuldun Luhan.''
Kovoldon Lohon. Hadi ya ciddi misin? Çok şaşırdım! Sonuçta her 3 iş yerinin 5'inde kovulan ben değilim. Cidden. Bu hafta 2. kovulmam, skorum mu düştü ne?"Ee yüzüme öyle bakacak mısın?"
"Bilmem." İfadesizce hâlâ suratına bakıyordum sevgili patronumun! O lanet olası pis şişko, domuz suratlı patronum. Cidden insanın baktıkça suratına yumruğu geçiresi geliyordu.
"Ee?" Bir şey yapmamı bekler gibi suratıma bakıyordu.
"Ee?" dedim aynı şekilde.
"Salak falan mısın gitsene artık!" Bağırmasıyla hafifçe sıçradım. Lanet olsun 2 gün boyunca bu adamın sesini nasıl çekebilmişim ben?
"Ohh..Evet burada önlüğümü çıkarıp gitmem gerekiyordu değil mi? Gideceğim ama önce bir şey söylemem lazım." dedim ve masumca gülümsedim.
"Ne var?" dedi muşmula suratlı gerzek.
"Öncelikle tam bir domuz olduğunuzu söylemek istiyorum. Ayrıca sesiniz tıpkı tuvalet terliğiyle ezilmiş bir kurbağa gibi çıkıyor. Şu 2 günde gözlerim ve kulaklarımın sık sık kanadığını söylemem gerek. Ve lanet olasıca işinize pekte meraklı değilim!" Son cümleyi bağırarak söyledim. Aslında adamın suçu yoktu geç kalan bendim ama sonuçta benim gibi yakışıklı ve erkeksi bir insanı kovması sizcede mantıksız değil mi? Hadi ama, Luhan'ım ben. LUHAN. L U H A N.
Neyse biraz abarttım galiba.
Kafenin kapısından çıkmadan önce şişkoya ve müşterilere kocaman gülümseyip "İyi günler." diyip çıktım.
Sanırım bir işte çalışmak bana göre değildi. En mantıklısı evde yatıp en az 2 sene Kyungsoo'nun elinden geçinmekti.~~~~~~
"Ne yaptım dedin?!" Sanırım ev arkadaşımın sinirleneceğini tahmin etmemişim. Satansoo sahalara geri döndü kkk.
"Ne var yani demeseydimde içimde mi kalsaydı?"
"Peki ya şimdi ne yapacaksın Lu, bu kovulduğun kaçıncı kafe tanrı aşkına!"
"Tanrım, şöyle bakma Soo korkuyorum." Koca gözlerini mümkünmüş gibi daha da büyültüp bakmaya devam etti. "Tamam tamam yarın başka bi yer bakarım ve bu sefer kovulmamaya dikkat ederim olur mu?" Tatlı tatlı gülümseyerek söyledim çünkü sakinleşeceğini biliyordum vee..
"Tamam, ama bu sefer de olmazsa bi süre gözüme gözükme." Bingo! Satansoo sahaları terk eder.
Kyungsoo'yla çocukluktan beri arkadaştık. Ailem Soo'ya benden çok güvenir ve Soo'nun ailesi de bana, bu yüzden Kore'de yaşamamıza izin verdiler tabi baya bi uğraşmıştık ikna etmek için. Sonuç olarak burdayız. Haftada bir bizde kalan Kyungsoo'nun sevgilisi Jongin dışında 2 kişiyiz. Bazende eski iş yerinden arkadaşlarım aynı zamanda çift olan Suho ve Lay gelir. Evet. Sap olan bi tek ben kaldım sanırım. Aslında ne olduğum hakkında bir fikrim yok. Şu ana kadar hiç sevgilim olmadı. Hoşlandığım biri de olmadı. Yani düz ya da gay olduğumu bilmiyorum ya da biseksüel. Ama insanın bir ruh ikizi olduğuna inanıyorum. Umarım bir gün onu bulurum ya da o beni bulur.
"Aaahh! N-n'oluyor be?" Parmağını gözüme sokan sevgili(!) arkadaşıma mal mal bakıp sordum.
"1 saattir bi şey anlatıyorum ama beni dinlemiyorsun? Ve bunu anlattıktan sonra fark ediyorum. Tanrım!" Sakince sinirden kızarmış yüzüne bakıp;
"Ne diyordun?" diye sordum. Olağanüstü bi şekilde oda sakinleşip;
"Diyorum ki Jongin aradı çalıştığı kafede garsona ihtiyaç varmış ve senin yakın zamanda işten kovulacağını bildiğinden söylememi istedi." dedi ve yine sakince mutfağa ilerledi.
"Tamam, olur." diyip odama gitmek için merdivenle-
"Sakın ordanda kovulma Xiao Luhan!!" diye bağırdı kaçık Soo. Tanrım sen aklımı koru. Bir gün bu ani çıkışları yüzünden ölücektim.
"Ayrıca sabah 8 de iş başı yapıyorsun." diye sakince ekledi.
Düşündüğüm tek şeyse Kyungsoo'nun dengesiz halleri yüzünden Jongin'e acımak oldu.