Adsız Bölüm 2

308 67 12
                                    

_Zeynep koş koş.

_Geldim geldim.

_Bak bak geldiler.Ayy çok heyecanlandım.Hangisi hangisi şu elinde çiçek olan mı acaba?

_Olabilir.

_Anneciğim hangisi?

_Doğru bildin kızım,elinde çiçek olan.

Ümmü Gülsüm'e görücü gelmişti.Gülsüm heyecandan yerinde duramıyordu.O da Zeynep gibi bu yaşına kadar hiçbir erkekle görüşmemişti.Bu bir ilkti.Ne olacaktı acaba?Ne konuşacaklardı?Gülsüm daha akşamdan neler konuşacağını hazırlamıştı.                                                                                                                Ahmet uzun boylu,yakışıklı bir gençti.Çok ciddi görünüyordu.Ama bir o kadar da iyi bir insana benziyordu.Hafızdı.Medresede hocalık yapıyordu.Tam Gülsüm'e göre bir insandı.Gülsüm kapıyı açtı ve odayaj girdi.Heyecandan bacakları titriyor,kalbi güm güm atıyordu.Oda da Ahmet ve Gülsüm'ün kuzeni Ayşe vardı.Zira bir erkek ile bir kadın tek başına aynı yerde duramazlardı.Konuşmaya başladılar.Ahmet'de en az Ümmü Gülsüm kadar heyecanlıydı.Gülsüm'le konuşmaya başladığında  elleri titriyor,gözlerini Ümmü Gülsüm'ün gözlerinden kaçırıyordu.Ahmet zorda olsa kendini anlatmayı becermişti.Sıra Zeynep'teydi.Utana sıkıla anlattı kendini.İkisininde çok ortak özellikleri vardı.Bir ara göz göze geldiler.Uzun uzun baktılar taa gözlerinin derinliklerine...Ahmet Zeynep'in o deniz mavisi gözlerine ve hayasına vurulmuştu.Aşk ateşi yanmaya başlamıştı.Gülsüm,Gülsüm'de aynı şeyleri hissediyordu.Onun bakışları o kadar manalı o kadar içten gelmişti ki Gülsüm'ünde kalbine aşk ateşi düşüverdi.Sadece bakışlarına değil,onun hal ve hareketlerine de aşık olmuştu.Çok efendi,iyi bir insandı Ahmet.İki genç yüreklerini kaptırmıştı birbirlerine.İkisininde yüzleri kıpkırmızı olmuştu.Gülsüm çay doldurmaya mutfağa gitmişti.Çayı doldurdu ve içeri geldi.

_Buyurun.

Ahmet bakakalmıştı Gülsüm'ün gözlerine...Öyle güzellerdi ki gözlerini alamıyordu Ahmet.Gülsüm utanmış bakışlarını kaçırmaya başlamıştı.Ve görüşme sona ermişti.İkisi de birbirlerini beğenmişlerdi.Zeynep seslendi:                                                                                                                                                  _Gülsüm Gülsüm!Gel ne oldu?Beğendin mi?Anlaşabildiniz mi?

_Evet.

_Belli yüzün kızarmış.Eee sevdin mi?Nasıl biri anlatsana?

_Gözleri...dedi ve daldı genç kız.

_Gülsüm ee gözleri?

_Gözleri o kadar güzel ki,bakışları içime işledi.Sanki benden bir parçaymış gibi.

_Canım arkadaşım!Sen bu çocuğu bayağı beğenmişsin.Ve bu konuşma geçtikten sonra gülüşüp birbirlerine sarıldılar.İki genç kız aşık olmuşlardı.Ve sevmek o kadar güzeldi ki...İki kızın kalpleri sanki birmiş gibi aynı anda ''Sevmek bu kadar güzelse ,kim bilir sevmeyi YARADAN ne kadar güzeldir''dediler.Bu Şems-i Tebrizi'nin sözüydü.Zeynep ile Gülsüm şiirleri çok severlerdi.İkisi de boş zamanlarında Hz.Mevlana'nın ,Yunus Emre'nin ve bir çok alimin şiirlerini ve sözlerini okurlardı.Bazen bir araya geldiklerinde sırayla bu sözleri birbirlerine okurlardı.Ne güzel bir arkadaşlıktı bu.Ne güzel bir sevgi düğümüydü.Evet gerçekten sevmek bu kadar güzelse  sevmeyi YARADAN kim bilir ne kadar güzeldir.Sevgi öyle güzel bir şey ki ...İki genç kızın gerçek aşkı ALLAH'TI(CELLE CELALÜHÜ).Onlar yaradılanı Yaradandan ötürü seviyorlardı.Tıpkı Hz.Hatice ile Peygamberimiz(s.a.v)gibi,Hz.Fatıma annemiz ile Hz.Ali'miz gibi,Hz.Yusuf ile Hz.Züleyha gibi bir sevgiye sahip olmak istiyordu onlar.Mutlu olmak,ALLAH'I(CELLE CELALÜHÜ) razı etmek istiyorlardı.Aradan günler geçmişti.Ahmet Gülsüm'ü istemişti.Babasıda Gülsüm'ü vermişti.Ümmü Gülsüm söz için hazırlık yapıyordu.Bu aralar biraz yoğun olduğundan Zeynep'e ders vermeye gidememişti.Zeynep'ide çok özlemişti.

DUAM SENSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin