"Hayattan hiç kaçamadım sadece ilk ve son kez kaçmak istiyorum"

676 46 23
                                    

"Yine tükenmiştim. Ruhumun en derinlerine kadar yaralı ve yalnızdım. Ama hayat cesurları severdi. Hayattan kaçamazdım. Bir kez kaçmıştım. Hala onun acısını çekiyordum."

Üniversitenin kantininde otururken karşımda soğumaya yüz tutmuş kahvem ve bir türlü susmayan Hande vardı. Amacı bana arkadaşı Doruk'u ayarlamaktı. Daha fazla dayanamadım.

"Hande yeter artık baydın sus biraz Emre sana nasıl dayanıyor kızım?!"

"Ya Selin yapma böyle anlaşmıştık gözden geçiricektin ama."

Aldım mı bir kez başıma belayı kurtaramıyordum bela çeken bir özelliğim vardı. Cidden niye onca kişi arasında ben !!

"Sende benim başımın etini yemicektin Hande. Neyse ben gidiyorum dersim bitti akşam ararım öptüm bebek."

Cevap vermesine fırsat vermeden kantinden dışarı attım kendimi. Sonbaharın serin havası yüzüme çarpıp saçlarımı uçurduğunda rahatladım. Mutlu olmak bazen bu kadar kolay bazen çok zordu.

Çoğunluğun gözü üstümdeyken kafamı eğip hafifçe sırıttım.

Koskoca Selin Yılmaz geçiyor boru mu?

Ego mu demiştiniz?
Evet.

Arabamın kilidini açtım ve ezbere bildiğim adrese sürdüm.

***********

Hayat çok acımasız ve can yakıcıydı. Ben bunu 2 yıl önce benim aptallığım yüzünden ölen ikizim Can ile öğrenmiştim.

2 Yıl Önce

Yine bir klüpte Can ile saçma bir yarışa girmiştik.
Kim daha çok shot atıcak?
Ya berabere kalırdık ya da o beni yenerdi. Ama o gün hırs yapmış Can'ı yenmiştim. Yenmekle kalmamış zorla araba anahtarları elinden alıp hızla otobana çıkmıştım. Tek hatırladığım bitmek bilmeyen kahkahalar ve korna sesinden sonra gelen çığlıklarımız.

******

Can öldükten sonra çok uzun süre toparlanamamıştım. Hırsım yüzünden kendi ikizimi öldürmüştüm.
Aldığım çiçekleri mezarın üzerine bırakıp kafamı gökyüzüne çevirdim.
Masmaviydi. Can ve gözleri gibi. Derin bir nefes alıp gözlerimi mezar yazısına çevirdim. Çantandam çıkardığım su ile taşı temizleyip çiçekleri suladım.
Can öldüğünden beri ağlamamıştım. Ağlayamamıştım. Gözlerimi kapattım Can sanki yanımda oturuyormuş gibi hayal edip son kez mezarı öptüm ve yerimden kalktım. Sessizce fısıldadım.
"Seni seviyorum. Kendine dikkat et ikiz."

Koşar adımlarla arabaya binip bu sefer denize koştum.
Kısa sürede gelince arabanın kaputuna yaslanıp uçurumu izledim. Hırçın ve kızgın dalgalar kayaları döverken hava kapanıyordu. Vücudumu ele geçiren titreme ile hırkama daha da sarıldım ve gözlerimi kapattım.
Tekrar rüzgar esti ve burnuma yaz kokusu doldu. Biçimli kaşlarımı çatarken gözlerimi açtım.
Hemen yanımda masmavi gözleri ve sarı saçları ile bir adam duruyordu. Bi an Can ile olan benzerliği yüzünden irkildim. Benim gibi gözlerini kapattı ve arabama yaslandı. Bana döndü ve buruk bir tebessüm yolladı.

"Bazen hiç tanımadığın birine anlatmak gerekir. Sanki denize atlayacak gibi durmak değil."

Sesi acayip güzeldi. Bi an için her şeyi anlatma duygusu ile doldum. Sonra tabi iç sesime döndüm ve dedim ki:

Ses kes o da herkes gibi biri sadece Can'ı andırdığı için etkileniyorsun.

Ben cevap vermeyince bu sefer gülümsedi ve elini uzattı. Gözleri kısılırken yine o ilahi sesi ile konuştu.

"Ali ben."

İstanbul İstanbul OlalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin