Güneş barışmıştı artık gökyüzüyle ve kar artık bahara bırakmıştı yerini. Herşeyden habersizdi kuşlar, olacakları bilselerdi kanatlarını bir daha çırpmazlardı. Ve çiçekler o sabah kurumuşlardı.Birden bahçenin bulunduğu o bakımsız evin kapısı açıldı.Yaşlı adam çiçekleri görünce derin bir ah çekti.”Sizde benim gibi hayatın baharında kurudunuz” dedi.Yaşlı adam hiç evlenmemiş ve nedenini kimseye söylememişti.
Her sabah kuşlarını besler, ayaklarına içinde kimsenin ne yazdığını bilmediği o küçük kâğıtları bağlar “O’na uçun kuşlar” derdi. Ve her sabah çiçeklerini sular “Bugün daha da güzel kokmalısınız çünkü bugün…” der ah çeker susardı…Ama o sabah çiçekleri sulayamadı.”Yıllarca bekledim ama bugün gelme hazırlıksızım kurudu çiçeklerin” dedi ve sol gözündeki yaşları eski renkli ve üstünde adının baş harfi yazan gençliğinde sevdiği kişiden ona hediye edilmiş gibi gözüken bir mendille nazikçe silip hatıra mendile zarar vermemecesine tekrar cebine koydu ve gençliğinden beri yaptığı işinin başına doğru yola koyuldu… Yaşlı adam gençliğinde babasından tek miras olarak kalan mezar mermerciliği işini yapıyordu.Çevresindekiler ona kısaca”mezarcı” diyolardı.Evinin bahçesine biri kendi adını taşıyan diğeri boş olan 2 mezar bulunuyordu.Biri kendi içindi fakat diğerini kim için hazırlamıştı kimseye söylemiyor ve hiç kimse o mezarın sırrını çözemiyordu. Çünkü yaşlı adam gençliğinden beri yalnızdı…
O gün yine önceden sipariş aldığı mezar taşını hazırlarken yabancı plaka bir araba yaklaştı ve kapının önünde durdu.Adam 60 yaşlarında bakımlı ve maddi olarak gayet iyi biri olarak görünüyordu.Ve mezarcıya yaklaşıp”Rahmetli eşimin vasiyeti üzerine sizden onun için mezar taşı yaptırmanızı istiyorum ve yine vasiyeti gereği bu mektubu size vermemi istedi”diyerek yaşlı adama mektubu uzattı.Yaşlı adam heycanlı ve şaşkındı ağır hareketlerle mektubu açtı ve sessizce okumaya başlamıştı ki birden ağladı ve fenalaştı ayağa kalktı ve kalbini tutarak tek bir adım atıp olduğu yere yığıldı.mezarcıyı o halde gören adam dona kalmıştı ve ne yapması gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Adam seslendi fakat mezarcı artık yaşamıyordu. Adam mezarcının ellerine kenetlenen mektubu uzun çabalar sonra alabildi. Ve mektupta:
Adımı sen yaz mezarcı
Soyadım olmasın üzerinde
Sana söz vermiştim ama dönemedim
Başkasıyla evlenince
Ben O’nun olmadım
Cennette eşim ol
Yanıma gel bu mektup eline geçince…Yazıyordu ve sonuna” Beni hayalimizdeki gibi evimizin bahçesine senin yanına gömsünler” diye eklemişti…
Yaşlı kadını vasiyeti üzerine yaşlı adamın yanına gömerken ikinci mezarın sırrıda çözülmüş oldu.Mezarın yanına konan güvercinlerin ayaklarındaki bağlı notlar birinin dikkatini çekti ve güvercini nazik bir şekilde kavrayıp merakla notu açtı.”Bugün seni beklediğim 40. yıl ve sen bugün geleceksin çünkü söz verdin…Söz verdim seni beklemeye” yazıyordu…Sonra diğer güvercinler ayaklarındaki notları gagalarıyla çözerek iki mezarında üstüne bırakıp uçtular. Mezarlar bembeyaz olmuştu ve notlar her gün için ayrı ayrı yazılmıştı.
“Seni Bekliyorum Bugün Döneceksin Çünkü Söz Verdin…”
“Söz Verdim Seni Beklemeye…”