"Sen neler söylüyorsun Kösem ?.. Bu nasıl olur ?!... Bu ağır bir itham, delilin vardır inşallah."
"Delilim yok. Zaten nasıl olabilir ki.. Her şeyi Safiye Sultan'ın eski bir nedimesinden öğrendim. O da geceleri uyuyamamaya başlamış, bu yüzden bana döktü içini."
Ahmet şok olmuştu... Ne diyeceğini bilemiyor ve içinden kara kara düşünüyordu. Artık toy bir padişah yoktu. O 22 yaşına gelmiş, çocukluğundan bu yana yılların tecrübesini edinmiş bir padişahtı.
"O hatunu ben de göreceğim.." dedi uzun sayılabilecek bir sessizliğin ardından. Dediği gibi de oldu. Kösem, hatunu bulup Ahmed'in yanına getirdi. Hatun Kösem'e ne anlattıysa Ahmed'e de aynılarını anlattı. Ahmed, bu sayede kararını almak için son adımı da atmış oldu ve böylece Safiye Sultan tekrar Eski Saray'a sürüldü.
Bunu duyan Safiye Sultan, çılgına dönmüştü. Hemen soluğu Ahmed'in yanında aldı.
"Tüm bunlar ne demek oluyor aslanım ? Bir kabahatim mi oldu ?"
"Rahmetli validem Handan Sultan'ın ölümünde parmağınızın olduğunu biliyorum ! Eski Saray'a sürülmeniz bunun için hafif bir ceza.. Yıkılın karşımdan. Tek bir kelimenizi dahi duymak istemiyorum !"
Safiye Sultan'ın gözlerini dehşet kaplamıştı adeta. Yerleri süzüp kara kara düşündükten sonra ne pahasına olursa olsun bir kez daha konuşmayı denedi.
"Ahmed.."
Arkası dönük olan Ahmed tekrar Safiye Sultan'a dönüp hiddetle konuşmaya devam etti.
"Demek hepsi birer oyunmuş ! Sırf Eski Saray'dan buraya gelebilmek için validemin canına kastettiniz !.." Ahmed daha fazla kendini tutamadı ve bağırdı. "Ağalar !.."
..."Alın götürün bu haini bu saraydan !.. Tek bir hata Safiye Sultan... Tek bir hatanızı daha görürsem sizi ölmekten beter ederim."
"Kim ne anlattıysa yalan !!" diye sesiyle inletti Has Oda'yı Safiye Sultan. Ağalar arkasından çekiştirmeye başlamışlardı. "İftira atmışlar ! Neye dayanarak bana bu işkenceyi reva görüyorsun ?!"
"Elbette bir dayanağım var.. Eski bir cariyeniz... Olan biten her şeyi anlattı !.... GÖTÜRÜN !"
Safiye Sultan koridorda götürülürken Kösem'le göz göze geldi... Derken Kösem koşarak Has Oda'ya deyim yerindeyse bir anda daldı. "Ahmed !" deyiverdi telaşla yaklaşırken.
"Ne oluyor Kösem ?! Ne bu halin ?"
"Halime Sultan.. Taşlıkta Mahfiruz Sultan'ı dayaktan öldürüyordu, zor aldık elinden."
"Ne ?!"
Bunun üzerine Ahmed hemen taşlığa indi.
"Desstuuuurr !!" diye yankılan ses devam etti.. "Sultan Ahmed Han Hazretleri !"
Herkes dehşet içindeydi. Bilhassa da Halime Sultan. Mahfiruz Sultan yerde oturmuş ağlıyordu. Yüzünde kan izleri vardı. Halime Sultan'ın ise saçı başı dağılmıştı. Şehzade Mustafa ve Şehzade Osman da oradalardı.
"Neler oluyor burada Halime Sultan ?!" diye kükreyiverdi Ahmed. İlk bakışta tüm suçlu Halime Sultan gibi görünüyordu. Mahfiruz yerden ağrı bunca insanın içinde tek konuşan oldu.
"Öldürüyordu beni hünkarım.. Zor kurtardım canımı. Yetişmeselerdi..." Ağlamaya başlamıştı. "İki şehzade arasında tartışma çıkmış, Halime'ye Osman'dan uzak durmasını söyledim ve sonra bana saldırdı."
"Yalan hünkarım !" diye araya girdi Halime. "Şehzadelerimiz tartışıyorlardı." Ayırmaya çalıştım lakin Mahfiruz gelip olayı iyice kızdırdı. Güya Şehzade Osman'ın üzerine gidiliyormuş. Daha yaşı ufakmış.
"İki şehzade de odama gelsin.. Size gelince... İkisini de zindana atın akılları başlarına gelsin !"
Arkadan "Hünkarım !" diye bağırınsalar da nafileydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖSEM: Gücün Zirvesi
Ficción históricaÖyle bir kadın ki... Güçlülerin güçlüsü. Kudretli sultanların en zirve basamağı. Tek bir lafıyla istediği yerine getirilebilen.. Emir bekleyen değil, bizzat emirleri veren ve imparatorluğu idare eden bir kadın. Osmanlı'nın ilk ve tek kadın padişahın...