Öğlen arası henüz bitmemişti, hemen sınıfa çıktım ve çantamı aldım. Eve gitmek istiyordum bir an önce. Normalde kimse elini kolunu sallaya sallaya okuldan çıkamıyor tabi ama benim hesap verecek bir ailem olmadığı için çok sorun yaşamıyorum.
Okuldan çıktım, her zaman yaptığım gibi bir sigara yaktım. Keşke oksijen denilen şeyde sigaradan olsaydı diye geçirdim içimden. Hatırladıkça sinirlendiğim cümle geldi sonra aklıma, "sigara sağlığa zararlıdır." bunu ilk kim söylemiş gerçekten merak ediyorum. Muhtemelen ailesinin biricik yavrusu, tavşan kulaklı kılıfı olan iphone kullanan, babası bi isteğini gerçekleştirmediğinde "yaaağ ama babiiişşş" diye dudak büzen Pelinsugillerden bir kardeşimizdir. Tanrı affetsin. Beynim okul saatlerinde kaldığı aşırı sigarasızlık yüzünden fazla saçmalamayı adeta kendine bir iş edindi.
Eve geldiğimde içine zaten pek bişeyde koymadığım çantamı bir kenara fırlattım. Kendimide yatağıma bıraktım biraz uyku en güzeliydi. Ama gözlerimi kapattığım anda Araf'ın yüzü zihnimin derinlerinden göz kapaklarıma süzülüyordu. Sövsem sövemem kalbime, sevsem bana göre değil sevmek. Hem birde o var. Hiç kimse kendi halinde takılan, su içer gibi rakı içen, parfüm değil sigara kokan bir kızı sevmez. Hele ki onun gibi tanrının kusursuz yarattığı biri...
"Lütfen, lütfen tanrım lütfen, bu aşk olmasın. Herşey olsun aşk olmasın. Şu midemde uçuşan şey gerçek bir kelebek olsun ama aşkın etkisi olmasın. Doğuştan kırık bir kıza aşktan daha çok ne zarar verir ki? Lütfen..."
.....
Kapının çalınma sesiyle uyandım, düşünürken uyuyakalmışım. Başım ağrıyordu, fazlasıyla. Elimle başımı biraz ovuşturdum. Sonra yavaşça yataktan kalkıp ayaklarımı süre süre kapıya ilerledim. Açtığımdaysa karşımda en son olması gereken insanlardan birisi duruyordu. Araf...
Sıcacık gülümsemesiyle bana bakıyordu.
-Bugün sanırım seni kızdırdım. Özrümü dilemeye geldim. Hadi hazırlan sana birşeyler ısmarlamak istiyorum.
Hehh bence de Araf bence de ben ne düşünüyorum sen ne diyorsun yavrum?
-Üzgünüm. Yorgun hissediyorum. Evden dışarı çıkmak istemiyorum. Sen çık eğlen Araf, ben gelmiyorum.
Sakin ama endişeli bir şekilde bir adım bana doğru yaklaştı. Beni hafifçe kendine yaklaştırıp dudaklarını alnıma değdirdi. Ama bu bir öpücük değildi. Ne yapmaya çalıştığına dair en ufak bir fikrim yoktu ama onun dudakları benim alnıma değdiği an bütün tüylerim ürperdi. Sanki soğuk bir rüzgar esti, sonrasındaysa ılık bir hava kaldı bana. Kıpkırmızı olduğuma emindim.
-Ateşin yok.
-Efendim?
-Ateşin yok diyorum Elif. Hasta olduğunu düşündüm bir an.
-Ahh, anladım iyiyim ben. Gidebilirsin.
Cevap vermesini beklemeden kapıyı kapattım. Yavaşça yere çöktüm bana ne olduğunu anlayamıyordum.
Sesleri dinleyip gidip gitmediğini anlamaya çalışıyordum. Gitmiyordu. "Elif" diye mırıldandı ilk önce, sonra seslerden anladığım kadarıyla oda yere çöktü. Nerdeyse nefes almayı bırakmış bir şekilde kapının arkasından sesleri dinlemeye çalışıyordum.
-Neden gitmiyorsun Elif? Oradasın biliyorum. Gidemiyorsun değil mi? Anlayamıyorsun ne olduğunu. Bende anlamıyorum. Boşver Elif, biz anlamayalım. Ama kaçma benden, bu bizi birbirimize çeken şey her neyse buna izin ver. Arkadaşlıksa arkadaşlık...
Derin bir nefes çektiğini duydum ve sonra yine mırıldandı,
"Aşksa, aşk..."
Sessizce odama geri döndüm. Başımı yastığa geri koydum. Gözlerimi kapattım.
.....
Tekrar uyumak için çok fazla çaba harcadım hatta ama nafile aklım kapının önündeki çocukta takılı kaldı. Saate baktım 21:48. Yani Araf geleli yaklaşık iki saat olmuştu. Yavaşça yataktan kalktım. Üzerime bir hırka geçirdim ve kapıya yöneldim. Olabildiğince sessiz bir şekilde açtım. Hala oradaydı. Başını kapının köşe demirine yaslamış uyukluyordu. O haline gülümsemekten kendimi alamadım.
Araf haklı olabilirdi. Bizi birbirmize çeken birşeyler vardı. Veya ben kendime sevgiye yakıştıramadığımdan inanacak başka bir saçmalık arıyordum. Bu her neyse onu yaşayıp tecrübe etmek istiyordum. Ama içimde bir duygu daha vardı. Korku. Neyden korktuğumu dahi bilmesemde korkuyordum işte.
Kafamı iki yana sallayıp düşünceleri kafamdan atmaya çalıştım. Araf'a biraz daha yaklaşıp dürttüm.-Nereye gideceğiz?
Gözlerini açıp sorumu duyunca yüzünü bir gülümseme kapladı. Gülüşü cennet olanlar vardır ya hani, hah işte Araf onlardan değil. Araf'ın gülüşü cehennem. Yakıp kavuruyor. Başkalarına sorsan değil ateş, kıvılcım bile olmaz ondan belki. İyilik meleği, insanlık timsali. Bana gelince neden cehennemi yaşatıyorsun sen? Yüreği ateş kokan adam, seni sevmek istemiyorum...
Bölüm atmakta biraz geciktiğim için ve merak eden arkadaşlar olduğu için kısa bir bölümde olsa yazmak istedim. Ama merak etmeyin arkadaşlar yarın izin günüm ve inşallah moda girebilirsem size uzun güzel bir bölüm tasarlamayı planlıyorum. Ama tabi en az bir haftada anca oturur diye düşünüyorum. Bu arada hikayeyle ilgili diğer kitaplara benzemesin yani alıntı gibi olmasın diye gerçekten çok uğraşıyorum çünkü wattpadde çok fazla kitap var ama tabi hepsini bilmem mümkün değil. O yüzden bir benzeşme olursa başka bir hikayeyle beni uyarmaktan çekinmeyin. Görüşleriniz çok önemli benim için istediğiniz zaman öneri istek vs için msj atabilirsiniz arkadaşlar. Umarım bölümü seversiniz. Okuyan herkese kocaman öpücükler :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇ
Teen Fiction"Herşey olmaktan bıkmadın mı? Benimle gel ve hiç olalım." Hayatı bazen umursamadan yaşamak gerek. Eğer insan ölümlüyse bu dünyada hiç bir hayal bırakmamalı arkasında. Sadece anılar kalmalı. Umursama ve yaşa! Bugün herşey olma. Hiç ol, görünmez...